Bilgisayar, günümüzde birçok ailenin evine girmiş durumda. Doğal, hatta zorunlu bir ihtiyaç olma yolunda. Özellikle, lise ve ilköğretim çağındaki çocukları olan aileler arasında hızla yayılıyor.
Çoğu binbir güçlükle yada krediyle ediniyor bilgisayarı. “Faydası olacak mı?”, hatta “Zararı olur mu?” diye soruyor. Eğri oturup doğru konuşmak derler ya. İşte bu tür sorularla karşılaşınca bir baba olarak kendimle yüzleşiyorum. Hissettiklerimi onların hissettikleri olarak algılayıp cevap üretmeye çabalıyorum.
Bu işin birçok yönü var. Etik, psikolojik, sosyolojik, eğitim, bilişim...
Aslında, bu konu başlı başına bir uzmanlık. Kendimce bu konudaki gelişmeleri takip ediyorum.
Bir araştırmada; 3-5 yaş arasında bilgisayarda oyun oynayan çocukların, yine aynı yaş grubunda bilgisayarla hiç karşılamamış çocuklara göre zeka gelişimlerinin %30 daha hızlı olduğu anlatılıyordu. Buradan şunu söylemek mümkün: Kesinlikle faydası olacaktır. Hemen söyleyeyim ki faydası olacak demek zararı olmayacak demek değildir.
Bir başka araştırma ise; Bilgisayar oyunlarının gerçek dünya ile ilişkileri zayıflattığı hatta çocukların sanal bir dünya kurup orada yaşamaya başladıklarını anlatıyordu.
Bazı annelerin ise onlara “hayır” deme başarısını gösterememekten şikayet ettikleri malumunuzdur. “Ahmetin annesi günde 5 saat oyun oynamasına izin veriyor ANNE!”, “Babaaaa...Mehmete yeni oyunlar almış babası biliyor musun?”
Gayet normal. Bu soruları her zaman soracaklar. İsteyecekler. Kişisel görüşümü söylemem gerekirse; Oyun oynamak, her bilgisayar kullanıcısının istekli olduğu ve zaman zamanda yaptığı bir aktivitedir. Sokakta oyun oynayan çocuğunuzu ve ders çalışma programını uygulatışınızı hatırlayın. Aslında birbirlerine çok benzeyen iki aktivite.
Şimdi onun üç dünyası olduğunu ve bu üç dünyayı paralel/dengeli yürütmesi gerektiğini düşünün. Eğer okul çağında ise; derslerini aksatmaması ve sokak arkadaşlarından da kopmaması şarttır. Eğer onlardan koparsa gençlik çağına kadar arkadaş edinmesini unutmanız gerekebilir.
Onlarla eve gelip oyun oynamasını da pek fazla desteklemiyorum. Bu sizin koyacağınız kuralları ihlal etmesi için gerekçe yaratabilecektir. Hiç olmaması da sizin biraz fazla katı olduğunuz anlamına gelebilir. Belkide sizden korkuyor olabilir. Paylaşmak istemiyor da olabilir. Bunların hepsi onun bilgisayarıyla daha fazla yakınlaşmasına neden olacaktır.
Arkadaş, okul ve bilgisayar üçgeninde dengeleri iyi kurmalısınız. “Nasıl olsa bir gün bıkar”... haklısınız bir gün bıkıyor insan. Ama onun bıkmasını beklerseniz tüm öğrenim süresini kaybedebilirsiniz.
İhtiyaca göre bilgisayar başında kalacağı süreyi siz belirlemelisiniz. Doktorların önerisi ve benim deneyimlerim kesinlikle 2 saatten fazla blok olmamalıdır. En az 15 dakikalık aralıklarla mümkün olduğunca bölünmüş bir program uygulanmalıdır. Tıpkı ders çalışır gibi.
Bu arada mutlaka uygun aralıklarla doktor kontrolu yaptırmalıdır. Gözlerinde, boyun kemiklerinde ve hatta parmaklarında bazı sıkıntılar oluşabilir. Özellikle bütün bu anlatıklarımıza rağmen siz onu olması gerektiği şekilde yönlendiremiyorsanız doktor kontrolu için zaman kaybetmemelisiniz.
Tüm bunların yanısıra uygun bir çalışma masası ve ergonomik bir donanım edinmelisiniz. Klavye, fare, yazıcı, scanner ve diğer bilimum donanım için uygun yerleri ve muhafazaları olan bir çalışma masası bulmak sanırım ülkemizin her şehrinde artık mümkündür.
Donanım şeçimine gelince; ekranın olabildiğince büyük, mümkünse LCD tipinde olması tercih edilmelidir. CRT ekranların bildik problemi radyasson günümüzde artık oldukça azaltıldı. Doğal olarak zarar vermeyeceği anlamına da gelmez. Ergonomik bir klavye çocuğunuzun parmak gelişimine sanırım daha az zarar verecektir.
Çalışma odasının –umarım bilgisayarı çocuğun yatak odasına koymamışsınızdır? Çocuk uyuyacak mı bilgisayarında yapacaklarını mı düşünecek?- ışıklandırması, yaz aylarında havalandırması ve tabiki kış ayları için ısıtılması çok önemlidir. Nem alan bir yer olması donanımın zarar görmesine sebep olabileceği gibi çocuğunuza da zarar verecektir.
Bilgisayar dünyası sınır tanımıyor. Her geçen gün yenilikler ve teknolojik gelişim devam ediyor. Bilgisayar parçalarının sürekli yenileri çıkıyor. Bir parça ekonomik ümürünü tamamlamadan bir diğeri üretiliyor. Bilgisayar alırken şunu aklınızdan çıkartmamalısınız: “Bu bilgisayarın bu günkü değeri aldığım tarihten itibaren sürekli azalarak en fazla iki yıl içerinde 1/10 kadarına düşecek”. Bu şu anlama geliyor. Lükse kaçmayın. Çünkü, kısa zaman içerinde sıfır olacak.
Bunun yanında bilgisayarınızın sağlığı da sizin cebinizin sağlığı açısından son derece önemlidir. Elektriksel problemler nedeniyle donanımınız hasar görebilir. Bu tür problemler için öncelikle bir KGK(Kesintisiz Güç Kaynağı) satın almış olmalısınız. Oldu ki risk gerçekleşti. Bu durumda en önemlisi garantili ve servisi iyi işleyen bir satıcıdan edinmiş olmalısınız. Yoksa başınıza gelecekler için kimseyi suçlamayın.
Büyük bir firmadan yada küçük bir mahalle satıcısından almış olmanız çok önemli değildir. Markalı yada toplama hiç fark etmeyecektir. Örneğin ülkemizde servisi olmayan bir uluslararası marka almışsanız televizyoncudan almış kadar beter olabilirsiniz. Yurt dışına gidecek, tamir olacak ve sonra size geri gelecek. Çok zor. 2 aydan önce bitse bari.