3
Mayıs
2024
Cuma
İSTANBUL

Türkiye’de eşcinsel annesi olmak

Selma İ., Eda K. ve Gülseren Z. oğullarının eşcinsel olduğunu “kabul eden” üç anne

Çocuklarının “asıl” cinsel kimliklerini öğrendiklerinde önce şaşırmışlar, ne yapacaklarını bilememişler. Ama yine de onlara sımsıkı tutunmuşlar. Anlattıkları öyküler ise onların çocuklarına duyduğu koşulsuz sevginin belki de en iddialı ve yoruma açık olmayan kanıtı.

İstanbul Valiliği’nin, eşcinsel sivil toplum girişimi Lambdaistanbul (LGBTT) Dayanışma Derneği hakkında “ahlaka, hukuka ve Türk aile yapısına uygun değildir” gerekçesiyle yaptığı şikayet sonucu açılan dava sonuçlandı. Ve derneğin 29 Mayıs’ta kapatılmasına karar verildi. Eşcinsel çocukları olan ebeveynler ise bu karar nedeniyle öfkeli. Çocuklarının “Ahlaka aykırı” ithamıyla yargılanmalarına karşılık, “Bizim çocuklarımız ahlaksız değil, onları yok sayamazsınız!” diyorlar.


İlk cımbızını ben aldım, tırnaklarını törpüledim

Eda K. eşinden ayrıldığında Özgür 2 yaşındaydı. Boşanmanın ailesi tarafından hoş karşılanmaması nedeniyle İstanbul’a, kendi deyimiyle “iki yün yatak iki çocukla” geldi. İki beyin ameliyatı geçirdikten sonra ölümden dönen anne Eda, eve geldikten sonra oğlunun aslında erkek olmadığını öğrendiğinde uzun bir süre kendine gelemedi. 2006 yılında ise Çapa Tıp Fakültesi’nden bir hekimin onayıyla bir erkek evladı öldü ve yerine kızı dünyaya geldi...

Çok ciddi iki beyin ameliyatı geçirerek eve döndükten sonra oğlum karşıma geçti ve “Anne benim ruhumla bedenim farklı” dedi. Hiçbir şey anlamadım. Ölümden döndüğüm için üzüntüsünü ifade etmeye çalışıyor sandım. Sonra oğlum daha açık konuştu: “Anne ben aslında kızım ama görüntüm erkek” dedi. Aklımdan geçen ilk şey ergenlik dönemi geçişini anlayamamış olmasıydı. Baktım olay ciddi, kendimi suçlamaya başladım. Babasıyla ayrıldığımız için böyle olduğunu düşündüm. 46 yaşında gay, lezbiyen, travesti nedir bilmezken bana ameliyat olmak istediğini söylediğinde doktor doktor gezdim. Ortalama 15 bin YTL para harcadım. Tek istediğim bir doktorun çıkıp “Tedavi edilir, panik yapmayın” demesiydi. En son Çapa Tıp Fakültesi’nde bu konuyla ilgilenen başhekim “Bu durumu kabul edin, çocuğunuz şizofren desem daha mı iyi!” diyerek çıkıştı. Hastanede ağlaya ağlaya erkek Özgür’ümü toprağa gömdüm, kızıma can vermek için güç topladım. Hâlâ oğlumun yasını tutuyorum, geceleri eski fotoğraflarını öpüp öpüp koynuma koyuyorum. Kızım bana diyor ki, “Anne ben kızım, tıpkı senin gibiyim.” Transseksüelliğin ahlaksızlık olduğunu düşünenler çok yanılıyor. Onlar ruhuna bedenini uydurmaya çalışıyor. Kızım tırnaklarını o kadar çok uzatıyor ki normalin dışına çıkıyor. Kaşlarını alıyor ama ip gibi... Halbuki o dışlanmaktan, itilmekten ürktüğü için normal bir kadın gibi görünmek istiyor. Tırnaklarını ilk önce ben uzattırdım, kendim törpüledim. Cımbızını koşa koşa gittim aldım. Yakın komşularım “Sen de ne meraklıymışsın” dedi, bilmiyorlar ki iki arada bir derede kalmamalı, neyin nasıl yapılacağını bilmiyor ki... Can çekişiyor, görüyorum!

Erkek arkadaşı travesti olduğunu öğrenince terk etti

Ben akşamları ona hanım kız nasıl olunacağını, kaşlarını çok ince almaması gerektiğini, tırnaklarını çok uzun yapmamasını anlatıyorum. Ama bana “Anne ben taş gibi kız olmak istiyorum” diyor. Saçlarını oksijenle açtı. Kızdım, saçlarına zarar verecek diye. Öyle abartıyor ki, ne yaptığının farkına varamıyor.
Lise son sınıfta okuldan alıp açık liseye verdim. Çünkü okulda ona zarar vermelerini istemedim. Eski kimliğini kaybetmeden önce dershaneye gidiyordu, gidip yönetimle konuştum. “Benim çocuğumun durumu budur, onu koruyup kollamanızı istiyorum” dedim. Çünkü lisedeki ergen çocuklar çok acımasız olur, biliyorum.
Şu son 20 güne kadar hiç problem yaşamadık. Bir erkek bizimkinden çok hoşlandığını söylemiş. Bizimkisi de evde lay lay dolaşmaya başladı, ama çocuğa her şeyi açıklamış. “Ben travestiyim, şu anda yasal süreç yaşıyorum, hormon tedavileri göreceğim, o yüzden arkadaş kalalım” demiş. Ertesi gün çocuk bütün dershaneye bu haberi yayıyor ve bununla dalga geçmeye başlıyorlar. “Yoruldum anne” diyerek bağıra bağıra ağladı, hâlâ odasından dışarı çıkmıyor.
Otobüse bindiğimiz zaman “Kızım bu tarafa gel” diye sesleniyorum, gözleri parlıyor. Ancak toplum eşcinselleri, transseksüelleri dışlamak için elinden geleni yapıyor. Oğlum yurtdışında eğitim görüyor, telefonda bana oralarda bu gibi durumların çok normal olduğunu söylüyor. O zaman evimizi mi taşımamız gerekiyor? Biz değil insanlar zihniyetini değiştirmeli. Özgür’ün cinselliği, kişiliği içinde minicik bir nokta sadece. Bir insanı cinsel kimliğine göre hiç kimse değerlendiremez.


Lambdaistanbul’dan danışma hattı

Lamda’nın kapatılma sebebi olarak gösterilen “ahlaka aykırılık” gerekçesini kabul etmeyen aileler, çocuklarının ahlaksız hiçbir şey yapmadıklarını söylüyor. “İnsanları kimliklerine göre ayırıp, kendilerince ahlaksız bulduklarını yok etmeye çalışmak ne demokrasi anlayışıdır ne de ahlaki bir davranıştır” diyen dernek üyeleri, Lambda İstanbul çatısı altında ailelere bir de kitapçık hazırlama telaşında. Ayrıca her gün 17.00-19.00 saatleri arasında aranabilen Lambdaistanbul Danışma Hattı olan (0212) 244 57 62 no’lu telefondan destek ve yardımlaşma hattı bile oluşturmuşlar.


13 yaşından beri biliyorduk ama bize altı ay önce söyledi

Anne babası doktor olan Tarkan, belki de birçok eşcinselden çok daha şanslı. Anne Gülseren Z. oğullarının çocuk yaşta farklı olduğunu anlamış ve bu duruma hazırlıklı olarak Tarkan’ı büyütmüşler. Tarkan’ı hiçbir zaman abartı maço dürtülerle büyütmediğini söyleyen anne, 13 yaşında oğlunun eşcinsel olduğundan emin olduğunu, ancak 6 ay önce konuştuklarını söylüyor. Tarkan şimdi 20 yaşında.

Tarkan iki yaşındayken kekemelik sorunu için psikoloğa götürdüm. Oğluma resim çizdirdiler. Resimde çıkan sonuç; babasıyla iletişiminin kopuk olduğuydu. Bu teşhisten sonra babasıyla daha fazla vakit geçirmesini sağlamaya çalıştım. Zaten düzenli ve sürekli bir arada olmayı seven bir aileyiz. Zaman geçtikçe oğlumun hareketlerinden, bir objeyi tutuşundan, yürüyüşünden bir şeyler seziyordum ancak üzerinde çok fazla durmamayı tercih ettik. Ben ve eşim eşcinsellik hakkında bilgi sahibiydik, yani bunun tedavisi olan bir hastalık olmadığını, doğuştan olduğunu biliyorduk. Dolayısıyla eğer oğlumuz eşcinselse, bunu kabul edip onu incitmemek bizim görevimizdi. Öyle de oldu.


Ergenlik döneminde sürekli bizimle vakit geçiren Tarkan, artık odasından çıkmaz oldu. Onunla konuşmaya çalıştım. “Bizden kopuk yaşıyorsun, belli ki bize söylemek istemiyorsun istersen seni psikoloğa götürelim. Paylaşmak istediğini doktorla konuş” dedim ve alıp götürdüm. Doktor hiçbir şeyi olmadığını, sadece çok naif ve duygusal bir çocuk olduğunu söyledi. Çocuğumuzu maço tavırlar içerisinde yetiştirmedik. Sünnet düğünleri yapmak ya da çıplak fotoğraflarını çekmek gibi erkeksi duyguları körüklemedik.


Sosyal ve çok sevilen bir çocuk. Artık oğlumun tüm davranışlarında bir erkekte olmayacak kadar naiflik olduğunu görmeye başladığımda, onun eşcinsel olduğuna kesin olarak inandık. Ama ne ben, ne de eşim oğlumuza bunu belli edecek bir şey söylemedik. Hep onun gelip bize açıklama yapmasını bekledik.

Tüm arkadaşları aklı başında üniversiteli çocuklar

Öğretim üyesi olan bir gay ile tanışma fırsatım olduğunda ona, “Oğlum gay, ancak bize bir şey söylemiyor, sizce biz sormalı mıyız” dedim. O da “Gerektiği zaman kendisi söyleyecektir” dedi. Artık 20 yaşında ve arkadaşları eve gidip geliyor. O sırada arkadaşlarıyla tanışıyorum. Hepsi üniversiteli, aklı başında çocuklar. Lambdaistanbul’dan arkadaşları geldiğinde, derneğin adı geçince ve ben de sohbetlere katılınca “Anne dernekte senin de yapabileceğin şeyler olabilir” dedi. Bu ilk defa kendisinin gay olduğunu ifade ettiği cümle oldu. Altı ay önce yaşanan bu konuşmadan sonra ben de ona, “Bunu istersen açıkça konuşalım, baban ve ben durumu biliyoruz ve senin yanındayız” dedim, hepsi bu. Henüz bir erkek arkadaşı olmadı ya da olduysa da bize söylemiyor, biz de sormuyoruz.

Oğlumu askere gönderme hevesim yarıda kaldı

Selda İ., 51 yaşında. Her anne gibi o da kendisini çocuklarıyla var eden bir kadın. Eşi emekli Albay, eşcinsel olan oğlu Mete 21, kızı ise 28 yaşında. Mete’nin “Ben eşcinselim” diyerek ailesine açılmasının ardından yaşadığı travmayı anlatan anne, “Keşke daha önce öğrenebilseydim, oğlum kendini bulana kadar yaşadığı sancıları hafifletebilirdim” diyor.

Yedi senedir oğlumun eşcinsel olduğunu biliyorum. Ben çocuklarımın üzerine çok düşen, onlarla var olan bir anneyim. Ergenlik döneminde odasına kapanan, sorularımıza kaçamak cevaplar veren bir çocuk olmuştu. Eşimle bir şeylerin normal olmadığını düşünmeye başladıktan sonra “Öyle mi acaba?” diye konuşurken bir türlü ismini koyamıyorduk. Ona nasıl sorabilirim diye içim içimi yedi. Ya korktuğum cevap gelirse, kafamda binlerce soru ve korkuyla bir an önce sorayım ve anlayayım diyordum. Mete okuldan geldiğinde aile toplantısı başladı. Eşimle konuşmalarımızı o yöne kaydırmaya başladık.


Önce cevap vermedi. Sonra inkar etti, bir süre sonra “Eğer öyleysem ne olur, çok üzülür müsün anne” diye sorunca... Uzun süren sancılı saatlerden sonra “Evet, anne ben eşcinselim, erkeklerden hoşlanıyorum” dedi. Mete açıkladıktan sonra rahatladı ama biz ne yapacağımızı bilemedik. İlk anda, ‘Biz onu çok iyi yetiştirdik, neden bu benim başıma geldi’ gibi sorular sorarak önce kendimi, sonra çevreyi, sonra eşimi suçlamaya başladım. Sonra kimsenin suçlu olmadığını anladım. Terapiye gitmemiz gerektiğini söylediğimde Mete bir telefon numarası getirdi ve bana verdi. Demek ki daha önceden bize açıklamak istedi ya da kendisi gidip yardım almak istemişti. İki yıl aile terapilerine gittik.

Daha yeni yeni kabuğumuzdan çıkıyoruz

Bu yeni durumla nasıl başa çıkabileceğimizi, nasıl davranmamız gerektiğini öğrenmemiz gerekiyordu. Çocuklarım olmadan bir hayat düşünemeyen, onlarsız karanlıkta olan bir anne olduğumdan, model olarak iyi bir anne olmanın, çocuklara sıkı sıkıya yapışmanın ve bağımlılık olduğunu düşünüyordum. Ben birey olamamışım ki onlara birey özgürlüğü tanıyarak büyütebileyim.
Terapiler sırasında doğru bildiğim her şeyin yanlış olduğunu öğrendim. Oğlumla ilgili düğün planlarım, askerlik gibi tüm hayallerim başıma yıkıldı. Çevremizden onun eşcinsel olduğunu sakladık. Daha yeni yeni kabuğumuzdan çıkıyoruz. Bir çocuğumu kaybetmiştim, başka bir çocuğu kazanmaya çalışıyordum. Mete’nin hayatı nasıl algıladığını, sosyal çevresini merak edip ona ulaşma ve onu anlama çabalarım hep devam ediyor. Yıllardır onu çok iyi tanıdığımı sanıyordum, meğerse hiç tanımıyormuşum.


Şimdi ailemizden giden tek şey çocuklarımıza yüklediğimiz anlamlar oldu. Toplumun bize yüklediği dayatmalar varmış meğerse. Bunlar yıkılınca toparlanmamız için gereken tek bir şey kaldı geriye: Sevgi. Evladım böyle hissediyorsa doğru olan budur. Mete ilk erkek arkadaşını eve getirip bizimle tanıştırdığında, kafanızdaki önyargılar yüklenen anlamlar kalktığında kızımın erkek arkadaşını eve davet etmesi arasında hiçbir fark göremedim. Ancak bu seviyeye gelebilmek için çok karanlık günler geçirdik.

Sivil topluma saygı savunulmalıdır

İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye’de lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel ve travestileri savunan bir derneği kapatma kararının, demokratik haklara ve örgütlenme özgürlüğüne karşı resmi baskının tehdit oluşturduğunu gösterdiğini bildiriyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü raportörü Emma Sinclair; “Türk yetkilileri, sivil toplum örgütlerini tacize müstahak kuruluşlar olarak mı, yoksa özgür bir toplumun vazgeçilmez unsurları olarak mı gördüğüne karar vermelidir” diyor ve ekliyor: “Hoşgörünün ve sivil topluma saygının Türk hükümeti tarafından savunulması ve desteklenmesi hayati önem taşımaktadır.”
Eda K., iki ay önce yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyor: “Lambdaistanbul’u keşfettiğimde hemen bilgi almak istedim. Derneğe adımımı atar atmaz polis baskını oldu ve herkesin kimlikleri toplandı. Baskının nedeni olarak derneğin fuhuşu teşvik ettiği iddia edildi. Ben bir anne olarak bunu savunan herkesin saçmaladığnı düşünüyorum.”

Zeynep Bakır

Vatan
Yayın Tarihi : 8 Haziran 2008 Pazar 10:16:55


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?