Evet...Savaş resmen ve alenen başladı...
Medeniyetler çatışması, sonunda savaşa dönüştü...
Adını nasıl koyarsanız koyun...
Düşük profilli savaş...
A Paralel savaş...
Düzensiz savaş...
Gerillaya karşı savaş...
Teröre karşı savaş....
Düşmanın tanımı yapıldı...
ABD basınında çıkan ve yalanlanmayan bir habere göre şu tarife uyan kişi uyarı yapılmaksızın başından vurulacak:
+Sıcak havada kalın giyinen
+Sırt çantası taşıyan
+Acele hareket eden
+Gözünü başkalarından kaçıran
+Panik havası veren
+Kendi kendine alçak sesle konuşan veya dua eden
xxx
ABD polisine verilen talimat böyle. Bu tanıma uyan bir kişiyi görürseniz ve şüpehelenirseniz çekinmeden başından vurun.
Tarifte muhtemelen saklalı olabilir diye bir not vardı. Ben öyle sanıyorum...
İşin en ilginç ve savaşın başladığının kanıtı ise Uluslarrası Polis Örgütü denebilecek bir kurum bu manifestoyu onaylamış...
Yani sivil düşmana karşı, yarı resmi bir ordu...
Yani polis....
Savaşın tüm şekli ve disiplini değişmiş görünüyor...
Bunun adı galiba “kent içi savaş” olsa gerek.
Birde yukarıdaki tanıma kim giriyor ?..
Etrafınıza bakın, böyle çok insan göreceksiniz...
Yahudi telkinlerine uymuş ve İslam adına ortaya çıkmış bir sürü insan...
Çünkü yapılan tarif bir islam insanın giyiminden çok bir yahudi kıyafetini anlatıyor.
Yani siyonizm kendi silahıyla islamı yönlendiriyor ve hedef gösteriyor...
İkinci dünya savaşında Naziler, Yahudileri nasıl buldu dersiniz?
Bir karıştırın...
Ve ya 1940’lı yıllarda kıyafetlerine şöyle bir göz atın....
Veya çok uzağa gitmeyin, Ağlama Duvarı dibindeki Yahudiler'in kıyafetlerine bakın...
Birde otobüste, alışverişte, metroda ve de çok İstanbul’un Fatih semtinde
Ağlama Duvarı'ndaki Yahudinin kıyafeti ile bizim yobazın kıyafeti niye bu kadar çok benzer ki ?..
Hadi dinin gereği desek, böyle bir tanım yok İslam dünyasında...
Tessettür bile tam belirlenmiş değil...
Ziynetinizi örtünüz...
Aslında şimdi bunun tartışmasının yeri değil...
Burada üzerinde durulması gereken şey “Evangelist dünya”ya göre düşmanın tarifi...
Aslında bu düşmanı sindirmek te, sıkıştırmak ta pek zor değil...
Hemen teslim bayrağını çekiveriyor...
Ancak laik ve yarı laik olanlar buna direniyor...
Birde, siyaseten totaliter, baskı sonucu şeriatçı olan, eski laikler, nükleer güç elde edip kafa tutmaya çalışıyor...
Bir de bizim gibi gerçek laik ülkeler var...
Doğaldır ki, düşman tanımına girmiyor...
Ama Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) çerçevesinde bu laik düşünce hızla yeşillendiriliyor...
Ve uygun iktidarlar destekleniyor, besleniyor...
Bu BOP'u ister genişletin, ister darltın sadece İslam dünyasını çerçevelediğine ve işin en garip yanıda sadece Osmanlı İmaratorluğu’nun sınırılarını ve etki alanlarını içermesine ne demeli...
Roma’nın dev mirasını, Doğu Roma’nın kalıntısı Bizans’tan devralan Osmanlı 600 yıllık muhteşem iktidarı ile, imparatorluğu geçen yüzyıla kadar taşıdı.
Roma İmparatorluğu’ndan Osmanlı’nın son izlerini de silip “vahşi kapitalizmin tek kalesi”, “postmodern ilkel imparatorluk ABD”ye devretmeye çalışan ve bunun felsefi yapısını kanla örgütleyen bazı kafalar “21.
yüzyılın faşizmi”ni ve “ilkel kelle avcığını”nın ilk startını verdiler.
Artık atış serbest.
Öldürmeyen alçaktır!
Bunan adı da "postmodern ilkellik"tir...
Böylesi bir baskının, “ümmetçi bir milliyetçiliği” tırmandıracağı kesin...
Zaten istenen de bu.
Düşman safları belli olmalı...
İnglitere’de yapılan provakasyon oyunun son perdesi...
Yakındır, bomba Türkiye’de patlayacak...
Duruma bağlı, eğer Türkler ölürse PKK, turistler ölürse El Kaide eylemi üstlenecek...
Seç beğen al...
Ama sonuç aynı...
Yeşil kuşaklı laik bir ülke, ayını zaman içinde Türk ve kesinlikle Kürt olmayan unsurların ürettiği bir terör hareketine hedef yapılıyor.
En ilkel ırkçılığı kılıf yaparak, gerekçe hazırlayanlar tarihin en büyük soykırımına hazırlanıyor...
Diğer ülkeler için bir şey söyleyemem...
Onlar korktular ve sustular...
Ama laik Türkiye’nin sözde aydınlık kafaları da dut yemiş bülbül gibi...
“Ümmetçi milliyetçilik” Samuel Efendi ile ustası Arnold’un istediği şey...
Doğaldır ki; “ümmetçi milliyetçilik” ilkel bir karşı koyma ve savunma biçimidir...
Önemli olan fikri karşı koyabilmedir...
“Medeniyetler Çatışması” abukluğuna düşünsel karşı duruş bu ilkeliliğin tek çözümü...
Bunu İslam dünyasında yapacak tek ülke Türkiye...
Çünkü İslam’in laik bir kavram olduğunu kabul ettiren ve ispat eden tek ülke Türkiye...
Peki nerede bizim “aydınlık kafalı” adamlarımız...
10 mumluk ampul kadar bile mi ışık veremiyorlar?
Yoksa bunlar 1 milyar dolarlık adamlar mı?
Yoksa “eski dış memurlar”, yeni vakıflar mı kurdu?
Hani 270 milyon dolarlık adamlardı diye soranınız olursa vereceğim cevap açık...
O kada ucuza satılmak pek hoşuma gitmiyor...
Fiyatı sanal olarak artırdım...
Hiç olmazsa “pahalıya gittik” deriz...
Ammmmmmaaaaa........
Kaybetmeyeceğiz....
“Postmodern ilkel bir faşizme” karışı, laik, sosyal demokrat bir felsefe yeşerecektir...
Bu felsefe, hem medeniyetler çatışmasının üreticileri ile hemde sol kavramdan kamp değiştirip dolar zengini olanlara karşı kazanacaktır.
Bu felsefeyi hep birlikte oluşturacağız..
Tıpkı Mustafa Kemal’in 23 Nisan 1920’de “sıfır”dan emperyalizme karşı başlattığı “muhteşem savaşı” kazanacak iklimi yaratması gibi...
Düşünce siperlerine girin...
Bu ilkelliğe ancak böyle karşı koyabilirsiniz...