22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Abromowitz 2000'de bu krizi yazmış

Türkiye son 25 yılın en ağır krizini yaşıyor. 2001 kirizi ile başlayan süreç 2002'de değişik bir biçim alarak yoluna devam etti.

2002 yılının iktidarı önündeki tüm engelleri kaldırmak adına Türkiye'deki tüm muhalif yapıyı yok etti.

Muhalif olabileceği varsayılan sermaye gurupları ortadan kaldırıldı.

Seçim staretjileri ile bir seçimde 5+7= 12 yıl kesintisiz ikitidar denemesi ise CHP'nin girişimi ile şimdilik engellenmiş görünüyor..

Ancak bu engeli taşıyacak kadrolar ise ortalıkta görünmüyor.

Türkiye'de entelejansyanın tarıtşmadığı hiç bir siyasal yapının iktidara taşınmadığı gerçeğini göz artı etmemek lazımdır.

Bugünlerde medya ve entelejansya ANAP lideri Erkan Mumcu'yu ileri taşımaya çalışmakta. Görünen o ki; bir sonraki seçimde olağanüstü bir karmaşa olmaz ise Mumcu'nun iktidara taşınmak istendiğini söyleyebiliriz.

KRİZ HABERİ

Aslında konumuz bu analızlarie yapmak değil. 2000 yılında yayınlanmış bir kitaptaki deheşetli bir öngörü(!)nün analyızını yapmak.

Bu noktoda Türkiye ile ilgili 2000 yılında yazılmış ve editörlüğünü Morton Abromowitz’in yaptığı "Türkiye'nin Dönüşümü ve Amerikan Politikası" adlı kitabın yine Morton Abromowitz’in imzasıyla yapılan ön sunumu lütfen dikkatli okuyun. Bu sunum bizce can alıcı noktası önümüzdeki 10 yıl içinde Türkiye'de büyük bir kriz beklenitisinin dile getirlmesidir.

Bu noktadan hareketle bu krizin "son köşk çıkmazı " olduğu söylenebilir.

Ve dolaylı olarak köşk çıkmazının yarattığı ve giderek derinleşen ayrışma...

Bugün Cumhuriyet mitingi adı altında orta sınıfın sivil kalkışmasını gözlüyoruz...

İpler giderek geriliyor...

Bu pencereden baktığınızda; önümüzdeki dönemde varoşlardan büyük çapta bir "sivil kalkışma"nın gelebileceği göz önüne alınmalı.

Eğer, AKP yeniden ikidara gelirse bu kez "din, kuran allah" kelimelerini kullanmaları toplumsal infeale yola açabilicektir.

Varoşları dikkatleri çeken iki kelimelik bir sloganın tüm toplumsal katmanları harekete geçireceğine düşünmek doğrudur.

Bu hareket nasıl bir sonuç veririr şimdiden kestirmek güç...

Ancak kitaptaki saptamanın henüz başında olduğumuzu gerçeğini de kabullenmek gerekiyor.

Ama önce isterseniz kitabın ön sunumu birlikte okuyalım... Sizde ona göre karar verin.

Türkiye’nin Dönüşümü ve Amerikan Politikası

Morton Abromowitz’in editörlüğünü yaptığı Türkiye’nin Dönüşümü ve Amerikan Politikası adlı kitaptan çıkartılan özettir.

Yazım Tarihi : Temmuz 2000

Sunuş ve Genel Değerlendirme: Morton Abromowitz

1995 yılında Korkut Özal, M. Abramowitz’e ülkenin durumunu şu örnekle açıklamış:

“Türkiye  oldukça uzun bir karayoluna benzetilebilir. Yolun kenarlarında ve bütün yol boyunca küçüklü büyüklü sayısız çukurlar vardır. Bu yolda araba kullanmak çok tehlikelidir, yanlış bir manevra felaket getirebilir.” Özal’a göre Türkiye’nin yol problemine bulduğu çözüm bu çukurlar etrafında manevra yapabilecek ve sonunda hedefe ulaşabilecek bir sürücü bulmaktır. Şu andaki sorun ise Atatürk gibi, Özal gibi iyi sürücülerin olmamasıdır. Artık Türkiye için yolu tamir etmenin zamanı gelmiştir.

Yoldaki çukurların çoğu doldurulmuştur ancak Türkiye’nin iç sorunları en temel sorunlar olma niteliklerini sürdürmektedir.

Bundan Türkiye’nin dış sorunları olmadığı sonucu çıkartılamaz mesela PKK dışarıdan destek almasa terörist faaliyetini bu kadar yıl sürdüremezdi.

ABD, Türkiye ile her alanda ilişkileri olan bir ülkedir ve bu ilişkiler Türkiye’nin gelişmesi ve nüfuzunun genişlemesi ile artacaktır. Bu iş uzun sürse de Türkiye dünyada önemli bir güç olma özelliğini sürdürmektedir. Aynı zamanda Türkiye ABD’yi kendi dış güvenliğinin en iyi garantisi olarak görmeye devam edecektir.Bu ve diğer nedenlerle ABD Türkiye hakkında ne söyler ve yaparsa önemlidir.

Ne O Ne Bu - Yirmibirinci Yüzyılın Başında Türkiye’nin Siyasi Yapısı Heath Lowry

Siyasette uzun süre kalmayı belirleyen ölçütün seçimlerde gösterilen başarı olduğu kendilerine öğretilen Batılı siyaset analizcileri için Türkiye ve siyasi liderleri bir muammadır.

Süleyman Demirel’in ilk başbakanlık tarihi 1965’tir. Bu 35 yıllık süreçte 1965 genel seçiminde aldığı % 52.9 hariç tutulursa sadece iki kez % 30 üzerinde oy alabildi. (1969 % 46.5 ve 1977 % 36.9) 1973 % 29.5, 1987 % 27 ve 1991 % 19.2.

Bülent Ecevit ilk kez 1963’de bakan olmuştur.

Alpaslan Türkeş’in politik kariyeri 40 yıl sürmüştür.

Nisan 1999 genel seçiminde DYP 1995’e göre % 19.19 dan % 12.5’e ANAP ise % 19.65 den % 13.3’e düşmüştür.

Turgut Özal’ın 1983 1991 arasında yaptığı reformlar pek çokları tarafından hatırlanmamakta veya aynı dönemde oluşan yolsuzluk iddialarının gölgesinde kalmaktadır. Halbuki Özal’ın o dönemde “Derin Devlet”in geleneksel kaleleri olan Maliye ve Dışişleri Bakanlıklarının gücünü aşındırması, Kürt realitesini tanıması, İslam’ın milyonlarca insanın hayatında önemli bir yer tuttuğunu açıklaması, körfez savaşı sırasındaki tutumu ve diğer kasıtlı veya kasıtsız davranışları bir çok tabuyu kırmıştı. Özal kırılan bu tabuları yeni temel prensiplerle ikame etme girişiminde pek bulunmamıştı. Bu günkü neslin hayata bakış tarzı o dönemden fazlasıyla etkilenmiştir.

Yıkılan veya zayıflatılan sistemlerin yerine yenilerinin oturtulmayarak pratik ve paralel çözümler üretilmesi (vergi sisteminin değiştirilerek gelirlerin artırılması yerine fonların kurulması gibi) sistemin uyumsuzluğa düşmesine ve sonra da kötürüm olmasına yol açmıştır.

Günümüz Türkiye’sinde sistemin işler durumda olması Özal’ın oluşturduğu iki başlı sistemin diğer kısmına bağlıdır, yani özel sektörün başarısına.

Türkiye’nin Sağa Kayması : 1989 - 99

1989 mahalli idareler seçimi Refah % 9.8 MHP % 1 Toplam % 10.8

1991 genel seçimi Refah ve MHP ortak liste ile % 16.9

1994 mahalli idareler seçimi Refah % 18.99, MHP % 8.3 ve BBP % 1. 26. Radikal sağ toplamı % 28.28

1995 genel seçimi Refah % 21.38 (birinci parti) MHP % 8.18. Radikal sağ toplamı % 29.86

18 Nisan 1999 Fazilet % 15 MHP % 18.1 diğer iki küçük parti ile birlikte radikal sağ oylar toplamı % 34.57.

Sadece on yıl içerisinde seçmenlerden dörtte biri bağlılıklarını merkez sağ ve merkez sol partilerden radikal sağa çevirdiler.

Ecevit ve Bahçeli’nin milliyetçilik haricinde diğer ortak özelliği ise seçmenlerinin her ikisinin de yolsuzluklara bulaşmadıkları yönündeki kanaatidir.

Türkiye İslam Cumhuriyeti Olma Tehlikesi ile Karşı Karşıya mıdır?

28 Şubat’ın bir süreç olduğu ve sonlanmayacağı gerekirse 1000 yıl süreceği 3 Eylül 1999 tarihinde genel kurmay başkanınca bildirildiğine göre ve halk desteği de sürdüğüne göre yakın tehdit yok sayılabilir.


Yapılan tüm araştırmalarda Katılanların % 92’si demokrasinin kusurları olsa da diğer sistemlerden iyidir demesine rağmen % 32’lik grup askeri yönetime olumlu bakmakta yanlış bir şey görmemektedirler.

Siyasi haklarını savunma konusunda en fazla sesini çıkartması beklenen geleneksel seçkinler (büyük iş çevreleri ve kültürlü şehirliler) genelde sessiz kalırlar çünkü onlar ordunun etnik temele dayanan şiddet (Kürt ayaklanması) ve İslamcı fundamentalizm konularındaki görüşlerini paylaşırlar.

Sonuç:

Türkiye 1999 depreminin ( 2001 krizi de eklenmeli MSK) ve Özal’ın 1980 ve 90’larda getirdiği değişikliklerin sonuçlarına katlanıyor olmasına rağmen canlı ve artan oranda hareketli bir ülkedir. Sorunların niteliğinin kavranması ve çözümler üretilmesi için zamana ihtiyaç vardır. Ülkenin hızlı bir ekonomik ve siyasal değişim geçiriyor olması, dünya ekonomisi ile giderek bütünleşmesinden doğan sonuçlar ve sistem ile ilgili zorluklar nedenleriyle Amerikan politikacıları gelecek 10 yılda Türkiye’de büyük boyutta bir siyasal karmaşa yaşanabileceğini göz önüne almalıdırlar.

xxxx

Ne dersiniz bu müthiş bir öngörü mü, yoksa planlı bir oyun mu...

siz kitabını nasıl okurasınız okuyun...sonuç sonh satırlar gerçeğe dönüşmüş

Bizden ciddi ciddi uyarması...

Sandığa giderken bunları iyi düşünün...

Yoksa çok ah vah çekersiniz...

Yayın Tarihi : 19 Mayıs 2007 Cumartesi 14:24:28
Güncelleme :19 Mayıs 2007 Cumartesi 14:31:41


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?