30
Nisan
2024
Salı
İSTANBUL

Vicdan azabı çektiren dolandırıcılık

1970’li yılların sonları... İşyerleri Mısır Çarşısı’nda olan iki kafadar genç, bir cumartesi günü erkenden yola koyuldu. Bindikleri belediye otobüsünden Eminönü Meydanı’nda inip, Mısır Çarşısı’na doğru yürümeye başladılar.

Kafadarlardan biri, karşıdan el arabasıyla yeni işe çıkmış eskicinin geldiğini görünce arkadaşına döndü:

Şu eskiciye bir numara çekeceğim. Bozuntuya verme...

Eskici yanlarına yaklaştığında planını uygulamaya koydu:

Kardeşim dikkat etsene. Arabayı üstümüze sürüyorsun.

- Yok abi, ne alakası var. Ben yolumda gidiyorum. Ekmek parası peşindeyim.

Yanındaki arkadaşını işaret ederek:

Tamam, uzatma. Mühendis beyi rahatsız etme. İşimiz acele zaten. Mısır Çarşısı’nın kapısı değişecek. Mühendis bey, yeni kapı için son incelemeyi yapacak.

Eskici biraz ilerledikten sonra geri döndü:

Abi... Mısır Çarşısı’nın kapısı değişecekse, eski kapıyı ne yapacaksınız?

-Satacağız elbette...

Eskicinin gözleri parladı:

Abi o kapıya ben talibim.

- Git işine kardeşim. Senin gücün yeter mi o kapıyı almaya?

Abi ben yalnız değilim. Bana müsaade edin. Arkadaşlarımı alıp geleyim.

Eskici, arabasını iki kafadara emanet edip hızla oradan uzaklaştı. Kısa süre sonra yanında iki kişiyle döndü:

Evet abi, kapıya ne istiyorsunuz?

Bir süre pazarlık yaptılar. Planı başlatan, "mühendis" dediği arkadaşının onayını da alarak, bir rakamda uzlaştı. Eskiciler, ceplerinden tomarla paraları çıkarıp iki kafadara verdi. Parayı ceket ceplerine dolduran iki kafadar, bir taksi çevirip hızla uzaklaştı. Parayı da yarı yarıya paylaştı.

Planın fikir babası, ertesi sabah erkenden kalkıp, arkadaşının kapısına dayandı:

Hadi gidelim.

- Nereye?

Mısır Çarşısı’na.

- Bugün pazar, ne işimiz var?

O eskiciler kapıyı bugün sökmeyi planlıyordu. Ne yapacaklar merak ediyorum.

- Yakayı ele vermeyelim.

Uzaktan izleriz.

Bir taksiye atladıkları gibi yine Mısır Çarşısı’nın yolunu tuttular...

Öyküyü bir süre önce işadamı Kadir Eriş’in ofisindeki buluşmada dinledim. Duyduklarıma inanamadım. Anlatan ısrarla gerçek olduğunu söyledi, inandırıcı tanıkları vardı...

Seçim günü sandığa giderken, Sülün Osman’a bile parmak ısırtacak öyküyle gülümseyin istedim...

Oyumuzu kullanalım, kazanan Türkiye olsun...

Kapıyı satma günahı affolsun diye imamdan icazetle bağış yaptı

MISIR Çarşısı’nın kapısını 1970’li yılların sonlarında yakın arkadaşıyla oyuna getirdiği üç eskiciye satıp, paranın yarısını cebine koyan genç, aradan zaman geçip, işadamı olunca o günü hatırladıkça vicdan azabı çekmeye başladı.

Üç eskiciyi dolandırmanın vicdan azabından kurtulma yolu ararken, bir arkadaşına danıştı:

Ne olur bana yardım et. Arasam, ben o adamları bulup, paralarını iade edemem. Çünkü, yolda görsem tanımam.

- Gel birlikte bir imama danışalım.

Birlikte caminin yolunu tuttular. Yıllar önceki "kapı dolandırıcılığı"nın vicdan azabını çeken işadamı, bir solukta imama sıkıntısını anlattı. İmam sordu:

Payına düşen para ne kadardı?

- Hatırlamıyorum. Ancak, o parayla Vakko’dan iyi bir elbise aldım. Bodrum’a 10-15 gün kadar tatile gittim, bolca para harcadım.

Birlikte hesap yaptılar, o günler için 6-7 bin lira (6 sıfırlı parayla milyar lira) gibi bir eşdeğer rakama ulaştılar. İşadamı bu kadar parayı hayır amacıyla bağışladı, biraz olsun vicdanen rahatladığını hissetti...

Kadir Eriş’in ofisindeki buluşmada bulunan bir emekli hakim, yorumunu ortaya koydu:

Aslında hukuken o arkadaşın suçu, zaman aşımı nedeniyle ortadan kalkmış. Yaptığı bağışla vicdanını rahatlattığını düşünse de, dolandırdıkları adamları bulup, borcunu asıl onlara ödemeli...

Aradan bunca yıl geçtikten sonra, mümkün olabilir mi?

Uzun süre uğraştılar kapı yerinden oynamadı, 6 ay nöbet beklediler

MISIR Çarşısı’nın kapısını "satış oyunu"nu gerçekleştiren iki kafadarın öyküsüne devam edelim...

İki kafadar, "satış"tan sonraki gün sabah birlikte Mısır Çarşısı’nın kapısına yakın bir noktada pusuya yatıp, oyuna getirdikleri üç eskicinin çabalarını izlemeye koyuldu.

Eskiciler, kasasında vinç yüklü bir kamyonla kapıya dayanmış, ellerinde balyozlarla çalışmaya girişmişlerdi. Bir süre uğraştılar, kapıyı yerinden oynatamadılar. Derken, çarşının bekçisi düdük çalarak geldi.

Eskicilerle bekçi arasında tartışma başladı. Bekçi, yakındaki karakoldan da yardım istedi. İşlerin karışmaya başladığını gören iki kafadar, gizlendikleri yerden çıkıp, evlerinin yolunu tuttu...

Ertesi gün işe giderken Mısır Çarşısı’nın kapısını uzaktan gözetlediler. Kapı elbette yerli yerinde duruyordu. Dolandırdıkları üç eskici, kapıda nöbet tutuyor, gelen geçeni dikkatle inceliyordu. Umutları, kendilerini dolandıran iki kişiyi bulmaktı.

Eskicilerin kapıdaki nöbeti en az 6 ay kadar sürdü... Bu süre içinde iki kafadar, Mısır Çarşısı’nın "sattıkları" kapısının yakınından bile geçmeyip, diğer girişi kullandı...

6 aydan fazla süre sonra üç eskici, iki "dolandırıcı"yı bulmaktan umudu kesip, "kapı nöbeti"ni bıraktı...

Vahap MUNYAR-Hürriyet
Yayın Tarihi : 29 Mart 2009 Pazar 01:57:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?