5
Mayıs
2024
Pazar
SAKARYA

'Sınav Kaygısında Veli Faktörü'

Adapazarı Bahçelievler Gazi İlköğretim Okulu konferans salonunda "Sınav Kaygısında Veli Faktörü" konulu konferans düzenlendi. 

Pedagog Sedat Demir tarafından verilen konferansta sınav kaygısında anne-baba faktörü anlatılarak aile kaynaklı sınav kaygısının azaltılması amaçlandı. 

Demir, sınav kaygısını çocukların öğrendiklerini kağıda dökememe hali olarak açıklayabileceklerini belirterek, “Öğrenci sınav kaygısını 'başaramayacağım, kazanamazsam annem-babam ne der?' gibi ifade ve düşüncelerle dile getirir. Sınav kaygısı öğrencilerde kusma, terleme, uykusuzluk ve korku gibi davranış değişikliklerine neden olur. Sınavı hayatın bütününe yayarsak kaygı oluşmaz. Sınavları geri dönüşü mümkün olmayan bir değerlendirme olarak aksettirirsek kaygı artacaktır. Çocuklarını beğenmeyen, onların sadece başarısızlıklarını gören, eksik yönlerini ifade eden anne, babaların bu iletişimi de kaygıyı artırmaktadır. Örnek olarak ebeveyn 'tokanı böyle tak, beni hayal kırıklığına uğratıyorsun' gibi ifadeler kullanır. Çocuk bu başarısızlıklarını okul başarısı ile örtmeye çalışacaktır. Bunu da başaramayınca doğal olarak çocukta başarısızlık yerleşecektir” dedi. 

Çocuklarımızın akran grubu ile ilişkilerini izlememiz gerektiğini belirten Demir, “Arkadaşlarını tanımalı, onları eve davet etmeliyiz. Çocuklarınızın yeteneklerine uygun beklentiler içine girmemiz daha doğru bir davranıştır. 

Çocuklarımızdan onların yapabileceğinden fazlasını beklersek onlarda stres yaşamasına neden oluruz. Bu konuda onları tanıyabilmemiz için dershanelerden, okulundan, öğretmenlerinden çocuğumuz ile ilgili bilgiler almalıyız. Çocuklarımızla iletişimde olumsuzlukları ön plana çıkaran iletişimden kaçınmamız gerekir. 'Ders yapmazsan dizini izleyemezsin, arkadaşına gidemezsin' ifade şekli yerine 'Dersini yaptıktan sonra dizini izleyebilirsin, arkadaşına gidebilirsin' çocuğunuzu yapamadıklarıyla tehdit edersen çocukta tepki oluşur. Yapabileceği, yapacağı şeyleri bile yapmamaya başlar. Güzel sonuçlar ve davranışlara ödül verelim. Maddi olması gerekmez bir pekiştireç kullanarak bu davranışların artmasını sağlayabiliriz” diye konuştu. 

Demir sınavın herşey demek olmadığını çocuklara hissettirmemiz gerektiğini ifade ederek, “Sınava girsek belki bizlerde başarılı olamayacağız. Hayatımızda girdiğimiz sınavların hepsinde başarılı olacağız diye bir kural yok. Aslında çocuklarımız kendi öğrenim hayatımızdan daha yüksek notlar almış olabilir. Ama yetişkinler olarak biz kendimizi pozitif onları ise negatif olarak algılıyoruz. Sınavın her şey demek olmadığını çocuklarınıza hissettirmeliyiz. Sınav kaygısının bir diğer nedeni ise çocuklarımızın yeteri kadar hareket etmemesi, enerjisini boşaltamamasıdır. Çocuk eve geldiği zaman 'ödevini yaptın mı? testini çözdün mü?' diyerek çocuklarımızın sınava olan bakışlarının olumsuz olmasına katkıda bulunuyoruz. Çocuklarımızın evde dinlenme saatleri olsun. Sürekli çalış dersek söylenenin aksini yapma eğilimi oluşuyor. Çocuklarımızı gezi, maç, şiir dinletisi, tiyatro gibi diğer faaliyetlere yönlendirerek dinlenmelerini sağlayabiliriz. Çocuklarımızın bu faaliyetlere katılması kaygının azaltılması, benlik tasarımının pozitife dönüştürülmesi için önemlidir” dedi. 

Çocukları kıyaslamanın sınav kaygısına neden olan davranışlardan olduğunu söyleyen Demir, “Sınav kaygısına neden olan davranışlardan bir tanesi de çocukların kardeşleri, arkadaşları, komşuları ile sürekli ve aşırı bir biçimde kıyaslanmasıdır. Bu gibi durumlarda çocuklar olumsuz düşünebiliyor, kendini başarısızlığın kollarına atabiliyor. Arkadaşına, kardeşine nefret duyarak onlarla iletişimini bozabiliyor. Çocuğun daha önceki başarısızlıklarının gündeme getirilmemesi gerekir. Biz çocuklarımızın kendilerinin tanımlarına, kendi özelliklerini, yeteneklerini fark etmelerine yardımcı olmalıyız” diye konuştu. 

Demir, aile içi konuşmaların sürekli sınav odaklı olması da sınav kaygısını artırdığını vurgulayarak, “Etkinlikleri dağıtın. Çocuklarınızla beraber mutlaka onların da kabulleneceği bir çalışma programı belirleyin. Programlara uyulup uyulmadığını haftalık, aylık toplantılarla kontrol edin. Öğrenci çalışırken siz içerde televizyon izliyorsanız, çay içiyorsanız bu durum onların dikkatini, çalışmaya odaklanmasını etkileyecektir. Öğrenci ders çalışırken veli de kendi etkinliklerini azaltmalı. Çocuklarınıza onlara olan sevginizin sınava endeksli olmadığını hissettirin. 'Kazansan da kazanmasan da biz senin yandayız' hissini çocuğunuza fark ettirin. Bu durumda çocuğunuzun sınav kaygısı azalacak, kendine güveni artacaktır. Çocuklarımızın hızlı okuma kurslarına gitmesini sağlayarak okuma hızlarını artırmalıyız. Bu yaştaki öğrencilerin kurslar vasıtasıyla dakikada ortalama 110 kelime olan hızları 400 ila 1200'e çıkabilmektedir. Evlerde kitap okuma saatleri oluşturun. Anlama ve yorum becerisinin gelişmesi için öğrencilerin kitap okumalarını sağlamalıyız. Çocuklarımızın hatta aile bireylerimizin aşrı televizyon izlemesine müsaade etmemeliyiz. Televizyon önemli ölçüde dikkat eksikliğine neden olmaktadır. Çocuğumuz bu durumda soru çözerken dikkatini yaptığı işe verememektedir. Yapılan bir araştırmaya göre televizyon programlarında bir gecede üç binin üstünde ölüm vakası gerçekleşmektedir” dedi. 

Demir, ailelerin çocuklarıyla iyi iletişim kurmasını isteyerek, “Ailelerin kazandığı statü de çocuğunuzun kaygısını artırabilmektedir. Çocuğunuz sizin statünüz altında ezilmesin. Sınav öncesi çocuğunuz 'başaramazsam babam gülünç duruma düşer, bunu babam arkadaşlarına nasıl anlatır?' gibi düşüncelere kapılarak kaygısının artmasına neden olmaktadır. Çocuklarınızla iyi iletişim kurun. 'Ben şöyle yapmanı isterdim' gibi ifadelerle onlara yaklaşın. 'En az 60 soru yapacak, sınavı kesin kazanacaksın' gibi ifadeler çocuğunuz da ters tepki oluşturmaktadır. Çocuk bunun üzerine 'acaba başarabilir miyim' hissine kapılarak sınav kaygısı duymaktadır. Kaygıya neden olan diğer faktörleri ise yetersiz ve dengesiz beslenme ile psikolojik faktörleri sayabiliriz. Bu gibi durumlarda uzmanlardan yardım alarak kaygı azaltılabilir. Bu dönemde erkek çocuklar kız çocuklara göre daha hırçın olmaktadırlar. Kız çocuklarının bu hali sizleri yanıltmasın. Aslında onların da içinde fırtına var. Daha içe kapanık oldukları için size uyumlu gelmektedirler. Bunun için ailede bireyler arası iletişim özellikle anne-kız iletişimi çok iyi olmak zorundadır. Eğer iletişim en alt düzeyde ise fırtına kasırgaya dönüşebilmektedir” diye konuştu. Konferansın sonunda okul Müdürü Cumhur Karasu Demir'e çiçek verdi.

İHA
Yayın Tarihi : 1 Aralık 2007 Cumartesi 17:50:19
Güncelleme :1 Aralık 2007 Cumartesi 18:02:51


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?