The Economist’i okudunuz… Gerçi sayfalar arasına sıkışmıştı ama yine de gözlerden kaçmadı..

İddiaya göre, YTL bu yıl içinde veya en geç 18 ay sonra ciddi bir devalüasyona uğrayacak…

Yine iddiaya göre YTL aşırı değerli. Bu da cari açığı giderek büyütüyor…

Yani ithalat giderek artıyor ve ihracatın üstüne çıkıyor…

Bizim ekonomistlerimiz diyor ki; YTL değerli olduğu için millet ithal mala yöneldi..

Hangi millet… Ayda 650 dolar maaşla –ki bu oran ciddi yüksek bir rakam- geçinmeye çalışan memur mu? Yoksa , garibim işçi mi?

Cari açığı artıran millet kimdir?

Bu ciddi bir soru…

Doların gerçek değerine doğru inmesi ile cari açık bağlantısı kuranlar acaba şu soruyu sordular mı?

Biz gümrük birliğine girdik, sanayimiz yeterince palazlanmadığı için Avrupa’ya karşı direnemiyor. Ne önlem almalıyız?

KOBİ’ler yıllarca bağırdı çağırdı, hatta sanayicimiz bile kerhen evet demek zorunda kaldı.

Sonra ne oldu?

Önce bir işletme kuran genç müteşebbis arkadaşım yaşayabilmek için en azından sıradan bir yabancı sermaye buldu geldi. Onunla piyasayı elinde tutmaya çalıştı. Düşünün Türkiye’de büyük bakkal (market) açmak için yabancı sermaye ve marka gerekiyor…

Türkiye, ihracat yapabilmek için ithalat yapmak zorunda…

Çünkü yabancı sermaye size imalat sanayini değil, ithalata dayalı yarı montaj sanayini dayatıyor…

Yani ihracatınız için önce ithalat yapmanız gerekiyor..

Her yüz dolarlık ihraç malında 85 dolarlık ithal malzeme kullanılıyor…

Yani ihracat söylendiği rakamlarda değil…

Ama moral değer açısından tatmin edici..

Şunu unutmamak gerekiyor.

Yabancı sermayeye karşı değiliz…

Türkiye’de yerli ham maddeye dayalı, imalat sanayine yatırım yapan istihdam olanakları yaratan yabancı sermayeye desteğimiz her zaman var..

Ancak, başka amaçlarla gelen yabancı sermaye Türkiye’de bir çok şeyi manüple ediyor..

Yukarıdaki satırlar neye dayanarak yazılıyor?

Hatırlar mısınız, 21 Şubat krizinde en büyük spekülasyon Deustçhe Bank üzerindeydi..

Doları hızla manüple ettiği söylentisi tüm ekonomik çevrelere yayıldı. O sıralarda Türkiye’de faaliyette olan iki banka için daha hiçte iyi şeyler söylenmemişti…

Acaba aynı kaynaklar yine bir şeyler mi fısıldadı..

Oysa ona gerek yok…

Türkiye’de yabancı banka sayısı giderek artıyor…

Yakın bir gelecekte ekonominin tüm dizginleri onların elinde olacak…

Bugünlere Türkiye’ye akan Irak ve Avrupa menşeili kara para aklanıp Türkiye’den yavaş yavaş çıkmaya başlayabilir..

Çünkü İMKB Avrupa’nın kara parasını aklamak için en uygun yer..

Bugünlerde borsada ani çıkış ve hızlı düşüşler yaşayabilirsiniz…

Borsada çok hızlı rekor bir artış görürseniz korkun…

Avrupa’nın kara parası son vurgunu vurup gidiyor demektir…

Türkiye için 2006 zamanında yapılacak veya erkene alınacak bir seçim için start verilecek yıldır.

Yani her türlü spekülasyona açık bir yıla giriyoruz…

Yine iddia ediyoruz…

Ekonomide kırılganlık çok aylardır var…

Şunu da belirtelim… YTL’yi değerlendirirseniz tam aksine Türkiye’yi dibi olmayan bir çukura itersiniz..

İhracat dediğiniz şey birkaç kişinin cebine girecek para..

Söyledik, ihracatın yüzde 85’i ithalata dayalı…Bunun yüzde 10’unu da emek, amortisman ve işletme giderlerine ayırın..

Elinize ne kaldı…

İhracat yüzde 50’den fazla yerli ham madde ile üretilen kaleme denir…

Bu bizim ihracat palavramıza sadece fason üretim denir..

Ona da çok itirazımız yok.. Amma, fason üretime ihracat damgası vurmak bir aldatmacadır..

İşte bu nedenle Türkiye her an bir ekonomik krize girebilir..

Birileri YTL bazında daha fazla kazanacak diye, devalüasyon yapılabilir…

Amma işte bu nokta biraz acayip…

Neden mi?

Çünkü hükümet iyi bir palavra uydurdu…

Türk insanın milli gelirden aldığı payı 2 bin dolardan 4 bin dolara çıkarıverdi…

Dolar değerlenirse, YTL bazında aldığımız maaşta yerinde sayacağından bizim 4 bin dolarlık milli payımız yine tepetaklak olacak ve hükümetin ekonomi politikası iflas edecek…

Türkiye bir krizin eşiğinde diye yıllardır söylüyoruz…

Birileri para kazanmak uğruna Türkiye’yi krize sokmaya hazır…

Hem de yabancı ortakları ile birlikte hazır.

Dikkatli olmak gerek…