Türkiye zor virajda…
Bu filmi ben daha öncede görmüştüm…
Çocuktum…
Üniversite ayaklandı, sonra devreye ordu girdi ve barış sağlandı…
Barışın adı 27 Mayıs’tı…
O dönemlerde üniversiteliyi ayaklandıracak bir çok provakasyon yapılmıştı…
Şimdi de aynı oyunlar oynananır…
Ama bu kez aylaklanan genç üniversiteliler değil, akademik ünvan taşıyan hocalar…
Hem de en baştaki akademisyenler..
Şöyle olayları bir izlerseniz, provakasyon kokusunu hemen alıyorsunuz..
Niye Van?
Van, Türkiye’nin en dikkat çeken kentlerinden biri…
Ermenilerin gözü Ağrı ile birlikte orada…
PKK ise bu bölgede çok etkin…
Amma asıl etkin olan kadro başka…
Van, Saidi Nursi’nin yani Nurculuğun en etkin olduğu yerlerdin biri…
Nur Risalesi’ne görede Nur eğitimin merkezi olmalı…
Eski adıyla Kürt Sait, bilinen adıyla Said-i Nursi, doğduğu köyün adıyla ün yaptıktan sonra bölgede bir islam Medresesi (üniversitesi) kurmayı hayal etmiştir..
Bu nedenle kurulan Zehra Vakfı, tüm gücünü bu noktaya tahvil etti…
Üniveristenin adı bile belli…
"Medrese-ül Zehra“
Bu nedenle yapılan eğitim çalışmaları hız kazandı…
Üniversite bir anda şer odaklarının gözdesi haline geldi…
YÖK ise bu gelişmeye karşın önlem aldı. Prof. Yücel Aşkın’ın rektör olması için büyük çaba harcadı…
Van 100. Yıl Üniversitesi’nde bir ihale yolsuzluğu olmuş olabilir… Ama şunu unutmamak gerekir, ihale dosyalarını rektörler hazırlamaz…
Yani ihaleyi yapan hep başkalarıdır..
Şu söylenebilir; Rektör dikkatli olsaydı bu sonuç olmazdı…Doğrudur… İhale 25 milyon dolarlık.. İddiaya göre, yapılan ihalede usulsüzlük falan yok.. Aslında ödenmeyen paralara rağmen alet ve edavatlar gelmiş..
Rektör çete kurmakla suçlanıyor ama, çetinin diğer elemanları ortada görünmüyor..
Yoksa amaç; Medrese-ül Zehra’nın kurulmasını engelemek isteyen rektörü cezalandırmak mı?
Hatırlarsanız, şu saptamıyı yapmıştık daha önceleri;
Türkiye’de islami bir milliyetcilik yükselebilir…
Sayın Savcı’nın söylemleri bunun kanıtı gibi… Çünkü sayın savcı bölge avukatlarınada, PKK uşağı“ suçlamasını yöneltmişti…
Tüm bunlara baktığımızda, yargının siyasallaşmaya başladığını görebilir miyiz?..
Bu siyasallaşma hareketini Sözde Ermeni Soykırım palavrası üreticisi prof.ların konferansı öncesinde de görmüştük…
Orda da yargı "milliyetçi“ bir tavırla konferansı engelmeye çalışmıştı…
Verdiği karar doğrumu yanlışmı; bu sorun dünde kaldı..
Ama bugüne taşınan sayın Başbakanın ve siyasi erkin tutumu: Dün konferansı erteledi diye mahkemeye söylemediğini bırakmayan başbakan, birden bu olay karşısında Türk Mahkemelerinin bağımsızlığından dem vuruyor...
Buna da samimiyet deniyor..
Aslında tüm bunları dikkatle incelediğmizde bir dehşet manzarasıyla karşı karşıyayız..
Türkiye’de demokrasinin temel taşları yerinden oynadı…
Siyaset yargıya bulaştı. Üniversiteler siyası iktidara savaş açtı. Yargıçlar ve savcılar kimi kendilerine yakın bulursa onların safında yer aldı…
Ordu, durumu sükunetle izliyor…
Şimdi tartışılan ve korunduğu öne sürülen şey laik Türkiye Cumhuriyeti’nin korumak ve kollamak…
"Yani içerdeki bedhahlar“
Dikkat, 27 Mayıs’ta da aynı sözler vardı…
Bizden uyarması..
Yayın Tarihi :
24 Ekim 2005 Pazartesi 17:17:00
Güncelleme :27 Aralık 2005 Salı 15:17:37