3
Mayıs
2025
Cumartesi
ANASAYFA

19 saniyede bir yasa

"Biraz ağır olacak" diye başlamıştık önceki haftalarda, kimi dostlar bıyık altından tebessüm ettiler...

Acemi değirmenci'nin macerelarını yazarken bizi insafsızlıkla suçlayanlar oldu...

Olsun...

Oysa o yazı öfkeyle yazılmış bir yazı değildi...

Korkuyordum...

Bu sahneleri daha önce yaşamış biri olarak korkuyordum...

Düşünün muhalefet meclisi terk ediyor, ve seçim sisteminin üretimi AKP iktidarı, yasaları hiç tartışmadan blok halinde çıkarıyor...

19 saniyede bir yasa maddesi çıkmış...

Siz kendinizi demokratik bir ülkede yaşıyor sanırken ve istiklal savaşı gibi kutsal bir kavgayı vermiş ülkenin çocukları olduğunuz inancıyla öğünürken bir de bakıyorsunuz ki, "ben dedim, oldu" yönetimiyle karşı karşıyasınız...

Bunun adına ne denir?.

Seçimle gelmiş, bir diktatörlük mü?

Demokratik, mutlakiyet mi?

Veya yazamadığımız demokratik başka bir şey mi?

Saçma sapan saptamalar olduğunun farkındayım.

Ama 19 saniyede hiç tartışmadan bir yasa geçiyorsa, orada demokrasiden söz etmek pek mümkün değildir.

Yukarıdaki abukluklar sadece işi hafifleterek, anlatmaya yönelik...

Demokratik yöntemle gelen bir çok kişi, arkasına bazı güçleri alınca diktatörlüklereni ilan etmedi mi?

Bazı güçlerin silahlı olması şart değil...

Silahsız güçlerde demokrasiyi askıya alır...

Sonra hızla silahlanır...

Dünya tarihi bunun örnekleriyle dolu...

Türkiye tarihinin en ağır krizini yaşıyor...

Muhalfetin meclisi terk etmesi ve AKP'yi "devlet sorumluluğu" ile baş başa bırkakması tartışılabilir.

Ama, böylesi bir sistem içinde en iyi muhalfet ise, hiç muhalefet yapmamak gibi...

Yani muhalfefeti, parlyamento dışana taşımak...

Ancak bu noktada çok dikkatli olmak gerekiyor...

Sokaklar demokrasinin beşiğidir, ama mezarı da olabilir...

Artık muhalefet kanadı yalnız siyasi değil...

Sonuda üniversiteyi de siyasetin için çektiler ve tartışymayı başlattılar...

Çok tehlikeli...Hemde çok...

Bu filmi biz daha önce gördük...Düdük çaldı ve cümlemiz, cümbür cemat tiribüne çıktık ve bu ülkeye yazık oldu..

"Bir İHL inadı ve türban meselesi"

Lafı evirip çevirmenin anlamı yok...

Birileri "demokrasi benim için araçtır. Varacağım istasyona varınca inerim" demişti...

Galiba inmeye hazırlanıyorlar...

Burada da siyasi acemilik var..

Var, çünkü demokrasi treni hala durmadı...Düşersiniz ve başınızı gözünüzü yararsınız...

Zaten yarmaya da başladılar...

Bir ülkede iktidar ile, -dikkat edin, parlamento demiyorum- yargı ters düşerse ve ylargı siyasallaşma korkusu yaşamaya başlarsa durum vahimdir.

Demokrasi bir noktada güçlerin ayrılığı esasına dayanır.

Yargının tüm kademeleri, ayağa kalkmış ve 19 saniyede geçen yasalarla boğazına sarılmak istendiğini haykırmaya başlamışsa durum vahimdir.

Dikkat edin, Türkiye'de aklıbaşında kimse YÖK'e sahip çıkmaz...Çünkü YÖK'ün Türk bilim dünyasına yaptığı kötülükleri herkes bilir...

Amma ve de yine amma...

Gelin görünki, cümle YÖK düşmanları şimde YÖK'ü savunur oldular...

Neden mi?

Çünkü o kurum şu andaki halinden dahada geriye gitmeye itiliyor..

Daha doğrusu YÖK sadece İHL'lillerin çember sakalıların ve de Türbanlı kızlarımızın- başörtülü değil- kurumu olmaya doğru koşar adım gidiyor...

Birileri her an çelme takabilir...

Oysa YÖK'ü ehlileştirip, "bilime özgürlük" verilmesi gerekmekteydi...Dikkat edin bilimsel özgürlükten söz etmiyorum...

Türkiye'de bilim üretilmediğini enazından bazı "net prof" dostlarla sık sık konuştuğumuzu hatırlıyorum...

Bir "net prof." dostumuz şöyle demişti:

"Biz bilim adamı değiliz...Çünktü bilim adımı bilimi üretendir..Biz sadece var olan bilinen bilimi kullanıyoruz. Bize belki bilim öğretmeni dilebilirsiniz. İsterseniz bilim ustası deyin"

İşte Prof. olamın netliği budur.

Yıllar, yıllar önce yani çok çok daha da gençken bıyığı yeni terlemiş bir gazeteci iken yaşlı bir müsdahtemden özür dileyerek bir şey istemiştim:

"Başım üstüne" dedi ve ekledi

"Utanmana gerek yok. Sen gazetecisin, ben müstahdem...Sen yazacaksın ben de yazıyı matbaaya götüreceğim...

(O yıllarda teknoloji çok geri olduğu için daktiloda yazılan yazılar ve çizilen sayfalar elden mataaya götürülür ve dizgi işlemi yapılırdı.Bu arad bizde kenimizin bir dinazor adayı olduğumzu beyan etmiş olduk...Şimdi bu satırları okuyan bazı dostlar 'ne adayı kardeşim oldun, sen bir dinazorsun' diyeceklerdir. Canları sağ olsun)

İşte o sayın "net prof." kendi konumlarını bu kadar net tarif etmişti..

Sayın Prof şunu da sözlerine eklemişti.

"Bilim üretebilmenin yolu orta öğretimden geçer. Önce Orta öğretimde gençleri bilime yöneltecek ve onlara araştırma, merak etme gibi bir takım özellikler kazandıracaksınız. Bu gençler üniversiteye geldiklerinde zaten bir bilim adamı adayı sıfatıyla gelsinler...bizim gençler ÖSS'de tombaladan ne çıkarsa bahtına deyip üniversite okuyor... Sonrada bilim niye üretmiyoruz diye dövünüyoruz"

Siyasi erkin, YÖK'le yaptığı tartışmaya bakın.

Aklı evelin biri geçenlerde dünyanın en ünlü 500 üniversitesini haber yaptı. Türkiye'den hiç biri yoktu...

Olmaz... Olamaz,

Olamaz , nedeni ni sayın hocamız anlattı...Bunu sadece o biliyordu ve de biz öğrendik..şimdi de siz biliyorsunuz..

Hayır...

Herkes biliyordu...

Bugüne kadar hiç bir iktidar kılını kıpardatmadı...Biz onlara kızalım derken, şimdi AKP tüm bunları bırakıyor ve illede İHL , türnban ve okullarda din dersi ve kaçak Kur'an kurslarına izin diyor...

Elbette imam böyle olursa, bizim üniverbitelerim birakın ilk 500 yüzü ilk 2 binin içine bile giremez...

Bu arada bir not iki yıl öncesine kadan İstanbul Üniversitesi ile Hacettepe Üniversitesi ilk 500 arasındaydı..

Bu üniversitelerimiz AKP iktidarı sayasinde tepesi üstü düştüler... Şimdi ilk 700'de bile yoklar...

Evet durum vahametini koruyor...

Öylesine koruyor ki, Başbakan Erdoğan Sun Valley toplantılarına gidiyor...

Toplantı çok gizliymiş...Ve kesinlikle açıklanamazmış...

Niyekine ?..

Bir başbakan patronlara bir görüşme yapıyor ve çok gizili şeyler konuşuyor.

Bu gizlilik neden ?..

Patronların çoğu medya patronu...Yani gazete TV sahipleri...

Ne konuşmuş olabilirler ?..

Bu bir sır olarak kalacak ve ileride değişik spekülasyonlara yol açacak...

Komlo teorileri kurulacak...

Bu kadarla kalsa iye, provakatörler iş başına geçecek ve olmayacak palavralırı uydurup suları bulandıracaklar...

Geçen yıl Kanada Başbakanı aynı toplantıya katılmıştı, tüm Kanadalılar ayağa kalktı...

Söylenmedik, yazılmadık kalmadı...

Yani şimdi...

Böyle acemilik olur mu?

Yoksa acemilik değil mi? Bilen varsa anlatsın....

Yinede, her şeye rağmen Türkiye parlak bir ülke..

15 günde İstanbul 4 büyük zirveye ev sahipliği yaptı...

Hepsinde ortak bir nokta vardı...Türkiye bölgenin yıldızı ve geleceğin süper starı...

Ve sonra olup bitenlere şaşkın şakın baktılar..

Avrasya Zirvesi'ni izledim...

Gördüğüm manzara şu:

Konuk ülke bakanları üstü kapalı şunları söylüyorlar; Siz bizim büyüğümüzsünmüz. Demokratik deneyiminiz var. Yol gösteri birlik olalım ve güçlenelim...

Bizim sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, bu söszlere sevinçle kucak açtılar...

Amma siyasetçilerimiz, söylenenleri kulak ardı ediverdi...

Yani zirve yine havanda su dövdü...Yazık oluyor bu zirvelere...Vede düzenleyenlere, ve elbetteki koşarak bu zirveye gelenlere...

Son not, 1800 yılların sonuda başlayan sanayi devirmini iç karışılıklar, düşman işgali ve istiklal savaşı nedeniye ıskalayan Türkiye teknojinin olmmazsa olmazı enerji konusunda önemli atılımlar içinde..

Türkiye bir enerji koridoru olmanın çok ötesine geçiyor...

Sadece fosil yakıt üretiminde artış sağlanması, boru hatları ile petrol ve doğalgazın dağıkım merkezi olması değil konu..

Burada çüzi paralar kazanılabilir...Ama Türkiye'nin stratejik önemi oldukca artacaktır..

Konu bu da değil...

Türkiye, yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji kaynağının yani "hidrojen"in merkezi konumuna geldi.

Üretilen bu enerji yeni teknolojileri berabirinde getirecek, degişymeyen bsir teknoloji olacağı için dünyada teknoljik acık minumum seviyeye inecektir...

Önemli olan bu yeni enerjiye bağlı teknolojik devrimin Türkiye'de gerçekleşmesi en azından katılımın sağlanmasıdır..

Özel sektörümüz, k^arların bir kısmını bu tip çalışmalara ayırırsa çok önemli işler başaracaktır..

Asıl önemlisi teknolik üstülüğü olan ülkelerde siyasi çekişmeler bugünkü gibi alt düzeylerde yapılan tartışmalara izin vermez

Türkiye tarihiinin en z or günlerini yaşıyor...

Ancak, biz zorlukları yenmesini biliriz...

Biliriz ki "az zamanda çok işler başarmışız"dır...

Bunlarda gelir geçer...

Önemli olan delip geçmemesi....
Yayın Tarihi : 6 Temmuz 2005 Çarşamba 11:01:56
Güncelleme :27 Aralık 2005 Salı 15:36:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?