1
Haziran
2024
Cumartesi
KÜLTÜR/SANAT

Sarıyer'in her taşı tarih

Sarıyer, tarihi eser bakımından oldukça zengin bir bölge. Bizans’tan önceki döneme ait tarihi kalıntılardan Bizans’a, oradan da Osmanlı’ya ve bugüne kadar çok çeşitli bir tarihi miras kalmış günümüze. Bizans’tan kalma kalıntılar şunlar: Yenimahalle’de bir mezar, Baltalimanı’nda bir su sarnıcı, Bahçeköy’de su kemerleri, Büyükdere’de kiliseler, Rumelifeneri’nde manastır ve ayazma harabeleri.

Osmanlılar ise bölgeye kendi kültür ve geleneklerinin damgasını vurmuş, birçok dini ve sivil mimari eserler bırakmış. Bunlar boğazın karakterini etkileyen temel yapılardır. Çeşitli su kaynakları ve çeşmelere bu kesimde bolca yer verilmiş. Osmanlıdan kalma mimari eserlerin başlıcaları şunlar:

Ali Kethüda Camii (Sarıyer Camii):
Sarıyer’de, Yenimahalle Caddesi üzerindedir. III. Ahmet devrinin Sadrazam kethüdalarından Mehmet Bey tarafından onartılan ve tuğla bir minare eklenen camii, III. Mustafa dönemi Sadrazam kethüdası Ali Efendi tarafından 17. yüzyılda yaptırılmıştır.


Ali Paşa Camii:
İstinye’de bulunan bu camiiyi 1620 yılında ölen Güzelce Ali Paşa yaptırmıştır. Bir yangın sonucu harap olmuş, duvarları taş ve tuğladan, çatısı ağaçtan olmak üzere yeniden yaptırılmıştır.


Cerrah Mahmut Efendi Camii (Çayırbaşı Camii):
Büyükdere girişindeki fidanlığın önünde bulunan camii, Kılıç Ali Paşa’nın doktoru Mahmut Efendi tarafından 16. yüzyılda yaptırılmıştır. Sonradan onarım gören camiinin duvarları tuğladan ve taştan, çatısı ise ahşaptır. Camiinin yanında Cezayirli Hasan Paşa’nın yaptırdığı 1782 yazıtlı bir çeşme bulunmaktadır. Camiiyi yaptıran Mahmut Efendi duvarlarla çevrili mezarlıkta yatmaktadır.


Emirgan Camii:
Emirgan İskelesi karşısındadır. Eskiden, Feridun Paşa Bahçesi adıyla anılan arsayı Padişah IV. Murat, Revan seferinden sonra Emirguneoğlu Yusuf Paşa’ya vermiş, o da buraya bir köşk inşa ettirmişti. Daha sonra köşk yıkılınca I. Abdülhamit 1781 yılında buraya bir camii yaptırdı. Duvarları taş ve tuğla, çatısı ağaç, minaresi ise tek şerefelidir. Yapının içinde bir Hakan dairesi, çeşme, saatlerin bulunduğu bir bölüm ve okul bulunmaktadır.

Emirgan Çeşmesi:
Emirgan camii önünde Çınaraltı’ndadır. I. Abdülhamit tarafından 1783’de eşi Hümaşah Hatun ile oğlu Mehmet için yaptırıldı.


Hamam Camii (Ali Pertev Camii):
Türk denizcilerinden Pertev Ali Bey tarafından yaptırılan camii, 1763 yılında onarım görmüştür. Duvarları taş ve tuğla, çatısı ve minaresi ahşaptır.


Hamamlar:
Sarıyer’de bulunan tarihi hamamlar şunlardır:
Sarıyer Hamamı (faal), Büyükdere (Çarşı) Hamamı, Emirgan Hamamı, İstinye Hamamı (faal), Rumelihisarı Hamamı, Rumelikavağı Hamamı, Tarabya Hamamı, Yeniköy Hamamı.


İskele Camii (Hacı Kemaleddin Camii):
Rumelihisar iskelesindedir, Hacı Kemaleddin isimli biri tarafından yaptırılmıştır. 1746 yılında I. Mahmut camiiyi yenilemiştir. Duvarları taş ve tuğladan, çatısı ahşap, minaresi ise taştandır. Camiinin önünde Benlizade Reşit Efendi’nin 1777 tarihli bir çeşmesi, arkasında ise namazgah yeri bulunmaktadır.

Kethüda Camii (Büyükdere Camii):
Büyükdere’de kazıklı yolun iç tarafındadır. 18. yüzyılda III. Mustafa’nın Sadrazam kethüdası Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. Duvarları taş ve tuğladan, çatısı ve son cemaat yeri ahşaptan, minaresi ise tuğladandır.

Baltalimanı Camii:
Baltalimanı’ndadır. III.Mustafa’nın eşi ve III. Selim’in annesi olan Mihrişah Sultan tarafından yaptırılmıştır. Duvarları taş ve tuğladan, çatısı ahşaptan ve minaresi ise tuğladandır.


Kireçburnu Camii:
Kireçburnu İskelesi karşısındadır ve 1882 yılında Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Ağaçtan yapılmış olup tavan tonoz şeklindedir. Minberi ağaçtandır ve minaresi yoktur. Önünde 1749 yazıtlı İshak ağa Çeşmesi vardır.


Türkiye’de bir ilk Sadberk Hanım Müzesi:
1980 yılında, Vehbi Koç Vakfı tarafından kurulan Türkiye’nin ilk özel müzesidir. Büyükdere’de, Piyasa Caddesi no 27-29’daki müze, tarihi Azaryan Yalısı içinde açılmıştır. 1988 yılında, yalının hemen yanında yer alan bir başka yalının onarılması ile genişletilmiş ve iki ayrı yapı olarak hizmete sokulmuştur.

Müzede sergilenen eserler, Vehbi Koç’un eşi Sadberk hanıma aittir. Daha sonra vakıf tarafından alınarak müzeye kazandırılan Hüseyin Kocabaş koleksiyonları da sergilenen eserler arasında yer almıştır.

M.Ö. 6000 yıllarından (geç neolitik ve erken kalkolitik) başlayarak sırası ile Eski Tunç, Hitit, Frig Urartu, Miken, Helenistik, Roma ve Bizans dönemi ile Selçuklu ve Osmanlı eserleri, İznik-Kütahya çini ve seramikleri, tuğralı gümüşler, üçetek ve bindallı gibi Türk giyim kuşam örnekleri, hat sanatının en güzel parçaları ve Anadolu’da yaşamış tüm uygarlıkları temsil eden eserler müzede yer almaktadır.

Sergilenen eserler, kendi dönemleri içindeki en seçkin örneklerdir. Az fakat öz parçalar seçilmiştir. Sadberk Hanım adına açılan bu müze bir anlamda Anadolu Medeniyetleri Müzesi niteliğindedir.

Modern müzecilik anlayışının tüm belirtilerini burada görmek mümkündür. Bir müze için kaçınılmaz ön koşul olan tüm konservasyon önlemleri Sadberk Hanım Müzesi’nde alınmıştır.


Osman Reis Camii:
Tarabya’dadır. Camiiyi ilk yaptıran Osman Reis’tir. Sonradan onarım ve değişiklikler yapılmıştır. 1903 yılında Ahmet Vefik Paşa duvarlarını taş ve tuğladan, çatısını ağaçtan olmak üzere yeniden yaptırmıştır. Minaresi sağ yanındadır, taş ve tuğla karışımıdır. Camii son olarak 1965’de yeniden inşa edilmiştir.


Reşit Paşa Camii:
Reşit Paşa Mahallesi’ndedir.1860 yılında Mustafa Reşit Paşa tarafından yaptırılmıştır. Duvarları taş ve tuğla, çatısı ağaç, minaresi ise tuğladandır.


Rumelihisarı:
Rumelihisarı Mahallesi’nde deniz kıyısındadır. Fatih Sultan Mehmet tarafından 1452’de Boğaz’ın güvenliği için Anadoluhisarı’nın karşısına yaptırıldı.


Rumelikavağı Kalesi:
Kale, Boğaz’a kuzeyden gelebilecek düşman saldırılarını önlemek için 17. y.y.’da, 4. Murat zamanında yapıldı.


Sait Haim Paşa Yalısı:
Yeniköy’de deniz kıyısındadır. Aslanlı Yalı olarak da anılır. Hidsiv Abbas Halim Paşa tarafından 19. y.y. ikinci yarısında yaptırıldı. Yakın geçmişte yanan yalı onarılmıştır.


Şerifler Yalısı:
Emirgan’da, Emirgan Camii’nin yanında bulunan Şerifler Yalısı Şerif Abdullah Paşa tarafından yaptırılmıştır.


Uskumru Köyü Camii:
Uskumru köyündedir. Yapıldığı tarih bilinmiyor. Çevresindeki çeşme yazıtında 1885 tarihi vardır ve camii’nin imamı tarafından yaptırılmıştır.


Valide Camii (Rumeli Kavağı Camii veya Yusuf Ağa Camii):
Turhan Hatice Valide Sultan bu camiiyi 1682-1688 yıllarında kardeşi Yusuf Ağa adına yaptırmıştır. Çeşitli onarımlar görmüş olan camiinin duvarları taş ve tuğla, çatısı ağaçtandır.


Zekeriye Köyü Camii:
Zekeriya köyündedir. 16. yüzyılda Çelebi Müftü adı ile bilinen Şeyhülislam Mehmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. Duvarları ve minaresi taş ve tuğladan, çatısı ise ağaçtandır. Camii yakın geçmişte yeniden yapılırcasına büyük bir onarım görmüştür.


Mesire Yerleri:
Tarihi ve doğal bir değer olan eski mesire yerlerinin çoğu bugün ıssız ve bakımsız bir haldedir. Boğazın batı yakasında mesire yeri olarak Kalender Mesiresi, Büyükdere Çayırı, Emirgan Korusu ve Belgrad Ormanları akla gelmektedir. İstanbul halkının yaz aylarında ekın ettiği bu mesire yerleri hala rağbettedir.

Öte yandan, menba suyu mesireleri eski ünlerini sürdürmekteyseler de çoğu çağa uygun düzenlemelerden nasibini almamıştır ve sağlıklı tesislerden yoksundur. Bu doğal değerleri koruma altına alıp istanbulluların kullanımına sunmak gerekmektedir.


Yeşil Alanları
Bugün Sarıyer ilçesinin bulunduğu bölge çok güzel koruluklar ve yaşlı çınarların süslediği yeşil çimenlikler bakımından oldukça zengindir. Ancak yer yer varlığı göze çarpan kel alanlar bu doğal güzelliğe gölge düşürmektedir. Yakacak temini, ev yapımı ve tarla açma amacıyla yapılan buı tahripler günümüzde de devam etmektedir. Sözkonusu kel yerler süratle ağaçlandırılmadığı takdirde giderek daha büyük alanların kelleşmesi önlenemez.


Dört Ayda İnşa Edilen Rumelihisarı
Boğaziçi’nin Rumeli yakasında bulunan hisar, İstanbul’un fethine hazırlanan Fatih Sultan Mehmet tarafından, Boğazın kontrolünü sağlamak için yaptırılmıştır. Eski Osmanlı kaynaklarında; Kulle-i Cedide, Yenice Hisar, Yeni Hisar, Boğazkesen Hisarı, Güzel Hisar adlarıyla da anılmaktadır.

Anadolu yakasında, Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan Anadolu Hisarı’nın karşısına inşa edilen Rumeli Hisarı’nın yapımına 1451 kışında başlanmıştır. Önce Boğazın Rumeli yakasında seçilen bir yere malzeme yığınağı yapılmış ve malzeme ile çalışmaların selameti için bir de kule inşa edilmiştir. 1452 yılı martından itibaren bizzat Fatih’in idaresinde, 1000 kadar usta ve onun iki misli ırgatın katılımıyla hisarın yapımına başlanmıştır. Osmanlı kaynakları, hisarın dört ay içinde tamamlandığını belirtirler. Eski bir geleneğe uyarak yapım masraflarına ileri gelenler de katılmışlardır. Sözkonusu ileri gelenler masrafa katıldıkları gibi yapım işine de nezaret etmişlerdir. Güney batıdaki C kulesinin Zağanos Paşa tarafından yaptırıldığı kesin olarak bilinmektedir. Kuzeybatıki A kulesi Saruca Paşa’ya, kıyıdaki B kulesi ise Halil Paşa’ya izafe edilmekle beraber, bunun aksi de ileri sürülmekte Şihabettin Paşa’nın da bir kule yaptırdığı söylenmektedir.

İnşaatın tamamlanmasından sonra hisar, 1452 sonbaharında, Firuz ağa kumandasında 400 kişilik bir kuvvet ve büyük toplarıyla göreve başlamıştır. Kısa bir süre sonra, Karadeniz’den gelen iki Venedik kadırgasına ateş açılmış, Antonio Rizo komutasındaki bir gemi batırılmış, bir Trabzon gemisi güçlükle kurtulabilmiştir. 1453 yılı içinde hiçbir geminin Boğazdan geçmesine izin verilmediği tahmin ediliyor. Fetihten sonra önemini yitiren hisarın Osmanlı dönemi boyunca hapishane olarak kullanıldığı bilinmektedir. İşkodra Kalesine karşı sefere çıkmak istemeyen Gedik Ahmet Paşa’nın bir süre hisarda hapis kaldığı, suçlu yeniçerilerin yargılandıktan sonra kayıkla buraya getirilip idam edildikleri ve infazın bir top atışıyla halka duyurulduğu biliniyor. Yabancı devlet mensupları da buraya kapatıldıklarından, hisarın Avrupalılar arasında dehşet salmış bir şöhreti vardır.

1509’daki depremde büyük hasar gören hisar hemen onartıldı. 17. yüzyılın ortalarında bir yangın geçirdi ve son olarak da III. Selim döneminde tamir gördü. Geçen yüzyılın başından itibaren kaderine terkedildi. Evvelce dizdar ve muhafızların oturduğu evler de yerini avluyu işgal eden bir mahalleye bıraktı. 1917’de Deniz Müzesi yapılması düşünüldü, fakat sonradan vazgeçildi. 1953 yılında Cumhurbaşkanından gelen bir istek doğrultusunda baştan aşağı tamir gördü, avludaki evler de istimlak edildi. Bu onarım, hisarı kurtarmışsa da içine yapılan ilaveler, özellikle de açık hava tiyatrosunun eserin tarihi karakterine uygun düşmediği yolunda tenkitler yapılmıştır.

Hisarın yeri seçilirken Boğaz’ın en dar yerine (600 m) rastlaması hesaba katılmıştır. Akıntılar yüzünden gemilerin hisara yakın kıyılardan geçmeleri gerekiyordu. Her iki hisardan çapraz ateşe alınan gemilerin Boğazı hasarsız geçmeleri çok zordu. Değişik kalınlıktaki hisar duvarları kritik yerlerde 5 metre kalınlığına ulaşıyordu. Hisarın; Dağ Kapısı, Dizdar Kapısı, Hisarpeçe Kapısı ve Sel Kapısı olmak üzere dört adet kapısı bulunmaktaydı.


Belgrad Ormanları
İstanbul Boğazının batısında, Büyükdere iskelesine 6 km. uzaklıktadır. Karadeniz kıyılarına 45 km. kadar yaklaşır. Yüzölçümü 5.300 hektardır. En yüksek yeri olan Kartaltepe 230 metredir. Belgrad ormanlarında meşe, gürgen, kayın ve kestane ağaçları bulunur.

İstanbul’un su ihtiyacını karşılamak için yapılmış altı bent orman içindedir. Buralar aynı zamanda gezinti yerleridir. Ormana, Belgrad Ormanı adı verilmesi Kanuni Sultan Süleyman’ın Belgrad seferinden dönerken getirdiği esirleri bu bölgeye yerleştirmesinden ötürüdür. Esirlerin yerleştirildiği köye de Petra Köyü denmiştir. Sözkonusu köy 1898’de ortadan kaldırılmıştır.

Girişin ücretli olduğu Belgrad Ormanları’nda yaklaşık 700 dönüm alan halkın kullanımına açık olarak düzenlenmiştir.

Beş ayrı yerde piknik donanımları bulunmaktadır. Serbest oyun alanları, büfeler, masabank, ocak, otopark, kaynak suları, göletler, gezi yolları, manzara seyir noktalarıyla ilgisini çektiği insanların tüm gereksinimlerini karşılayabilen Belgrad Ormanları’nın kullanım kapasitesi, günde 25.000 kişi olarak belirlenmiştir. Orman aynı zamanda İstanbul’un akciğeri olup kent havasının temizlenmesine büyük katkı sağlamaktadır.


Sarıyer’de Su Bentleri
Sarıyer’den kentin iç kesimlerine yıllar yılı su aktaran 6 su bendi vardır. Bunlardan biri, büyük usta Mimar Sinan’ın eseridir. Bentlerin üç tanesi Kağıthane bölgesinde, diğer üçü de Bahçeköy’dedir. Bahçeköy bentlerinin Taksim doğrultusuna su taşıyanları şunlardır:

Topuzlu Bendi (Sultan Mahmut Bendi):
İstanbul’un içme ve kullanma suyunu artırmak gayesiyle I. Mahmut döneminde 1750 yılında yaptırıldı. I. Abdülhamit devrinde ve 1786’da Cezayirli Gazi Hasan Paşa tarafından düşey kısım ilave ettirilerek bent yükseltildi.

Belgrad Ormanı’nda Bahçeköy’ün hemen kuzeyindedir. Valide Bendi ile Sultan Mahmut Bendi’nin doğusuna düşer. Taksim su sistemine bağlıdır.

Valide Bendi:
Padişah III. Selim’in annesi Mihrişah Sultan tarafından 1796 yılında İstanbul’un içme suyunu artırmak amacıyla yaptırıldı. Belgrad Ormanlarında, Bahçeköy’ün kuzeyindedir. Taksim su şebekesine bağlıdır.

Sultan Mahmut Bendi (Yeni Bent):
Osmanlı padişahı Sultan II. Mahmut tarafından 1839’da yaptırıldı. Belgrad Ormanları’nda, Behçeköy’ün kuzeybatısındadır. İstanbul’a su temin etmek için yaptırılmıştır. Taksim su şebekesine bağlıdır.

Telli Baba Türbesi
Bugün Telli baba diye bilinen ziyaretgah yerinde yatan aslında bir gelindir. Eskiden beri ermişler hep eril olarak düşünüldüğünden “Telli Gelin” yerine “Telli Baba” adı yakıştırılmıştır.
Günümüzde evlenen her genç kızın eşiyle birlikte “Telli Baba”ya uğrayıp dua etmesi ve dilek dilemesi adet olmuştur.


Çeşitli Kaynaklarda Sarıyer

Evliya Çelebi:
Onyedinci yüzyılda Evliya Çelebi, Sarıyer’in bin kadar bağlı, bahçeli, mamur haneli bir semt olduğunu, iki mahallede Müslümanların, yedi mahallede de Hıristiyanların yaşadığını, camisi, mescidi ve hamamı bulunduğunu, Anadolu’dan gelen halkın bahçevan, Rum halkın da balıkçı, meyhaneci ve gemici olduklarını anlatır. Geniş bir derenin içinden geçtiği Solak Çelebi’ye ait çok güzel bir bahçenin 4. Murat tarafından bile beğenildiğini, Sarıyer’de dağların üzerinde daha birçok bağın bulunduğunu yazar.

İnciciyan:
İnciciyan 18. y.y.’da bakır ve altın madenlerinden bahseder. Ayrıca Sarıyer’in havasının ve suyunun hastalara iyi geldiğini belirtir. 19. y.y.’ın ilk yarısında A. Timony Sarıyer yolunda bir bakır madeninin işletildiğini kaydetmektedir.

Bostancıbaşı Defteri:
Sarıyer’de 19. y.y.’ın başında Mesar Burnu’ndan Yenimahalle’ye kadar 12 hane dışında, bir han, dokuz kayıkhane, bir harem iskelesi ile Sarıyer Camii’nin iskelesi, biri eski iki köşk, bir Pazar kayığı iskelesi, üç kahvehane ve bir mahzenin bulunduğu kayıtlıdır.






Mehmet Arifoğlu-Kenthaber/İstanbul
Yayın Tarihi : 3 Eylül 2005 Cumartesi 10:23:12
Güncelleme :3 Eylül 2005 Cumartesi 10:28:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ömer satır IP: 88.234.2.xxx Tarih : 29.12.2006 19:46:03
alipaşa camii istinyede deyil emirgandadır. istinyede böyle bir cami bulunmamaktadır. düzeltmeniz dileğiyle

sevil akkabak IP: 85.102.193.xxx Tarih : 12.09.2007 03:02:42

katılıyorum ve gerçekten sarıyerli oldugum için çok mutluyum harika bir yer burası lütfen kıymetini bilelim


serkan kaya IP: 88.233.193.xxx Tarih : 28.01.2007 00:21:25
Tarabya'daki Osman Reis camii Menderes döneminde yıkılmış olup bugünkü Veli Dondurmacısı'nın olduğu yerde idi. 1960'lı yıllarda yapılan Tarabya Merkez Camii 13 adet ahşap evin yıkılması ile yapılmıştır.Osman Reis camii ile bir ilişkisi yoktur.Bilginize...

kübra gündüz IP: 88.235.88.xxx Tarih : 11.11.2007 18:28:48

tarihi veli dondurmacısına mutlaka gitmenizi tavsiye ederim dondurmaları bir harika tamamen meyve özlerinden yapılmış ve doğal yemenizi tavsiye edrim