2010-2011 adli yılı açılışı nedeniyle Sakarya Barosu Kent meydanında bulunan Atatürk anıtına çelenk koydu. Çelenk ve saygı duruşunun ardından basın açıklaması yapan Sakarya Baro Başkanı Vacit Öktem, iyi bir hukuk devletinden bahsedebilmek için öncelikle bu ilkesel yaklaşımın toplumun tüm kesimlerine hakim olması ve bu kavramda inanç birliği gerektiğini belirterek, “İnsanlarımızın, ülkede hukukun egemen olduğu ve hiç kimsenin konumu ne olursa olsun yasalar karşısında bir ayrıcalığının veya üstünlüğünün olmadığına dair bir kuşkusu olmamalıdır. Bu ilkeleri ayakta tutmak, yasaları korumak ve düzene aykırı davrananları engellemek yargının olduğu kadar, yasa koyucunun da asli görevidir. Bu kapsamda, siyasi iktidara, parlamentoyu oluşturan tüm partilere ve devlet kurumlarına büyük sorumluluk düşmektedir” dedi.

Öktem, Sakarya Barosunun “Hukukun üstünlüğünü” vazgeçilmez en yüksek değer olarak kabul ettiğini belirterek, “Ülkemizde demokrasinin eksiksiz uygulanmasını, insan haklarına saygının yerleşmesini, hukuk devletinin işlerlik kazanmasını ve onun en önemli özelliği, olmazsa olmazı yargı bağımsızlığının ve savunma özgürlüğünün sağlanmasını kendisine hedef belirlemiştir. Hukuk devleti olmanın en belirgin unsuru yargının tarafsız, adil ve bağımsız olması ile mümkündür. Bir ülkeyi ayakta tutan, tarafsızlığına herkesin inanmasını ve kuşku duymamasını gerektiren tek güç hukuktur. Elbette bu hukuk kuralların uygulayıcısı yargının da üzerine düşen görevi yapmakta endişeye ve tereddütlere sebebiyet vermemesi gerekmektedir. Yaşamakta olduğumuz günlerde sergilenen hukuka aykırılıklar ile erkler ayrılığı ilkesindeki dengeleri bozan girişimler, toplumda yargıya olan güven duygusunu sarsmıştır. Bu nedenle huzur ve düzenin kaynağı olan hukuk, herkes için objektif, tarafsız ve eşit olarak uygulanmalı, yandaş yargı anlayışı akla bile getirilmemelidir” diye konuştu.

Anayasa değişikliklerinde hiçbir şekilde yargının siyasallaşması anlamına gelecek düzenleme yapılmaması gerektiğini ifade eden Öktem, “Yargı kendi haline bırakılmalıdır. Tabii ki bu öngörü, ülkenin yargıçlar devleti haline gelmesi anlamında da değildir. Aklın yolu birdir. İyi eğitimli, donanımlı ve kendini bir takım ideolojik ve cemaat yapılaşmasından uzak tutan ve sadece hukuk kurallarının uygulayıcısı olan hakim ve savcı yetiştirilmeli, onların atama, terfi gibi endişelerden uzak bağımsız bir şekilde görev yapmaları sağlanmalıdır” dedi.

Türkiye'de son zamanlarda yapılan soruşturma ve yargılamalarda hukukçular olarak yasal çerçevesinde olup biteni değerlendirmede güçlük çektiklerini belirten Öktem şunları söyledi; “Yaşanan kaos ortamında halkın hukuka güvenmesini nasıl bekleyeceğiz. Bir ülkeyi felakete götüren en büyük tehlike hukuka olan inancın yitirilmesidir. Maalesef ülkemiz bu tehlikenin eşiğindedir.

Bu sebeple hukukçulara düşen en büyük görev, yargının bağımsız, tarafsız ve adil bir biçimde görev yapmasının yolunu bularak halkın hukuka olan inancını yeniden sağlamaktır. Bunun tek yolu da herkesin ideolojik düşüncelerinden arınması ve hukuk devleti ilkelerine inanmasından geçmektedir.”

Öktem, hukukun iddia, savunma ve karar üçgeninden oluştuğu göz önüne alındığında savunmanın temsilcisi olan avukatların görevlerini yerine getirirken hiçbir engelle karşılaşmamaları gerektiğini belirterek, “Bitirdiğimiz adli yılda maalesef iki meslektaşımız silahlı saldırıya uğramıştır. Toplumumuzda hala daha kaba kuvvetten yana olan kişilerin varlığı bizi üzmektedir. Bu hadiselerdeki tek tesellimiz güvenlik güçlerimizin kısa sürede olayın faillerini bulmalarıdır. Bu düşünce ve temennilerle, Yeni adli yılın, eksiksiz tam bir demokrasi ve hukuk devleti ilkesinin geçerli olacağı bir ortamda yaşanmasını diliyorum” dedi.