28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

İkinci küreselleşme hareketi ve medeniyetler çatışması

Türkiye geleceğin dünyasının şekilleneceği ülke…

Bu benim iddiam değil.

ABD'nin eski başkanı Bill Clinton; Türkiye'de verdiği b ir konferansta aynen şu sözleri söyledi:

21 Yüzyılın şekillenmesini Türkiye belirleyecektir.

Ne demek istedi…

Söylediği şey basit ve kolay anlaşılır bir şey. Her kes anladı bir tek anlamayan bizim siyasetçilerimiz.

Türkiye dünyanın en zengin arsası üzerinde oturuyor…

Yer altı ve yer üstü kaynaklarından söz etmiyorum, sadece Anadolu'nun ve Trakya'nın arsa değerinden söz ediyorum.

Dünya ekonomisinin lokomotifi tüm, petrol, doğal gaz, uranyum, titanyum, bor gibi ekonomik ve stratejik değeri çok yüksek enstrümanlar bu bölgeye sıkışıp kalmış. Türkiye'yi kontrol eden bu bölgeye sahip olur.

Bu stratejik anlamda, Türkiye'yi sürekli bir risk altında tutuyor…

Siyasetçilerimiz bugüne kadar bu riski kısmen de olsa karşılayabildiler.

Osmanlı'nın çöküş trendine bakarsanız iki şey göreceksiniz. İstanbul; boğazların kontrolü anlamındadır. Adana ve İzmir; her ikisi de uzak doğunun sıcak denizlere açıldığı noktadır. Ve Güneydoğu; hem dinsel, hem de Harran Ovası nedeniyle tarımsal bir değerdir, aynı zamanda geleceğin en büyük enerji ve yaşam kaynağı olan suyun bulunduğu havzadır.

Irak Savaşı sırasında "1 Mart Tezkeresi" diye ünlenen tezkerenin de gerçek nedeni buydu. Şimdi ABD İran'a saldırıyor. İstediği tek şey Ortadoğu'da istediği gücü kazanabilmek.

Hep söyleye geldim…

3 Dünya Savaşı kaçınılmazdır.

Belki top yekun savaş olmayacak, ama ABD değişik bölgelerde değişik ülkelerle, yanına bazı dostlarını! alarak savaşacaktır.

Savaşın bu ateş topu giderek tüm dünyayı sarıyor…

Geçtiğimiz günlerde Fidel Castro ve Chavez bir araya geldi ve ABD'nin arka bahçesi Latin Amerika'nın karşı duruşu artık iyice belirginleşti.

Bu duruş dünyanın artık tek kutuplu bir dünya olamayacağının bir göstergesi.

Castro- Chavez'in dünyanın ta öteki ucundaki İran'a destek vermesi, gelecekte ciddi siyasi ve askeri krizlerin çıkacağının da göstergesi.

Sanırım AMD içinde savaş " gayri nizami" savaş olacaktır.

Bu savaşın aktörleri de yavaş yavaş ortaya çıkıyor gibi.,

Dikkat ederseniz ABD hiç kendi sahasında top oynamıyor. Elindeki teknolojik silah üstünlüğünü kullanıp hep uzak sahalarda oyuna çıkıyor. İkinci dünya savaşında Avrupa, sonra Vietnam, Afganistan, Irak ve İran…

Ukrayna ve Gürcistan ise "Saros" vasıtasıyla "turuncu devrimler" gerçekleştiriyor. Çünkü oraya bir askeri müdahale Rusya'nın aşırı tepkisini çekecektir.

Küreselleşme, ABD'nin yeni sömürge yöntemidir.

Bunun için gerekçe ABD'nin "İbrani" asıllı Samuel Hodington'un uydurduğu medeniyetler çatışması tezi çerçevesinde oluşturulmaya çalışılıyor.. Daha önceleri tarihçi ve Türk düşmanı (Ermenilerin en büyük dayanağı olan Mavi Kitap'ı uyduran tarihçi) Arnold Toynbe'nin "Türk-İslam dünyası" için geliştirdiği "medeniyetler çatışması " tezi bu kez Hodington sayesinde Hristiyan dünyasında oldukça taraftar buldu.

Çünkü Toynbee, "Türkler Viyana'yı kuşatarak Hristiyan dünyanın 300 yıl geri kalmasına nedeni oldu. Onlar yok edilmeli" mealinde ki tezini bir çok kez tekrarladı ve bir çok yerde uygulama aşamasına geldi.

Aslında bunlar bilinen şeyler…Daha öncede söz etmiştik…

Türkiye üzerinde ciddi planlar var.

Bunu tekrarlayıp duruyoruz.

Türkiye, içinde bulunduğu kısır döngüden kurtulabilir mi?

Türkiye'nin genç ve eğitimli nüfusu AB ülkelerini korkutuyor..

Evet, eğitim alanında oran düşük gibi görünüyor…Ama size iki rakam verelim.

Türkiye'de her yıl ilkokula başlayan öğrenci sayısı 5 İngiltere'ye eşit.

Her yıl üniversite kapısına gelmiş 1 milyon genci hiç üniversiteye gitmemiş kabul etseniz yıl içinde 10 milyon lise mezunu genç demektir; ki bunların yaklaşık 5 milyonu üniversiteye girmiş ve bitirmiş gençlerdir.

Geleceği böylesine parlak bir ülkenin, ekonomik bir handikap içinde de bulunması kaçınılmaz. Çünkü genç nüfus üretici değil tüketici bir toplumdur.

O halde üretmeniz gerekiyor..

Üretirseniz ise gelişirsiniz.

İşte düğüm burada…

Size ürettirmemek için her türlü gerekçeyi öne sürerler.

Tarımınızı öldürürler, filizlenen sanayinizi yeniden vida sıkma atölyesine çevirirler, konfeksiyon atölyeleriniz birer terzihane gibi çalışır. Örnekleri çoğaltmak mümkün…

Elektriği en pahalı kullanan sanayici Türkiye'dedir.

Dünyanın gözü gibi baktığı kurumlar birer birer özelleştirme adı altında "yabancılaştırılır"

Bir de bunlara uygun siyasi yapı kurabilirseniz amacınıza ulaşmış sayılırsınız.

Türkiye zor virajda..

Bu viraja sizi zorla sokuyorlar..

Tam gelecekle ilgili planlar yaparken birden önünüze beklenmedik sorunlar çıkıveriyor.

Buyurun İran…

Buyurun, her nedense hiçbir yere sıçramayan kuş gribi…

Buyurun, Trabzon'daki papazın öldürülmesi…

Trabzon'daki papazın öldürülmesi önemli.

Önemli, çünkü, önce kırmızı fenerler sokağı, sonra kuş gribi, şimdide Papaz cinayeti…

Papaz cinayetinin bir çok anlamı var.

AB içinde Türkiye karşıtı olanların elini büyük bir koz geçti.

Türkiye için geçen hafta sözünü ettiğimiz kökten dinçi ülke görünümü artık kalın bir çizgiyle çizildi. Çünkü iş cinayete kadar gitti.

Tüm dünya bu olayı Danimarkalı ukela bir gazetecin ve onun yardakcısı diğer gazetecilerin ilsem değerlerine saldırmasıyla başladı. Tepki, "medeniyetlerin sokak çatışmasına" kadar gitti. Daha önce Paris'te başlayan bu çatışma Trabzon'da kurşunla noktalandı.

Şimdi kendimizi savunmak zorunda kalacağız…

Ancak bu savunma dikkatli ve iyi yapılmazsa başkmaların ekmeğine yağ sürebilir.

Benimde hristiyanlık ile ilgili düşüncelerim var.

Ama bunların hiç birisini "fikir özgürlüğü" gibi saygın bir görüşün arkasına siper edemem.

En azından yaptığım işe saygısızlık edemem. Fikir özgürlüğü bir disiplinsizlik değildir ve başkaların değerlerine hakaret etme hakkını da hiç içermez.

"Ben böyle düşünüyorum" diyemezsiniz…

Bende bir AB yönecisiyle ilgili yazdığım bir görüşü "fikir özgürlüğümü sonuna kadar kullanıyorum" başlığı ile yazmıştım ama sonra bunun doğru olmadığına karar verdik.

Yinie islama hakaret eden Danimarka'nın Roj TV konusunda Erdoğan'a yaptığı baskıyı hatırlayın.

Adına basın özgürlüğü demişti…

Cinayeti teşvik etmenin basın özgürlüğü ile ne ilgisi var…

Trabzon'da 17 yaşında bir genç İtalyan Papazı öldürdü…

Bunun sonuçları ne olacak kestirmek güç..

Bunu bir provokatör tezgahladı.

Ama asıl provokatör, o karikatürü yayınlayan …………… gazete editörleridir…

Aslına bakarsanız, hem papaza yazık oldu, hem gence…

Biri masum bir insan, öbürü kendini manevi değerlere bağlı olduğu sanan bir genç…

Olan Türkiye'ye oluyor..

Unutmayın Türkiye'nin başı ağrısa dünya zatürree olur ve haritalar toptan değişir…

Papaz cinayet Türk turizmine vurulan son darbedir…

Siyasi acısı sonra çıkacak…

Bu ülkeye de bu dünyaya da yazık olacak…

Ama biz hem bunu hemde kapımızdaki ikinci savaş tehlikesini düşünelim ve Chavez- Castro ikilisinin başkaldırışını iyi düşünelim.

ABD'nin küreselleşmesine karşın, ikinci bir küreselleşme hareketin başındayız gibi görünüyor…

OPEC karşıt bir siyasi güç olabilir.

Türkiye, Hindistan ve Pakistan gibi ülkelerin teknolojik bilgi birikimleri bu güce öncülük edebilir..

Bunu zaman gösterecek.

Ama düşünmeye değer…
Yayın Tarihi : 6 Şubat 2006 Pazartesi 17:15:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?