28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Mehmet Dülger’in değişim ve gelişim süreci

Hani demiştik ya; AKP içinde laik, demokrat, ulusalcı çevreler de var diye. Dülger’de bunlardan biri…

Önce HABERTÜRK’teki tartışma programını önce hayret ve şaşkınlıkla sonra giderek artan bir hayranlıkla izlemiştik… Hatta şöyle yazdığımı da hatırlıyorum.

“Hazret, AKP milletvekili değil, sanki muhalefet”

Sonra Sabah Gazetesi’ne verdiği bir demeçte Dülger, “Milli Görüşçüler” için, “direnirlerse külahları değişiriz” deyiverdi… Hayranlığımız bir kat daha arttı…

Sonra anladık ki “değişim” sözcüğü sadece Erdoğan’a ait değil…  Ve “değişim” sözcüğü süreç halinde bir ifade. Sürekli değişiyorsunuz..

Bir gün “ak” dediğinize ertesi günü “ak değildi” diyebiliyorsunuz… Galiba bu ifadelerin toplamına AKP deniyor..

Bundan sonra siz de sürekli fikir değiştirenlere “AKP’cilik yapma” diyeceksiniz…

Bence bu tanımla cuk oturdu..

Sayın Dülger yıllarca Süleyman Demirel ile birlikte olmuş ama Demirel onu hiç parlamentoya taşımamıştı…
İzleyebildiğimiz kadarı ile Dülger için “entelektüel” kimlik verebilirdik...

Vermiştikte…

Ama o koltuk hırsı işin içine girince , herkes “ziyaları kendilerinden menkul iki ayaklı lambaya” dönüşüveriyor…

Ama işin doğrusu bu… Çünkü AKP’li olmak kolay değil..

Sürekli değişeceksin…

Sayın Dülger, AKP’ye girerken gösterdiği değişimi, TV ekranında birkaç gazetecinin önünde ikinci bir değişime uğramıştı.

Demişti ki; “Erdoğan köşke türbanlı Emine Hanım ile birlikte çıkamaz”

İşin en ilginç yanı, Dülger’in TV ekranında yüz binlerin önünde yatığı konuşmayı reddetmesi..

Bence en büyük sıkıntı, Türkiye’deki kendini siyasetçi olarak tanımlayan ve ikide bir “kanaat önderi” vasfı takınarak medyada boy gösteren bu kişilerin yaşadığı “değişim !” süreci..

Beyzademiz eski hocası Demirel’in lastikli sözlerinden pek bir şey öğrenememiş ama, yeni lideri Erdoğan’ın “değiştim, geliştim” ifadesine çok kolay ayak uydurmuş…

Beyefendi de tıpkı lideri gibi, haftada bir değişiyor ve gelişiyor…

Yıllardır Türkiye’nin geri kalmışlığının nedenini araştırıyorsunuz…

Bence yapılacak ilk iş “toplumsal bir psikolojik” tedavi…

Şu “değişim ve gelişim” sürecinin hangi koşullarda olabileceğinin öğretilmesi…

İsterseniz beni, çok derin düşündüren bu habere kısaca bir bakalım.

İŞTE GAZETEDEKİ HABER

“AKP’li Mehmet Dülger, "Erdoğan Köşk’e çıkacaksa Emine Hanım türbanını çıkarmalı" sözleri nedeniyle Başbakan’a mektup yazarak büyük üzüntü duyduğunu söyledi. Dülger, "Maksadımı aşan ifadeler olmuşsa özür dilerim" dedi.

AKP’li TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger, Başbakan Tayyip Erdoğan’a dün bir mektup göndererek, eşi Emine Erdoğan ile ilgili sözlerinin basına yansıyış şeklinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek, "Maksadımı aşan ifadeler olmuşsa bundan da özür dilerim" dedi. "Erdoğan Köşk’e çıkacaksa Emine Hanım türbanını çıkarmalı" sözleri nedeniyle kendisini arayıp uyaran parti yöneticileriyle de görüşen Dülger, "İman tazeledim" diye espri yaptı. Dülger, Erdoğan’a konuşmasının bant çözümünü de ekleyerek gönderdiği mektubunda özetle şöyle dedi:

HANIMEFENDİ İÇİN ÜZÜLDÜM

Özellikle bir konuyu seçip, belirli bir maksat güdülerek yapılmış bir konuşma değil, ülkenin genel meselelerini konu alan bir sohbetti. Sohbetin tamamında olduğu kadar gazetede yayınlanan küçük bir kısmında da ifade ettiğim fikirlere sadığım ve onları herkesle tartışmaya hazırım. Haksız olduğum konularda da hakkı teslim etmek benim için şereftir. En üzüldüğüm konu muhterem refikanız hanımefendinin manşet konusu yapılmasıdır.

KILIĞA HİÇ KARIŞMADIM

Gereksiz ve itinasız bir üslup ile ifade bulan bu başlık beni ziyadesi ile üzmüştür. Zira beni yakından tanıyanların hepsi çok iyi bilirler ki, hayatımda asla kimsenin giyimi kuşamı ile meşgul olmadım ve bundan bir takım sonuçlar çıkarmak gibi bir tutumu benimsemedim. Hatta karşı durdum. Niçin hanımefendinin bu özelliklerini bir tartışma konusu yapayım? Hangi güç ve yetki ile bunu bir ’ön şart’ olarak ileri süreyim?

ERKEN VE YERSİZ

Maksadımı aşan ifadeler olmuşsa bundan da özür dilerim. Sohbette, vaki bir soru üzerine Cumhurbaşkanlığı konusu ele alınırken, Haber Türk programında da söylediğim gibi bu meselenin konuşulmasının gereksiz, erken ve (makam dolu iken, Cumhurbaşkanına göstermemiz gereken saygı icabı) biraz da yersiz olduğunu ifade ettim. Sabah’ın manşeti üzerine hemen başvurduğum haber yazarı arkadaşım, bu ifadenin niçin haberde yer almadığını sormam üzerine, ’Manşet gereği haberden çıkarılmış’ cevabını verdi. Yorum yapmadan takdirinize arz ediyorum.

TAKDİRLERİNİZE ARZ EDERİM

Bizi hırpalayacak, isabetli icraatımızı, beraberliğimizi sarsmak üzere girişilecek her türlü gayretin karşısında olduğumu, partimizi çok daha ileriye götürecek fikri faaliyetleri, zeminlerinde açık sözlülük, hakkaniyet ve dürüstlük çerçevesinde yürütmek üzere bana düşen katkıları yapmak için amade bulunduğumu bilgi ve takdirlerinize arz ederim.

HAKİM KATİLİ DİNLİYOR

Dülger, AKP’lilere dün mektup göndererek sözlerine açıklık getirdi. Dülger, Bülent Arınç, Salih Kapusuz, Faruk Çelik, Dengir Mir Mehmet Fırat ile de yüz yüze görüştü. Dülger, Arınç’a sitem edip, "Ana baba katilini bile hakim dinliyor" dedi.”

VE DE SONUÇ

Şimdi sayın Dülger için ne demeli… Oysa Habertürk’te Başbakan ile arasıra görüştüğünü belirtiyor ve eleştiriyordu…

Birden U dönüşü…

Aslında Dülger bunları hiç söylemedi..Ben uydurdum…Halüsinasyon gördüm… Benim gibi binlerce kişi de halüsinasyon gördü… Zaten bizim gibi insanlar hep halüsinasyon görür…

Benim enteloşlara karşı çıkma nedenim işte onların ikide bir “değiştim geliştim!” sürecine girmeleridir..

Yoksa gerçek kanaat önderlerine , gercek ve “harbi” entelektüele söylenecek hiçbir sözümüz olamaz, onlara en derin saygılarımı her an sunmaya hazırım…

Amma!.....

Şimdi ben düşünüyorum ve arkadaşlarımla tartışıyorum.. Acaba bende ‘değişmeli ve gelişmeli’ miyim?

Bu arkadaşlarım kötü insanlar, yüzüme bakıp güldüler, sonra bir şeyler söylediler…

Ne söylediklerini söyleyemem efendim…

Hepinize iyi bayramlar….

 

Yayın Tarihi : 8 Ocak 2006 Pazar 01:12:07


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?