16
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Başbakan'ın önerisi ne kadar ciddi

Gazetelerde okudunuz...

Başbakan Erdoğan: "Beni tefe koyacaklar ama söylemek zorundayım. İstanbul'da plaka sınırlaması şarttır"...

Sözü bir çok kişi istediği gibi algıladı ve taksi plakalarının fiyatları bir gecede 100 bin YTL (100 milyar TL) arttı...

Sonra ne oldu doğru algılayanlar oldu...

İkinci el araba fiyatları bugünlerde acaip fırlayacak..

Neden mi?

Çünkü, herkes şimdiden bir plaka sahibi olmanın yollarını arıyor...

Sonra ne mi olacak?...

Gayet basit...

Önce İstanbul, sonra da Anadolu kentleri otomobil hurdalığına dönecek...

Çünkü İstanbul'da ikinci el otomobil hiç para etmeyecek..

Bütün bunlar olur mu?...

İlk sözünü ettiğimiz iki madde oldu bile...

Plaka fiyatları arttı. Bit pazarına nur yağdı...

Peki başbakanın bu söyledikleri gerçekleşebilir mi?

Kesinlikle hayır...

Bir kere insan haklarına aykırı...

Bu bir...

İki demokrasiye aykırı...

Bu iki...

Bunu uzatmak mümkün...

Ancak Başbakan'ın söylediği bir söz dikkatimizi çekti...

Neydi bu söz...

"Büyük kentlerde otomobil sayısının kısıtlanması için önmeli tedbirler alındı" diyor ve örnek olarak Londra'yı gösteriyor...

Bu Londra örneğini biraz açalım..

Londra'nın bir merkez ilçesi vardır...

Burası kentin tarihi bölgesidir..

Hatta Kraliçe'nin konukların bile bu bölgenin Belediye Başkanı karşılar...

Bu bölge bizim Eminönü'ne tekabül eder (eşdeğerdir).

Bu sözler bana yıllar önce yediğimiz yarı resmi bir iş yemeğini hatırlattı.

Yıldız Parkı'ndaki restoranda bir odada her zaman değer verdiğim büyüğüm Orhan Taşan (TGC eski başkan yardımcısı, eski TRT Haber Müdürü, İstanbul Bölge Temsilcisi, Basın Yayın İstanbul Bölge Müdürü), Eminönü Eski Belediye Başkanı Lütfü Kibiroğlu, birlikte çalıştığım Bülent Kavuk, Başkanın Danışmanı Ramazan Aydın ve ben harar-etli bir konuyu tartışıyorduk.

Hazırladığımız bir planı sayın başkana anlatıyor o da heyecanla bizi dinliyordu.

Bizim önerimiz ise şuydu.

Eminönü ilçesine giriş, Aksaray'dan, Yenikapı'dan ve Unkapa'nın dan trafiğe kapatılacak, giriş sadece paralı olacaktı.

Tramvay hattında Sultanahmet'ten Çağaloğlu yokuşuna kaydırılacak, meydanın altındaki tarihi eserler böylece korumaya alınacaktı.

Aynı zamanda Eminönü'deki karşılıklı iki otobüs durağı kaldırılacak (biri kaldırıldı) iki yerede bir Osmanlı, diğeri Roma dönemini yansıtan eserlele dolu parklar yapılacaktı.

Başkan Kibiroğlu heyecanlandı ve aynen şöyle dedi:

-Yani İlçeme girecek arabalar akbil mi basacak?

Biz "evet" dedik

-Evet, akbil basacak...

Başkanın o gün yüzüne yayılan tebessüm hala hafızamda...

Dosyanın içinde başka öneriler de vardı...

Şimdi onların yeri değil...

Ertesi günü, Küçük Ayasofya'da düzenelen bir toplantıda başkana dosyayı takdim ettik..

Ancak sonradan bir şey çıkmadı...

Ramazan Bey dosyanın bir başkan yardımcısının sümeninin altında olduğunu belirtti.

Sonra talihsiz bir şekilde Ramazan Aydın, yine o söz konusu başkan yardımcısının baskısıyla görevinden ayrılmak zorunda kaldı..

Bir ay sonra bu uygulamanın Londra'da başldığın okuduk gazetelerden...

Ramazan Bey'e haberi gösterip "aklın yolu bir" dedik.

Güldü..

"Bir değil, aynı proje" dedi..

Anlamadık...Üsteledik..

-Ne demek bu...

-O bölgenin belediye başkanı mutekabiliyet esasına dayanarak Türkiye'ye geldiğinde Eminönü Belediye Başkanı'nı ziyaret etti. Sayın başkan da bu projeden söz etti. En kısa zamanda bunu gerçekleştirmeyi düşünüyoruz dedi. Sonra bildiğin gibi dosya ortadan kayboldu. O başkan bu projeyi ciddiye aldı ve geliştirerek ve kendine uyarlayarak kentine uyguladı...

Evet...Türkiye işte böyle bir ülkedir.

Kendi insanı proje üretir, o projeyi el sahiplenir sonra biz ondan kopya çekeriz...

Başbakan'ın yaptığı da budur...

Kendisi matematik özürlü olduğu için yukarıda ki sözleri söylemiş ama verdiği örnekte duvara toslamıştır..

Ne diyelim

İşte hep o kafa...
Yayın Tarihi : 15 Ocak 2007 Pazartesi 10:02:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?