2
Mayıs
2024
Perşembe
İSTANBUL

Topbaş'ların çok özel sırları

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş'la eşi Özleyiş Hanım, evliliklerinde 34 yılı geride bıraktı. Topbaş evi ve ailesiyle ilgili çok özel sırları anlattı....


Florya'da, yeşillikler içindeki sosyal tesiste buluştuk. Başkan her zamanki gibi dakikti. Ama bu kez İstanbul, trafik, su sorunu, beklenen deprem vs. gibi alışık olduğu konuları konuşmayacağımızı bildiği için, hafif meraklı ama bir o kadar da özgüvenle tanıştırdı bizi eşi Özleyiş Hanım'la. Çok özel alan olarak düşündükleri evliliklerini, ilk kez toplumla paylaşmaya "Evet," dediler. Hem çok dikkatli hem de samimiydiler. "İstanbul'un en güzel kızıydı," dediği Özleyiş Hanım, Kadir Topbaş'la evlendiğinde 16 yaşındaymış. Kadir Topbaş ise 29. Yakın bir arkadaşının çöpçatanlığı sayesinde tanışmışlar, Saray Muhallebicisi'nde. "Bir görürsün, beğenirsen yanımıza oturursun," demiş arkadaşı. "Nasılsa Saray senin yerin, kimse anlamaz!" Kadir Topbaş, Özleyiş Hanım'ı görür görmez yanlarına gitmiş, masaya oturmuş ve bir daha da yanından ayrılmamış. Bu yıl evliliklerinde 34. yıllarına giriyorlar. Kadir Topbaş, "Evlilik bileşik kaplar gibidir," diyor: "Zamanla eşlerin huyları, karakterleri, birbirine geçiyor, sivrilikler törpüleniyor. O süreci iyi değerlendirirseniz, mutlulukla devam ediyor. İnsan her şeyi affeder, adam yerine konmamayı affetmez. Bu yüzden kadının olduğu gibi erkeğin de eşine değer vermesi gerekiyor!"

ÖZLEYİŞ TOPBAŞ
Evlendiğimiz günden bu yana az görüştüğümüz çok oldu ama bunu olay haline hiç getirmedim. Eşim zevklidir. Onu hep takım elbiseyle gördüm. Kendi kıyafetlerini kendisi seçer.

Eşim zevklidir. Onu hep takım elbiseyle gördüm. Kendi kıyafetlerini kendisi seçer.

Toplam altı saat uyuduğunu az gördüm. Yerinde duramaz. Boş kaldığı gün evin altını üstüne getirir.

Heyecanlıdır. Yolculuklardan önce telaş eder. Bu yüzden bir yere rahatlıkla yetişecekken vaktinden önce gittiğimiz çok olur.

Stresli olduğu zaman direksiyonun başına geçer, rahatlar.

İyi yemek yapar ama mutfağa sokmam.

KADİR TOPBAŞ
Hanım güzel dikiş diker, müthiş yemek yapar. Kızımızın çeyizi annesinin elinden çıktı.

Hanımla aramızda 34 yılda bir nevi telepati oluştu. Ne istediğini hissedip eve getirdiğim çok olmuştur.

Özleyiş evden çıkmadan önce daha yavaş hazırlanır. Sabredemem.

Birlikte Hatırla Sevgili'yi izleriz. Kaçırdığım bölümleri hanım benim için kaydediyor. Anılarımı hatırlıyorum bu diziyle.

Hanımın önsezilerine güvenirim. Ona sorarım. İyi sırdaştır.

- Neden güzel eşinizi bizden yıllarca sakındınız?
- Kadir Topbaş: Şu an İstanbul gibi bir dünya kentinin yönetim görevi bana verildi. Bir ailemiz var, özel hayatımız, çocuklarımız var. Şimdi de torunlarımız geldi. Eşim zaten çok ön plana çıkmak istemez. Kadın Koordinasyon Merkezi'nin başkanlığını götürüyor. Binlerce insana yardımcı oluyor ama medyada çok gözükmüyor. Aslında o da yoğun çalışıyor.
- Özleyiş Topbaş: Çok görünmemek benim tercihimdi. Başkanın programları yoğun ve bütün programlarında benim bulunmam mümkün değil. Gün içinde sosyal konularda zaten yoğun çalışıyorum ama akşamları erkenden evde olmayı tercih ediyorum. Torunlarımla vakit geçirmek güzel.

- Evde birbirinize nasıl hitap edersiniz?
- K.T: Özleyiş'e ben "Hanım," derim.
- Ö.T: Başkana, "Kadir," diye seslenirim.

- Günde kaç saat görüyorsunuz birbirinizi?
- Ö.T: Akşam mutlaka bir araya gelmek bizim için lüks şu anda. Espriyle karışık hep söylüyorum. Beyoğlu Belediye Başkanlığı döneminde özel kaleminden randevu alıyorduk ama Büyükşehir Belediye Başkanı olunca bazen randevu bile alamıyoruz...
- K.T: Ha ha ha.

- İşlerin arasında, mesela havalar güzelken "Hanım atla gel, şurada bir limonata içelim," dediğiniz özel bir yeriniz var mıdır İstanbul'da?
- K.T: Her yer olabilir, yeter ki beraber olalım.

- Kaç yıldır berabersiniz?
- Ö.T: Seneye evliliğimizde 35. yılımız dolacak!

- Kaç yaşındasınız Özleyiş Hanım?
- Ö.T: 1958 doğumluyum. 49 yaşındayım.
- K.T: Aramızda 13 yaş fark var.

- Birbirinizi ilk nerede gördünüz?
- Ö.T: Saray'da! (Kadir Topbaş'ın ailesine ait tarihi Saray Muhallebicisi)
- K.T: Daha doğrusu Saray'da görüştürüldük. Bir arkadaşımın (Ali Erilli) eşi, Yıldız Hanım benimle konuşurken bekâr olduğumu öğrenince, eşinin akrabası olan çok güzel bir kızdan bahsediyor. Kocası espri mahiyetinde birkaç kez söylüyor bana ama üstünde çok durmuyorum. Aradan biraz zaman geçince tekrar bahsediyor. İlla benim o kızı görmemi istiyorlar. "Saray'a gelirsin, zaten kendi yerin. Biz geliriz, çakılmaz, tesadüfen görmüş olursun, bir muhallebi yeriz, istersen yanımıza oturursun," diye ikna ettiler beni.

- Sonra ne oldu?
- K.T: Hemen yanlarına oturdum tabii. (Ha ha ha)
- Ö.T: Benim hiçbir şeyden haberim yok.

- İlk görüşte "İşte eşim," mi dediniz içinizden?
- K.T: Bir adımdır bu. Çok ciddi bir iş. Sıcaklık hissettim ilk an, pozitif hisler... O sıcaklığı aldığınız zaman içinizden "Olabilir," diyorsunuz. Ve arkası geldi.
- Ö.T: Muhallebi yemeye gittiğimizi sanırken, neler olmuş... Kendisini görünce durumu anladım hemen. Hissettim.
- K.T: Ciddi misin Hanım?
- Ö.T: Anlamıştım hemen. Tam detay olarak hatırlamıyorum ama bir sıcaklık olmasa devam etmezdim. İlişkiler zaman içinde olgunlaşır. İlk anda beğenirsiniz. Zamanla fikirleriniz uyuşursa, ortak şeyleri paylaşırsanız, ilişki gelişir. Kadir'le tanıştıktan bir yıl sonra evlendik. Aramızı yapan kişi, bizim de akrabamız olduğu için bir referans vardı. Rahmetli babam da kendi çapında bir araştırma yapmıştı. Uygun görülünce de evlendik.

'Çocuklarımıza hal diliyle örnek olduk'

-Kadir Bey'i kendinizden daha mı çok düşünüyorsunuz?
- Ö.T: O da beni kendinden daha çok düşünür.
- K.T: Evlilikler sanki bileşik kaplar gibi. Zaman ilerledikçe eşlerin karakterleri, huyları, yapıları birbirleriyle geçişiyor, sivri olanlar törpüleniyor. O süreci iyi değerlendirirseniz, artık mutlulukla devam ediyor.
- Ö.T: Pürüzleri aşmayı bilmek önemlidir. Bizim evlilik hayatımızda sarsıntıları oluşturacak hiçbir pürüz olmadı.

- Çocuklarınıza evliliklerinde mutlu olmaları için neleri yapmalarını, neleri yapmamalarını öğütlediniz?
- Ö.T: Çocuklar büyürken söylediklerinizi değil, yaptıklarınızı yaparlar. Hal diliyle çocuklarımıza örnek olmaya çalıştık. Kızıma da oğluma da hep şunu söylerim: "Eşinin önceliklerine önem verirsen, o seni daha fazla düşünür."

- Ailenizde hep birlikte yapılan olmazsa olmazlarınız var mıdır?
- K.T: Her bayram sabahı ailenin en büyüğünün evinde kahvaltı hazırlanır. Beyler bayram namazından sonra mezarlık ziyareti yapıp kahvaltıya katılır. Babamızın ilk göz ağrısı, kendi kişisel servetiyle aldığı gayrimenkulun kirası biriktirilir, her çocuğa, doğacak bebek dahi varsa adlarına zarf hazırlanmıştır. Çocuklara "Dedenizden size mektup var," diye verilir. Beyoğlu'nda aile apartmanında büyüdük. Şimdi çocuklarımız, kardeş çocukları yeğenlerimiz, kardeş gibi, Florya'da bir arada büyüyor. Bu bambaşka bir şey. Güzellikler getiriyor.
- Ö.T: Çocuklarımız hiç anaokuluna gitmedi. Çünkü evimiz anaokulu gibiydi. Okula başlayınca da hiç sıkıntı çekmediler.

- Almanya'da her iki evlilikten biri boşanmayla bittiği için bir kadın milletvekili Gabriele Pauli, evlilikler yedi seneyle sınırlandırılsın dedi. Bu teklifi nasıl buluyorsunuz?
- K.T: Bulunduğunuz kültür, aile yapınız, bağlarınız var. Eğer bunlar köklüyse, bu evlilikler iyi gidiyor. Ama aile yapısında, geçmişten gelen kültürden eksiklikleriniz varsa, bitiyor. Bizim Türk milleti olarak derin bir kültürümüz var. Bu teklifi bir espri olarak kabul etmek lazım.
- Ö.T: Katılmıyorum. Evlilik bir sorumluluktur. Artık kendiniz için değil birbiriniz için yaşıyorsunuz.

'Birbirimizin ayağına basmadık'
- 34 yılda birbirinize neler öğrettiniz?
- K.T: Yeniden evlenecek olsak, yine birbirimizle evleniriz. Aramızda telepati bile gelişti. Hanımın bazen ne istediğini hissederim mesela.
- Ö.T: Geçen gün evde oturuyoruz, "Keşke dondurma olsaydı," dedi kızım. Kapı çalındı ve bir paket dondurmayla eve girdi. Eşimden, şunu öğrendim: "Dinlenmek, meşguliyet değişikliğidir," der. Eşim meşguliyet değiştirerek dinlenir. Ağzından hiç "yorgunum", sözünü duymadım. Beni zaman zaman küçük sürprizlerle şaşırtır.



- İstanbul kadar bir arada kendinizi iyi hissettiğiniz ikinci dünya başkenti hangisi?
- Ö.T: İstanbul'la hiçbirini kıyaslamam.
- K.T: İş için gittiğimde en son Paris'te birlikte yürüdük.
- Ö.T: Champs Elysees çok güzeldi.

- İşinizin en eğlenceli kısımlarından biri de nikâh kıymak. Çiftlere nikâhtan önce ya da sonra söylediğiniz özel bir şey var mı?
- K.T: Evlendirdiğim bir çiftin boşandığını duydum. Sonra biri tekrar evlendi, şahidi olmamı istedi. Üzüldüm, işim de vardı, gidemedim. Gelin ve damada bakarken hep kendi nikâhımı hatırlar, çok mutlu olmalarını dileyerek mutlaka besmeleyle imza atarım.

- Nerede evlendiniz?
- Ö.T: Beyoğlu'nda, Tünel'de.

- Kim kimin ayağına bastı?
- Ö.T: Basmadık, önceden konuştuk, "Basmayacağız," dedik. "Kararlarımızı birlikte alacaktık" çünkü.
- K.T: Ha ha ha.
Çocuklarından onay alıp başkan olmuş
- İş işte biter mi Kadir Bey? Yoksa işteki olayları eve taşır mısınız? Eşinize danışır mısınız bazen?
- K.T: Konuşuruz. Bu konuda demokrat bir yapımız var. Beyoğlu Belediye Başkanlığım, Büyükşehir Belediye Başkanlığım dahil, aday adayıyken, çocuklarımla oturup ciddi ciddi konuştum. Getirisini, götürüsünü, ne olacağını, açık ve net konuştum. "Bundan sonra hayatım İstanbul olacak, siz de içinde olacaksınız, çok zor görüşeceğiz ama sizin için de onurlu olacak. Ailede nesiller boyu belki bahsedilecek," dedim. Çocuklarım istemeseydi, kararlarına uyar, adaylıktan vazgeçerdim. Birbirimize bağlıyız. Çoluk, çocuk, torunlar hep birlikte bir arada yaşarız. Hepimiz Florya'da yürüme mesafesinde oturuyoruz.

- Özleyiş Hanım eşiniz sizin için "Nerede duracağını bilir," diyor. Bu ne demek?
- Ö.T: Karşılıklı sevginizi saygıyla bütünleştirebiliyor musunuz? Karşınızdaki sinirliyken siz bir adım geride durabiliyor musunuz? Çünkü biraz sonra siniri geçtiği zaman zaten konuşabiliyor, sorunları çözebiliyorsunuz. Ama düşünün, karşınızdaki sinirliyken siz de sinirlenseniz, karşılıklı ağız dalaşına girseniz, o saygıyı yitirirsiniz ve iş kötüye gider. Gençlerdeki eksiklik olarak bunu görüyorum.

- Bir taraf hep daha özverili oluyor ama öyle değil mi?
- Ö.T: Özverinin biraz kadına düşmesi gerektiğini düşünüyorum. Kadın fıtratına da yakışıyor bence.
- K.T: Evlilik uzun bir yolculuk. Uzun yolculuğa çıkarken iyi hazırlık yapacak, her şeyi iyi hesap edeceksiniz... Aileler çocuklara destek vermeli bu konuda, araya girmemeliler... Büyükler çocukların özel hayatına karışmamalı.

- Neden artık evlilikler yürümüyor sizce?
- Ö.T: Evlendiğiniz zaman, 'ben'likten çıkmanız, 'biz' diye ortak bir noktada buluşmanız gerekiyor. İki ayrı aileden gelen insanlar çok farklı ortamlarda büyümüş oluyor. İlk görüşte birbirlerini çok beğenebilirler. Ama önemli olan paylaşmayı, birbirini dinlemeyi öğrenebilmek. İlk görüşte aşkla evleniyorlar ama bir iki ay sonra bakıyorsunuz, evlilikler çatırdıyor. Karşısındakinin önceliklerine saygı duymak, önem vermeyi öğrenmek yok artık! Eşinizi düşündüğünüz zaman, inanın o sizi daha fazla düşünüyor.
- K:T: İnsan her şeyi affeder, adam yerine konmamayı affetmez. Kadın da erkek de eşine aynı değeri vermeli. Sanatçılarımızda boşanmaları çokça görmeye başladık. Televizyondan, basından gençlere iyi örnek olmuyorlar. Herkesin bir sorumluluğu var. Evlilikler sarsıldıkça ülkeler de sarsılır. Toplumsal değerler yok olur. Sadece kendisi için yaşayan bireyler toplumu olur.

Kızları Kübra 32 yaşında, küçük oğulları Ömer ise 23 yaşında. Ayaktaki damatları Ömer Faruk.

'Bütün kararları beraber alırız'
- Kadir Topbaş'ı yıllardır kamusal kimliğiyle tanıyoruz. Aile içinde, evdeki Kadir Bey, eşiniz nasıl biridir?
- Ö.T: Anlayışlı bir eş, çok iyi bir baba. Hayati kararları alırken çocuklarına bile danışan bir baba. Ev hayatında hiç zor bir koca değildir. Yemek seçmez, ayrım yapmaz, titizdir, bazen yatağı bile düzeltir. Beceriklidir. Çok iyi yemek yapar ama mutfağa sokmam. Eve geldiğinde rahat edip, dinlenmesini isterim. -

İyi yemek yapmayı nereden öğrendiniz Kadir Bey?
- K.T: Abartılı olmasın ama derler ya, 10 parmağında 10 marifet diye... Öğrencilik yıllarımda yalnız kaldığımda yufka börekleri bile yapardım. Güzel balık pişiririm. Izgaraları da... Annemden öğrendim. Öğrencilik yıllarımda tek başına yaşadığımda kendime ziyafet çekerdim.
- Ö.T: Dağınıklığı hiç sevmez. İnanın, yanına bir tabak meyve, çay götüreyim; tabakları toparlar, mutfağa götürür. Dağınık bırakmaz.
- K.T: Evde yemek yoksa da hiç önemli değil. Çünkü yaşamak için yiyorum, yemek için yaşamıyorum. Yemek yapmak bir sanat, yemek yemek bir zevktir. Ama evde şu yemeği isterim dediğim olmamıştır hiç. Çok kolay bir adamım ben.
- Ö.T: En sevdiği yemek kuzu yahnisi? Bol yeşil soğanla yapılan bir yahni vardır, onu çok sever ve hep ister.
- K.T: 1 kilo kuzu etine, 1 buçuk kilo yeşil soğan koyuyorsunuz. Reyhanla, baharatlarla nefis oluyor. Hanımın yahnisidir. Harika yapar.

- Özleyiş hanım nasıl bir eştir evde?
- K.T: İyi bir eştir, iyi bir annedir. Esasen eşler arasındaki muhabbetin temelinde nerede duracağını bilmek çok önemli. Karşılıklı saygı göstermek de çok önemli. Aile içinde zaman zaman gerginlikler olmuştur. Ama nerede duracağınızı bilmek, gerginliği giderir. İnsan içgüdülerine yenik düşerse yuvalar çatırdayabilir. "Ben," dememek gerek. Çünkü evlilikte artık 'biz' olmuşuzdur. Bütün kararlar beraberdir, bir hayat arkadaşlığı vardır. İş hayatında, politika veya kamu hayatındaki başarımı evimdeki sıcaklığa borçluyum. Çünkü evimde bana ilave bir yük gelmiyor, yeni bir sorunla karşılaşmıyorum.

Tuluhan Tekelioğlu/günaydın
Yayın Tarihi : 6 Ekim 2007 Cumartesi 10:38:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?