16
Haziran
2025
Pazertesi
ANASAYFA

Din, devleti ele geçirebilir mi?

Eleştiri hakkı, yorum hakkı, şikayet hakkı...
Tüm bunlar diğer özgürlüklerin üstündedir...
En büyük hak ise yaşama hakkıdır.
Çünkü yaşama hakkı dediğinizde sınırsız hak sayabilirsiniz...
Kaliteli yaşam hakkı..Onurlu yaşam hakkı. sağlıklı yaşam hakkı...
Tüm bunları biz bir çatı altında topuluyoruz...
İnsan olma ve insanca yaşama hakkı...
Özgürlükler elbette bu hakların kullanılmasıyla sağlanabiliyor...
Zincirin bir halkasının kopması Türkiye'de çözümü zor sorunlar üretiyor..
Zincirin kopmaması nasıl sağlanır...
Dünya bunu nasıl çözmüş...
Basit bir yöntemle, yani demokrasiyle çözmüş...
Ama nasıl...
Öncelikle demokrasiyi bir disiplinler rejimi olarak kabul etmiş...
Yani demokrasiler öyle söylendiği gibi "sınırsız özgürlükler" rejimi değil...
Onun da bir adı var elbette...
Sınırsız özgürlüklerin yaşandığı sisteme felsefi anlamda anarşizm deniyor...
Yasalarla sınırlanan özgürlükler demokrasinin güvencesi..
Ancak bu sınırları oldukça daraltırsanız ve toplumun üzerinde baskı kurarsanız bu kez karşınıza faşizm çıkıyor.
Dünya bunun örnekleriyle dolu...
Yer ve zaman yetmediği için örneklemelere girmeyeceğiz...
Demokrasi bir çoğunluklar rejimi değildir...
Genelde çoğunluğun yönettiği, azınlığın çıkarlarının güvence altına alındığı sistemdir...
Bir siyasi kimlik parlamentoda veya bir başka yerde mevkisi ne olursa olsun onu temsil etmeyebilir...
Zaten peşin kabul görürse onun adı da demokrasi olmaz...
Zorla kabul etirmek ise...
.......
Tüm demokrasilerin bir ön kabulleri ve yasakları vardır...Örneğin ABD'de komünizm yasaktır, telaffuz dahi edemezsiniz...
Ünlü fizikçi Albert Einstein, dünya tarihinin ön önemli komedyeni Charlie Chaplin sosyalist düşüncelerinden (dikkat edin eyleminden değil) dolayı çok sıkıntı çekmiştir..
Alman siyaseti Nazi Kelimesi'nden
İtalyanlar; Musollini, İspanyollar ise Franco faşiziminden ödü kopar...
Bu kişilerin siyasi felsefeleri tüm Avrupa ülkelerinde yasaktır...
Bu ülkelerde bunların adı bile ağıza alınamaz...
Avusturya'da seçimi kazanan Nazi Partisi'nin lideri Hadler yaka paça koltuğundan indirilmiştir.
Hem de AB'nin talimatıyla indirilmiştir.
Yine bu ülkelerde, paritlerin adları Hırıstiyan Demokrattır amla, yazılı bir kural olmamasına rağmen laiklik esastır.
Peki laiklik nedir?
Laiklik soyut bir kavram mı...
Fransız ihtilali sonrasında gelişen laiklik prensipleri o günden bugüne değişmemiştir..
Laikliğin tanımı tektir.. (felsefecinin adını hatırlayamadım)
Laik düşünce ilk ortaya atıldığında şu cümlelerle ifade idlmiştir.
"Devlet dini esaslara göre yönetilemez. Devlet vatandaşından herhangi dini bir talepte bulunamaz. Vatandaşta din adına devletten herhangi bir talepte bulunamz. Ancak dinin denetimi sürekli devletin denetimindedir. Çünkü din, kişilerin eline geçtiğinde devlet için tehlike oluşturabilir"
Laikliğin ogünden bu yana tanımı değişmedi. Fransa'da da, Almanya'da da bu sistem aynen uygulanıyor...
Peki Türkiye'de ne oluyor...
Lozan'da kabul edilen kurucu anlaşmada bu laik tanım geçerli...
Bugüne kadar da şöyle veya böyle uygulanıyordu..
Şimdi niye ortalık karıştı.
bugünkü siyasi iktidarı oluşturan kişilerin eski siyasi söylemleri ve kimi zamanda bugünkü uygulamaları laik sistemi zedeler görüntüde..
Yani devlet dini laik çerçevede artık kontrol etmiyor... Etmek istemiyor...
Ama din devletin kotrolünü ele geçirmek üzere..
Korku bundandır...
Dileriz korkularımız boşunadır
Dualarımız hep bu yönde...

 

Mehmet Aycan

 

Yayın Tarihi : 5 Eylül 2007 Çarşamba 10:20:52
Güncelleme :5 Eylül 2007 Çarşamba 10:43:07


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?