22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Bir Tatil Yazısı

Bugün siyaset yok.
Cumhurbaşkanı Gül'ü sonra irdeleriz...
Köksal Toptan'ı sonra tartışırız...
Kabinede kimlerin yer alacağını nasıl olsa öğrenirim.
Gazete okumuyorum.
Haberlerden haberim yok.
Ancak, eşimin ne yapıp ne edip izlediği dizi ”Hatırla Sevgili” den aklımda
kalan daha doğrusu şöyle iyice gerilere giderek Deniz Gezmişleri
anımsadığımı söylemeliyim.
Siyaset yok dedim.
Yaşasın tatil.
Tatili seviyorum...
1 Ağustos’ta başlayan 15 günlük tatilimin ikinci durağındayım.
Yani Antalya’dayım.
İlk durak Mersin’di.
Yeşil bir cennetin beton yığınlarıyla çekilmez hale getirilen bir kent
Mersin.
İlk gökdelenin yapıldığı kent.
Bu herkesi gaza getirmiş olacak ki her yere apartman dikmişler, kenti bir
beton ormanına çevirmişler.
Bu bir medeniyet değil.
Sanki doğa katliamı.
Ancak itiraf etmeliyim; Mersin gezimiz dostumuz Ayfer Canbolat sayesinde
dehşetli bir kültür turuna dönüştü.
İstanbul- Mersin arası 14 saatlik yolculuktan sonra ilk günü akşamına kadar
bir dinlenme faslı yaşadık.
Akdeniz’de en uzun sahili olan kentte denize girilemediğini öğrendiğimizde
şaşkınlıktan küçük dilimizi yutmuştuk.
Deniz kenarındaki öğretmen evi havuzuyla konukların deniz hasretini
gidermeye çalışıyordu.
Akşam konuksever arkadaşımız Ayfer Canbolat, kardeşleri Mehmet ve Semra ile
birlikte Mersin’in Kumkapısı sayılabilecek balıkçı kasabası Karaduvar’a
götürdüler.
Gece balık ve rakıyla şenlendi, sohbet derinleşti.
Mersin her şeye rağmen sıcakkanlı insanlar ülkesi.
Küresel felaketin sıcaklığı gece de üstümüze çökmüştü.
Sabah Diyarbakır’lı taksi şoförü Hacı Hıdır’la anlaştık.
Silifke’ye gideceğiz.
Önce Cennet – Cehennem.
Cehennem 128 mt derinliğinde bir çukur.
Korkunç.
Herkes eşim dahil hayran hayran çukura bakarken ben 5 adım geride korkuyla
onları izliyorum.
Yükseklik korkumuz var.
Şükür çok uzun sürmedi.
Sıra cennette.
Cennet de 456 basamakla inilen bir başka çukur.
456 basamağın 50 – 60 basamağını indim.
Artık yaşım geri çıkmaya izin vermeyebilir.
Ben geri döndüm.
Eşim Hatice yola devam etti.
Bilgiyi ondan aldım.
Cennetin dibi çok serinmiş.
Yolumuz Kız Kalesi’ne.
Sıkı bir pazarlıkla bindiğimiz motor bizi Kız Kalesi’ne bıraktı.
Bir tarihi eser ancak böyle ilgisiz kalabilir.
Hayal kırıklığı içinde geri döndük.
Kanlı Divane’de bizi yine bir çukur karşıladı.
Burada krallar mahkumları aslanlara yem yapar, sonra zevkle seyrederlermiş.
Kanlıdivane’nin bekçisi bizi mağara mezarlara götürdü.
Duvarlarındaki kabartmaları köylüler kırıp dökmüş.
Kanlıdivane yöneticilerin ilgisine muhtaç.
Yolda Ayfer Hanım aradı.
Semra Canbolat’ın arabasıyla bu kez Tarsus yolundayız.
Eski Tarsus bir muhteşem kent.
Bugüne kadar görmemiş olmamız büyük kayıp ve bir o kadar da ayıp.
Her yeri tarih Tarsus’un.
Aziz Paul Kuyusu şaşırtıyor bizi.
Görevlinin sorumuza “orada yazıyor gidip okuyun” diye yanıt vermesi bir
başka acı olay.
Danyal Peygamber’in mezarı, eski Makam-ı Şerif Camii restore ediliyor.
Eski kentte restore edilen evlerin alt katları cafe olmuş.
Eskinin modernle çelişkisini yaşadık.
Tarsus gezmekle bitmiyor.
Hava karardı dönmek zorundayız.
Akşam Tarsus şelalesine bir gece keyfi yaşadık.
Üçüncü gün, bizim için büyük sürprizdi.
Ayfer Hanım, “hadi kaleye gün batımını seyretmeye gidiyoruz” dedi.
Evet Gözne” ye gidiyoruz.
Gözne Mersin’e 25 km mesafede.
Torosların zirvesinde lüks villalarla dolu bir belde.
Gözne’ye hoş geldiniz yazısının bulunduğu yer denizden 940 mt yükseklikte.
Kale burcunun bulunduğu yer ise 1146 mt.
Ben yükseklik korkumu yenerek korkuluklara 3 – 5 dk da olsa yaslanarak
Torosların muhteşem güzelliğini seyrediyorum.
Tüm bu bilgileri Gözne otobüsündeki Gözne’li koltuk komşum anlattı.
Dönüşte bir tantuni ziyafeti Mersin gezimizin son anısı oldu.
Sabah yola koyulduk.
Mersin Antalya arasındaki baş döndürücü virajlarla dolu ama yine
başdöndürücü güzelliklerle süslenmiş muhteşem bir yol.
Şoförümüzün futursuz araç kullanması zaman zaman bizi korkutsa da etrafı
hayran hayran izlememize engel değil.
Yol üzerinde insan eliyle işlenmiş cinayetleri de gördük. Birileri yol
boyunca bir inci gibi dağları saran ormanları yakmış.
Etraf kapkara.
Bizim yüreğimize ateş düştü.
Dileriz o ormanı yakan ellerin de yüreğine ateş düşer.
Saat 21.00
Antalya’dayız.
Sevgili bacanağım İsmail ve baldızım Halime karşıladı bizi.
Hayret Antalya Mersin’den serin.
Gelecek yazımızda gezimize kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Not : Sayın Ayfer Canbolat, Mehmet Canbolat, Semra Canbolat’a bize
gösterdikleri ilgiden dolayı şükranlarımızı sunarız.
Yayın Tarihi : 18 Ağustos 2007 Cumartesi 15:23:38
Güncelleme :25 Ağustos 2007 Cumartesi 16:31:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Ayfer Canbolat IP: 81.215.170.xxx Tarih : 19.08.2007 20:11:52
Sevgili Mehmet Aycan asıl sizleri Mersinimizde misafir edebilmek bizler için mutluluktu. Bu ince davranışınız için asıl biz size teşekkür ederiz. Bütün güzellikler gönlünüzce olsun.