Sıkıntılı günler yaşıyoruz…

Ekonomide, siyasette, diplomaside…

Dışa bağımlı sanayi cari açığı iç taleple birleştirerek çığ gibi büyütüyor…

Kalitesiz pahalı mal üretenler, “insanlar daha ucuz diye dış pazara yöneldi” eleştirisini yapıyor..

Hiç sormuyor; ben niye kalitesiz ve pahalı mal üretiyorum.

Buna bizim dilimizde “özeleştiri(!)” denir…

Ama bizim beyzadelerde böyle bir niyet yok…

Son Şubat değerlendirmesine göre talepte yüzde 27’lik bir artış olmuş…

Palavra..

Sonrada ekleniyor..

Buda enflasyonist bir baskı yapıyor…

Şubat ortalamalarına göre enflasyon yüzde 10’ları aşmış, ama genel ortalama 5.5 düzeyindeymiş..

Yani gelecek bir enflasyonist baskıya şimdiden kılıf hazırlanıyor..

Yani vatandaş gerçekten sokağa pazara çıksa hemen kazıklanacak…

Zaten bunun kanıtı da var…

Aslında bu ilk bakışta sevinilecek ve öğünülecek bir durummuş gibi görünüyor…

Ama ne yazık ki kazın ayağı öyle değil…

Türkiye Dünya Zengjnler Klübü’ne tam 21 üye vermiş…

Hemde Türkiye bu klüpte ilk 8’e girmeyi başarmış…

Geçen yıl bu oran çok düşük… 4 kişi gibi hatırlıyorum..

Bu sözü ilk duyduğunuzda düğün bayram etmeniz gerekiyor..

Çünkü her zenginlik, yeni bir istihdam, yeni bir ufuk demek…

Çünkü zengin adam fabrika açar, iş yaratır, ülkeyi zenginleştirir..

Çünkü işadamının zenginliği katmadeğer üretir, ve zenginliği ülke ekonomisini büyümesi ile eşittir..

Ammmaaaaa….

Ve yine Ammmmaaaa…

Kazın ayağı hiçte öyle değil…

Bizde ki zenginliğin küçük bir hesabını yapalım..

Eğer bir ülkede üretilen değerin yüzde 90’nını nüfusun yüzde 5’i, geri kalan yüzde 10’nunu da nüfusun yüzde 95’ı alırsa karışınıza bu sonuç çıkar…

Türkiye’nin temel meselesi bu zenginlerin nasıl yetiştiği sorusudur…

Hem cümle esnaf bas bas bağıracak batıyoruz diye…

Yani mal tüketimi hiç yok gibi…

Hatta dediklerine göre, yüzde 27’lik bir artış -ki, o da okulların tatil olduğu şubat ayına geldi- hemen enflasyonist bir baskı kuracak…

Tüketimin olmadığı yerde, üretim olsa ne yazar olmasa ne yazar…

Hiçte ihracat palavrasının ardına gizlenmeyin..

Fason üretimin ihracatı olamaz…

O ihracat kalemi değildir… Gün gelir siz karlı olmaktan çıkarsınız, o sermayede alır başını başka ülkeye gider..Çünkü o sadece sömürü üzerine kuruludur..

Ama hemen şunu belirtelim; hiçbir zaman gerçek yatırımcı bir yabancı sermayeye karşı değiliz…

Bu yabancı sermaye ortaklığı sadece size “gercek milli sanayi için üretken olmayan şişikin cüzdanlı” bir para babası yapar, o kadar…

Ve siz, elalemden aldığınız borç parayla, sadece hava atarsınız…

Yani siz bu kısır döngü içinde 21 Türk büyüğü yetiştireceksiniz…

O zaman adama sorarlar;

Madem bu kadar zengininiz var, 1 milyon kişi nasıl açlık sınırında yaşıyor?

Nüfusun yarısından fazlası niye yoksulluk sınırının altında?

Siz bu sorulara 21 tane zengin ürettik diye böbürlenerek veremezsiniz..

O zaman sorarlar

Nereden buldun?

Zaten soruyorlar…

Soruyorlar ve daha da ileri gidiyorlar, Türkiye’de son günlerde gelişne olaylar üzerine Washinton Times Gazetesi iddiasını yineledi…

“Erdoğan islamofaşist bir darbe istiyor”

Gazete bu iddiasını 2005 yılı ekim ayı içinde öne sürmüştü…

Bu gazeteyi ciddiye alın…Dünya siyasetini manüple den bir iki gazeteden biri…

Türkiye, bu iktidar sayesinde Kaqpütülasyonlardan da ağır yaptırımlara uğruyor..

Dünya Bankası’nın isteklerine bakın;

Çalışanların tüm gelirlerini baskı altına, indirime gidin…

Yani onları yok edin…

Abartmıyorum…

Gelen talimatın sadece tercümesini yazıyorum…

Şimdi siz gelin 21 zengin ürettik diye sevinin…

Bizimde bir Bill Gates’imiz olsaydı düğün bayram ederdik…

Avrupa’da bile orta ölçekli bir aile şirketi sayılan sayın büyüklerimiz nasıl oluyorda dünyanın en zengin insanları oluyor anlamak zor.. .

Biri bize anlatsın..

Ve desin ki, bunlar parayı sayısal lotodan kazandı, bir kısımı da Milli Piyango zengini oldu..…

Çünkü akla en yatkın şey o gibi geliyor bugün…

Yoka bizde sormak zorunda kalacağız…

Nereden buldunuz..

Adresi bize de verin lütfen…