4
Mayıs
2024
Cumartesi
İSTANBUL

MÜSİAD 12. Uluslararası İş Forumu

İslam ülkelerinde biriken kaynakların Türkiye gibi sanayi ve finansal alt yapısı sağlam, güvenilir ülkelerdeki reel sektöre aktarılmasını öneren MÜSİAD Başkanı Ömer Cihad Vardan, "Ülkelerimizin karşılıklı olarak güç kazanması ve büyümesi için, tek yolun, bu kaynakların Batının hortumcularına kaptırılmadan ülkelerimiz arasında finansal bütünleşmeyi sağlamak üzere kullanılması ve bu şekilde imkanı olandan ihtiyacı olana kaynakların aktarılma gerekliliği olduğuna inanıyoruz" dedi. 

MÜSİAD tarafından organize edilen 12. Uluslararası İş Forumu (IBF), Başbakan Recep Tayip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İslam Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Shaikh Saleh Abdullah Kamel, İslam Kalkınma Bankası Başkanı Ahmed Mohammed Ali ve İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu'nun katılımıyla Cevahir Otel'de başladı. 

Toplantının açılışında konuşan MÜSİAD Başkanı Ömer Cihad Vardan, IBF'nin 1995'den bu yana, İslam dünyasından işadamlarını bir araya getiren, katılımcılar arasında sektörel işbirliği ve dayanışma için ortamlar oluşturan, ticaret ve yatırım köprüleri inşa eden bir platform olduğunu söyledi. Vardan, kongrede bu yıl 17 ülkeden 23 misafir bakanı ve 40'ı aşkın bürokratı, 62 ülkeden 2 bin 200 işadamını, 40'a yakın misafir editör ve medya mensubunu ve binlerce MÜSİAD'lıyı bir araya getirmenin mutluluğunu yaşadıklarını ifade etti. 

47 yıl sonra Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine tekrar seçilmemizden dolayı duydukları memnuniyeti dile getiren Vardan, "Ülkemiz ve bizi destekleyen ülkeler açısından kazanılması çok önemli olan bu başarı, göstermektedir ki, Türkiye artık, uluslararası ilişkilerde son yıllarda gerçekleştirdiği önemli atılımlarla, sorun üreten değil güvenlik ve barış üreten bir ülke durumundadır. Türkiye, komşularıyla sıfır politika arayışı içinde olan, uluslararası barış ve istikrar için önemli görevleri yerine getiren ve bölgesinde kendine hayranlık duyulan bir ülke konumuna yükselmiştir. Türkiye, sadece kendi bölgesinde değil, küresel anlamda da barışa ve istikrara katkı sağlayacak bir ülke hüviyeti kazanmıştır. Dünya politikasının yeniden dizayn edildiği bu günlerde dünyanın büyük güçleri ile aynı masada bulunarak, bu masada söz sahibi olmak uluslararası siyasette önemli bir prestij unsurudur" dedi. 

Kapitalist bir ideolojiye dayalı küreselleşmenin sayısı artan, yıkımı da derinleşen krizlere neden olduğunu ifade eden Vardan, yaşanmakta olan krizlerin ulusların tek başına bu süreçten kurtulamadığını, bu nedenle ortak bir inisiyatifin geliştirilmesi gerektiğini gösterdiğini söyledi. 

Vardan şöyle devam etti: "Bu bağlamda dile getirdikleri önerinin birinci ayağında, krizlere ve istikrarsızlıklara müdahale edilmesini engelleyen tek para biriminden sıyrılıp, değişik kutupların oluşturulması fikri, diğer ayağında ise bu yılki çalışmamızın ana teması olan İslam Ülkeleri Arasında Mali Bütünleşme gündemi vardır." 

Derin tarihi şuuru ve medeniyet birikimi ile İslam dünyasının böyle bir süreci hayata geçirme ufku olduğunu söyleyen Vardan, bu sürecin, yaşanan krizde uluslararası ortamı ve zemininin de güçlü bir şekilde bulunduğunu ifade etti. Sürecin arz tarafında büyük bir fon fazlalığı, talep tarafında ise büyük bir yatırım, tüketim ve büyüme iştahı, yani yüksek bir karlılık ve bakir piyasaların olduğunu aktaran Vardan, "Gerçekten de bugüne kadar Körfezde biriken ve önümüzdeki günlerde de birikmeye devam edeceği tahmin edilen trilyon dolarlar mertebesindeki kaynaklar, gidecek güvenli ve karlı limanlar aramaktadır" diye konuştu. 

11 Eylül saldırılarından sonra, batıda Müslümanlar ve Müslümanlık aleyhine haksız bir ayrımcılık ve dışlamanın başladığını ve İslami duyarlılığa sahip halkların tasarrufu için Batının güvenilir bir adres olmaktan çıktığını söyleyen MÜSİAD Başkanı Vardan, "Yine yaşanan iktisadi krizler, devletleştirme gibi nedenlerle, Batı ülkeleri, son derece riskli ve güvenilmez hale gelmişlerdir. Batı dünyasının banka ve finans kurumlarının ve özellikle hortumcu finans sisteminin, biriken bu fonların değerlendirilmesi için hiç de iyi bir alternatif olamayacağı aşikardır. Ayrıca Batı, sanayileşmesini tamamlamış, büyüme dinamiğini kaybetmiş, nüfusu yaşlanmış olduğundan kârlılık oranları da düşmüştür" diye konuştu. 

Büyüme imkanları artık Doğuda iken, kaynakları hala batıya aktarmanın ve onlar üzerinden bu yeni coğrafyalarda kullandırma devrinin kapandığı açıkça dile getirilmesi gerektiğini kaydeden Ömer Cihad Vardan, "Artık fon açığı olan ülkelerle fon fazlalığı olan bölge ülkelerinin doğrudan iletişimini tesis edecek gerekli araçları geliştirmek bütün paydaşların yararına olacaktır. Gerçekten İslam ülkelerinin varlık içinde yokluk çekmesinin nedenlerinin başında, bu ülkeler arasında sermaye akışını sağlayacak finansal yatırım araçlarının geliştirilmemiş olması ile Müslümanların proje geliştirme ve pazarlama konusundaki eksiklikleri başta gelmektedir. Bu nedenle yapılması gereken ilk iş olarak, İslami anlayış ve kültürel ortamlarda varlığını sürdüren, kalkınma düzeyleri farklı İslam ülkeleri arasında finansal alt yapının güçlendirilmesi, ortak yatırım araçlarının tespit ve tayin edilmesi, finansal araçların alım satımını etkin kılmak için proje ve ikincil piyasaların geliştirilmesi düşünülebilir" dedi. 

Türkiye'nin son yıllarda oldukça önemli mesafeler kaydettiğine işaret eden Vardan, özellikle güçlü bankacılık sistemi, sağlam kamu maliyesi ve 2002'den bu yana uyguladığı politikalar ve geliştirdiği mega projelerle Afro-Avrasya coğrafyasında güvenilir bir liman ve örnek bir ülke hüviyeti taşıdığını söyledi. 

İhracatını 36 milyar dolar'dan 133 milyar dolar'a taşıyan ve komşu ve çevre ülkelerle olan ihracat hacmini yüzde 5'lerden, yüzde 40'lara artıran güçlü bir Türkiye'nin dünyanın finansal krizden kasıp kavrulduğu bu dönemde herkese güven verdiğini söyleyen Vardan, İslam ülkelerinde biriken kaynakların Türkiye gibi sanayi ve finansal alt yapısı sağlam, güvenilir ülkelerdeki reel sektöre aktarılmasını önerdi. 

Vardan, "Karşılıklı olarak güç kazanması ve büyümesi için, tek yolun, bu kaynakların Batının hortumcularına kaptırılmadan ülkelerimiz arasında finansal bütünleşmeyi sağlamak üzere kullanılması ve bu şekilde imkanı olandan ihtiyacı olana kaynakların aktarılma gerekliliği olduğuna inanıyoruz" dedi. 

IBF Genel Başkanı Erol Yarar da toplantıda yaptığı konuşmada, son yaşanan küresel krizin de bundan önceki birçok kriz gibi bir şekilde geçirileceğini ama bunun etkilerinin kalıcı olacağını işaret ederek, "Artık dünya ekonomik sisteminde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Çünkü bu kriz dünya ekonomik sistemini oluşturan kapitalizmin krizidir ve çarpık yapılaşmanın bir mahsulüdür. Tek para birimli yapı iflas etmiştir" diye konuştu. 

Türkiye dahil İslam ülkelerinin bu krizden çok önemli dersler çıkarması ve tutarlı politikalar uygulayarak güçlenerek çıkması gerektiğini kaydeden Yarar şöyle konuştu: "İslam alemi, dünya iktisadi hayatında bundan önceki 300 yılını kaybetmiştir. Bir yüzyıl daha kaybetmemek için, bu krizi fırsata çevirmeli hem kendini hem de yeniden yapılanacak olan dünya ekonomik sistemini aktif çalışmayla yönlendirmelidir. Bu yeniden yapılanmada öncelik islam ülkelerinin birbirleriyle olan ekonomik ilişkilerini süratle geliştirilmesidir. Evvela zihnimizdeki sınırları kaldırmalı, farklılıklarımızı bir kenara koymalı, ortak yönlerimizi bularak ve siyasilerimizle birlikte işe öncelikle iktisadi sınırları kaldırarak başlamalıyız." 

Ülkelerin makro ekonomik problemlerini çözebilecekleri İslam Ülkeleri Para Fonu'nun acilen kurulması ve IMF modelinin terk edilmesi gerektiğini ifade eden Yarar İslam ülkelerinin ekonomik anlamda kalkınabilmesi için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: "Ticari kuruluşları ve bankaları inceleyerek değerlendirecek ortak değerlendirme kurumu oluşturulmalıdır, İslam ülkeleri arasında ticareti geliştirecek ticari bankacılık sistemi serbestleştirilerek yaygınlaştırılmalıdır, İslam ülkeleri arasında ulaşımı kolaylaştıracak havayolu trafiği geliştirilmeli, demir ve karayolları hızla tamamlanmalıdır, İslam ülkeleri arasında Clearing ve Barter sistemleri geliştirilmeli, ülkeler arasında ticaretin önündeki en büyük engel olan vizeler kaldırılmalıdır, İslam ülkeleri yatırımcılarının parasal, fikri ve tüm mülkiyet hakları çok sıkı güvence altına alınmalıdır, Emtia ticareti yapacak borsalar ISEDAK bünyesinde müzakere edilerek kurulmalıdır." 

İslam dünyasında servet birikiminden ziyade servetin doğru yönlendirilmesi problemi olduğunu söyleyen Yarar, "11 Eylül hadisesi ve bu krizden alınacak en büyük dersin Müslüman yatırımcıların artık İslam ülkelerini öncelikli yatırım alanı olarak görmesi ve bunu kısa vadeli karlar gayesiyle değil uzun ve kalıcı yatırımlar olarak görmesidir. Yüksek binalar göze güzel gelebilir ama ekonomik güç spekülatif temelli değil teknolojik temellidir. Bu teknolojileri öğretecek eğitim kurumları hızla
yaygınlaştırılarak bilgiler arttırılmalı ve örnek insan modeli için ahlaki değerlerimizin verildiği bilgilerle mücehhez güzel insan yetiştirmek hedefiyle kampanyalar başlatılmalıdır" dedi.

İHA
Yayın Tarihi : 22 Ekim 2008 Çarşamba 13:17:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?