2
Mayıs
2024
Perşembe
İSTANBUL

Şaka gibi mekan

Nişantaşı’nın yeni alışveriş merkezi City’s 24 Aralık’ta açılıyor. İzzet Çapa, en üst katta açacağı yeni mekanı It’s a Joke’la (şaka gibi) kafeciliğe geri dönüyor. Çapa’yı tanıyanların da tahmin edeceği gibi It’s a Joke sıradan bir kafe değil. Dekorasyonunu Mahmut Anlar, personel kıyafetlerini Biricik Suden yaptı. Restorana tamamen açık olan mutfaktan giriliyor, kadın garsonlar ilkokul önlüğü, erkek garsonlar mokasen ayakkabıyla beyaz çorap giyiyor. Mönüde trüf mantarlı hamburger bile var, şarap kadehleri Karim Rashid imzası taşıyor.

Biricik Suden’e teklif telefonda geldi. Kafenin müdürü Murat ısrarcıydı. Az zaman vardı ama Biricik’in tasarım yapmasını çok istiyorlardı. Suden işin arkasında İzzet Çapa ve Mahmut Anlar’ın olduğunu öğrenince kabul etti. En azından denemeyi kabul etti: "Bazen düşünmeye başladıktan yarım saat sonra her şey kafamda şekilleniyor, bazen ise tam tersi. Beş yıl düşünsem bile yapamayacağımı hissediyorum. Ama It’s a Joke’da öyle olmadı. Mahmut Anlar’la yaptığımız ilk toplantıdan çıktığımda ne yapacağımı biliyordum."

Biricik Suden personel kıyafetlerini mekanın rengini, stilini, yansıttığı dönemi ve patronlarının karakterini göz önünde tutarak tasarlamış. Rahatlığı birinci planda tutmuş. Provalarda, servis yapacakları zaman hangi hareketleri yapacaklarsa tek tek yaptırmış. "Çalışırken bana küfür etmelerini istemem" diyor. Kadın garsonlar siyah ilkokul önlüğü giyiyor: "İlkokul önlüğü hepimizin çocukluğunu hatırlatan bir giysi. Bugün yok ama bizim kuşak beyaz yakalı siyah bir önlük görse gülümser. Nostaljiktir. Bence ilkokul önlüğü kadının yaşı, kilosu, görüntüsü ne olursa olsun her zaman sevimli durur. Çirkin göstermez. Ve çok kalabalık bir mekanda göz yormaz. Görmek istediğinizde hemen fark edersiniz, görmek istemediğinizde anında yok olur."

Erkek garsonlar ise siyah bilekte biten dar kalıplı kumaş pantolon giyiyor, üzerine yeşil kısa kollu gömlekle birlikte siyah ince bir kravat takıyor. En dikkat çekici yanları ise mokasen ayakkabılarla birlikte giydikleri beyaz çorapları. Biricik Suden, yeşili erkekte erkek gibi duran bir renk olduğu için tercih etmiş. Beyaz çorabın hikayesi ise daha derin: "Mokasen ayakkabı ve beyaz çorap bugüne kadar haksız yere aşağılandı. Oysa ki doğru yer, zaman, mekan ve kişide kullanılırsa hiçbir şey çok çirkin değildir. It’s a Joke’da beyaz çorabı aklayacağız. Siz de göreceksiniz ki kötü durmayabiliyor."

İzzet Çapa da bu konuda çok iddalı: "Beyaz çorap fikri beni çok tahrik etti. Herhangi bir tasarımcı ile çalışsaydım bana baklavalı çorap önerebilirdi. Beyaz çorap gibi kült bir şeyi düşünebilecek birini bulunca hiçbir şeye karışmadım."

NEON HARELİ KARŞILAMA

Personel kıyafetleri içinde en dikkat çekici olanı gösterici kız. Çünkü kafasının üzerinde neon bir hare var. Ne kadar kalabalık olursa olsun, fark edilmemesi imkansız. Biricik Hanım’ın deyimiyle silgi rengi bir elbise giyiyor. Altındaki siyah çoraplar, siyah rugan ayakkabılarla tamamlanıyor. Silgi renginin de bir anlamı var: "O kumaşı kumaşçıda gördüğüm an ilkokulda kullandığım silgileri hatırladım. Dokusu da grenliydi. Karşılama elemanı biraz dar omuzlu olduğu için elbisenin omuzlarını şişirdim. Çünkü onun otoriter gözükmesi gerekiyordu. Aynı zamanda sempatik bir hava vermek için elbisenin dokusunu kabarttım. İnsana dokunup, sıkıştırma hissi veriyor."

Malum restoranın mutfağı tamamen açık. Tüm aşçılar göz önünde olacağından, Biricik Suden onlar için de özel tasarım yapmış. Metal aksesuvarları ve alengirli önlükleri ile moda dergisinden fırlamış gibi duracaklar. Suden, aşçı kıyafetini tasarlamadan önce önüne çıkan ilk aşçı ile konuştuğunu söylüyor: "Beyaz olacak, her gün yıkanacak, üzerinde leke barındırmayacak ve şef kendini içinde kuşlar kadar özgür ve rahat hissedecekti. Koltuk altlarına zımbalı delikler yaptım. Böylece terlemeden çalışabiliyorlar. Altlarındaki beyaz pantolon son derece rahat, düz ve klasik. Üstlerine giydikleri beyaz gömlek ise metal aksesuvarlarla zenginleşiyor. Böylece aşçılar da fark edilir oluyor. İsimleri yakalarında yazmıyor. Boyunlarındaki metal plakalarda yazıyor. Yardımcı şeflerinki kırmızı, şeflerinki altın sarısı."

İzzet Çapa

Dünyayı dolaşıp tasarımları çaldım, uykularım kaçıyor, şimdi benim tasarımlarımı çalacaklar

Cahide Cabaret, Al Jamal gibi eğlenceli, eller havaya mekanların yaratıcısı İzzet Çapa, kafeciliğe geri dönüyor: "Ben bu işe kafecilikle başladım. Son noktam kafe olmayacak. Ama bu kafe Türkiye’de kafecilikte son nokta olacak. Bunun üstüne kolay kolay çıkılacağına inanmıyorum." Bugüne kadar New York, Los Angeles, Londra gibi şehirlerin ünlü mekanlarını taklit ettiğini de kabul ediyor: "Yıllarca bütün dünyayı dolaşıp tasarımlar çaldım. İlk kez benim mekanımdaki tasarımları çalacaklar. Bu yüzden uykularım kaçıyor. Mekanın isim babası Mahmut Anlar. İzzet Çapa, ismine yakışır şekilde, şaka gibi bir mekan yarattık diyor, keyifle anlatıyor:

It’s a Joke, eğlenceli bir mekan ama eller havaya değil. Bir iki Sezen Aksu haricinde asla Türkçe şarkı çalınmayacak.

Mekana, mutfağın içinden geçilerek girilecek. Tüm yemekler açık mutfakta müşterinin gözünün önünde yapılacak. Yurtdışındaki restoranlarda uygulanan şefin masası It’s a Joke’da da olacak. Mutfağın ortasındaki masada şef Gazi Ateş konuklarına o gün canı ne istiyorsa pişirecek. Fiyatlar restoran mönüsünden bir parça daha pahalı olacak.

Kişiye özel kokteyller olacak. Armutlu, elmalı martini devri kapanacak. Tatlı ile acının buluştuğu enteresan tatlar trendy olacak. Mönüde Türkiye’nin bugüne kadar hiç denemediği 20 farklı martini çeşidi var. Lokumlu ve acılı martini bile...

İtalya’dan, şarabı açıldıktan 25 gün sonra bile hiç açılmamış gibi muhafaza eden bir makine getirildi. Bu makine sayesinde dünyanın en pahalı şaraplarından biri olmasıyla ünlü Petrus kadehte servis edilecek.

Çok ama çok geniş bir hamburger mönüsü var. Dünyanın en pahalı mantarı trüflü hamburgeri İstanbullular ilk kez tadacak.

Salata mönüsü de iddialı. Yeşil karidesli salatayı görünce yemeklerde bile tasarım olduğunu anlayacaksınız.

Şarap bardakları Londra’dan. Karim Rashid tasarımı. Altı tane aldım geldim. Sipariş vermek için iletişim bilgilerini görünce beni çok mutlu eden bir gerçeği öğrendim. Meğer marka bir Türk markası olan Gai&Gino’ymuş. Ve Karim Rashid bir Türk markasına tasarım yapmış. Gurur duyarak bütün şarap bardaklarını onlardan aldım.

Tabakların hepsi İtalya’dan geldi. Piknikte kullanılan plastik bardak ve tabakların porselenini düşünün. Porselenden kese kağıtları var. Kahve bardakları da plastik görünümlü porselen.

Mönümüz bir ilkokul defteri. Bildiğimiz harita metot. Yemek mönüsü çizgili, içki mönüsü kareli.

Sabah 10’da açılacak. 18.00’e kadar sevimli bir kafe atmosferinde olacak. 18.00’den sonra içerideki ışık sisteminin yardımıyla seksi bir mahalle barına dönüşecek. Özel bir katta olduğumuz için mekanı istediğimiz kadar açık tutabiliyoruz. Geceler 02.00’ye 03.00’e kadar uzar diye tahmin ediyorum.

Dekorasyon tabii ki şaka gibi. Mahmut bütün fayansları ters döşedi. Yerdeki mermerler parke gibi döşendi. Araları kırmızı. Yer bildiğimiz inşaat şapı. Ama şapın üzerine çıkmayan tebeşir yazısı gibi duran bir teknikle restoranın projesini çiziyorlar.

Mutfakta mesela alt kısımda son teknoloji, havada gibi duran buzdolapları var, üst kısımda ise anneannelerimizin evindeki tel dolaplar bulunuyor. Mahmut’un eski ve yeniyi bir arada kullanmasının nedeni ben ve restoranın 23 yaşındaki müdürü Murat. Yeni nesil müdürle oturaklı patronu kombinledi aslında.

Biz bu mekan için özel bir gazete ilanı verdik. Hayatından sıkıldıysan, mutlu olmadığın bir iş yapıyorsan, yaratıcıysan ve değişiklik arıyorsan gel garson ol dedik. Seçtiklerimizin arasında bir arkeolog, bir sosyolog, bir matematik öğretmeni ve 55 yaşında bir ev hanımı var. Şaka gibi değil mi?

Hürriyet
Yayın Tarihi : 15 Aralık 2007 Cumartesi 15:59:33


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?