18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Önce insan dedik, sevgi dedik, saygı dedik...

Eski hikaye...Bu yeni versiyonu... Ben uydurdum...

İki Alman Gerhard ve Helmut İstanbul’a gelmişler...

Hikaye bu ya, önce İstiklal Caddesi’nde akşam iki volta atıp piyasa yaptıktan sonra, işin gereğini yerine getirmişler.

Nevizade Sokağa dalmışlar...

Ortalık cıvıl cıvıl...Genç kızlar, genç oğlanlar bir neşe bir muhabbet...

Gerhard ve Helmut’da dayanamamışlar

Yaz günü, dışarıda bir masaya tünemişler, beyaz peynir bir de küçük rakı...

Sonra bir muhabbet bir muhabbet...

Eeee....Entel mekanı Nevizade, sohbet, heykel resimden başlayıp sonra eksik etek Angela’ya kadar uzanıvermiş hemen...

Rakı bu... Gerçi markalandı artık çeşidi bol...Ama yine de sonuç aynı...

Şişede durduğu gibi durmuyor...

Bir efkar bastı mı sorma gitsin...

Gerhard soruyor...

"Ya Helmut, Angela’nın yaptığına ne demeli! Yapılır mı bu bana?.."

"Ya sorma" demiş Helmut..."Haklısın, bizim dünürde zor da kaldı..."

"Ne alakası var!" diye terslemiş Gerhard.........

Sonra bir iki kadeh daha...diller dolaşmış önce sonra yarım dilli muhabet iyice koyulaşmış....

Ve sonunda Gerhard patlamış...

"Ya Helmut, bu Angela’nın inadı bitmez, 'ııh' derse ne olacak bu Türkiye’nin hali?.."

Helmut, “takma kafana” demiş...

"Bizim dünür, bir yolunu bulur. O işini bilir..."

xxxxx

Hikaye bu kahramanlar tanıdık gibi...Masada bir kişi eksik...

O eksik kişi, işini bilir biri mi, yoksa iş bitirir biri mi göreceğiz...

Göreceğiz diyorum, çünkü 3 Ekim hemen kapıda...

Kesin, 3 Ekim’de müzakere başlayacak ve şuna inanın AB tarafı masadan hiç kalkmayacak...

Kalkan biz olacağız...

Çünkü onlar her açıdan kazançlı...

32 dosya bittiğinde Türkiye, yarı AB müstemlekesi gibi bir duruma düşecek...

Çünkü her dosya imzalandığı ve anlaşma yürürlüğe girdiği için, uygulama başlayacak...

Son tahlilde AB siyasi üyelik için “ıııh” derse ne olacak?

İşte bunu anlayacak Türkiye’nin ilk dosyada masadan kalkma ihtimali çok ama çok yüksek...

Türkiye’de siyasiler bunu anlayacaklardır....

Niye sandıktan bahseder olduk ki...

Evet, anlayacaklardır...

“Yoksa ne olacak halimiz” diye biz başlarız dövünmeye...

Bu “ne olacak halimiz” durumu biraz karışık...

Bu sadece Nevizade Sokağı espirisine de bağlı değil...

Uzun zamandır tartışılıyor...

Son padışah Vahdettin hain mi, değil mi?

Tartışmak faydalı...Faydalı da böylesi değil elbette...

Türkiye geçmişi ile barışmaya çalışıyorken böyle bir tartışma tuzu biberi oldu meselenin...

Vahdettin Hain mi, değil mi?

Gizli belgeleri çaldı mı çalmadı mı?

Belliki Türkiye ile ilgili tarih sancısını çeken sadece Avrupalılılar değil...

Bizzat biz yaşıyoruz...

Vahdettin ile ilgili kesin hükmümü peşin peşin vereyim...

Sevr’e onay veren haindir. Altında imzası olmaması onu aklamaz...

Ammmma.....

Bu durum, aynı Vahdettin’in, ulusu kurtarmak için Mustafa Kemal’i İngilizlerden izin alarak Samsun’a gönderdiği gerçeğini de değiştirmez.

Ve yine bu durum, Erzurum Kongresi’nden mutabakata varılan ve Mustafa Kemal tarafından “Misak-ı Milli” belgesini İstanbul’a göndererek “Osmanlı Meclis-i Mebusan”ın çıkardığı son kanun olduğu gerçeğini de rafa kaldırmaz... O kanunun altında dolaylı veya dolaysız Vahdettin’in imzası var.

Bu durum, Vahdettin’in kurutuluş savaşının başlaması için hazırladığı “maddi olanakları”da değiştirmez...

Vahdettin’e hain demek için bin türlü gerekçe aramaya gerek yok...

Zaten çoğuda anlaşıldığı kadarı ile “entel” uyudurması....

Ancak, bana göre Vahdettin yine de haindir...

Çünkü Sevr’e onay vermiştir...

Hiçbir gerekce bu “alçakca planı” haklı göseteremez.

Tarihi sanırım iyi okumak gerek...Kimi zaman tek hata insanı “hain” yapabilir...

Ama.... İyi tarflarını da “hiç yok” saymak vicdana sığmaz.

Vicdana sığmaz dedik, devam edelim...

Hani bir “Ziyaları kendilerinden menkul iki ayaklı aydınlatma araçları”nın düzenleyeceği bir Ermeni toplantısı vardı...

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, sert çıkınca iptal edilmişti...

Şimdi yeniden yapılıyor...

Niye...Çünkü sayın başbakanımız ve de dışişleri bakanımız destekliyormuş...

“Türkiye’nin Kürt sorunu vardır” dediği için MGK’da ne tür bir davranışla karşılandı bilmiyoruz...

Ama ertesinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda katıldığı bir törende, hem Cumhurbaşkanı, hem de askeri zevat tarafından son derece soğuk karşılanmasına bakılırsa tahmin etmek pekte zor değil...

Zaten “Orada da her zaman olduğu gibi geri adım” attığı biliniyor...

Ya şimdi bu na ne demeli....

Şimdi de bir Ermeni Sorunumuz mu olacak?

Aslında bu konulara daha önce de değinmiştik.

Amma bu konu durduk yerde Türkiye’nin demokratikleşmesi ne geldi dayandı...

Biliyorsunuz, bu konferansın toplanmasının nedeni AB’den yediğimiz fırça...

Toplantı ile ilgili fikir beyan edilmesini “AB’nin faşist odakları” antidemokratik bulmuşlardı.

Ama kendileri, istedikleri hiçbir şey olmayınca hep “yaptırım” uyguluyorlar.

Bir “katili baştacı” ettiler...

En demokratik hakkını kullanan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, İsviçre’de “AB’nin faşist savcılarınca” gözaltına alınıverdi...

Bizim, “ziyaları kendinden menkul aydınlanma araçları”ndan cılız sesler...

“Kem küm”

Dediler mi ki, “Bu faşist bir uygulamadır. Hem kanuna, hem hukuka hemde insan ahlakına sığmaz: Bu ilkel bir düşüncedir”

O malum zevattan böyle bir ses geldi mi... Diyen var mı...Veya duyan...

Avrupalı faşitler bize demokrasi öğretiyor ve akıl veriyor...

Buradan şu sonuç çıkmasın...

Türkiye güllük gülüstanlık...

Aksine, devlet ceberrut, polis acımasız, yargı işlemiyor, asker tavizsiz, memurum ise hala işini iyi biliyor...

Ammma....

AB’nin dikte ettirdikleri ise “sınıf” kavramını geliştirmek ve Türkiye’yi bir kaosa sürüklemeye yönelik...

Bu malum zevatın tek savunması var...

“Hiçbir AB ülkesi bölünmedi”

Doğrudur...

Bölünmedi...En tepedekiler zaten bölünmeyecek. O bir bölen...

Gelelim alt tarafa...

Yani bölünene... Balkanlardakiler ne....Yugoslavya’nın hali nicedir... Alman pompasıyla az mı kan döküldü oralarda...

Hala bir çoğunuz eski alışkanlık Çekoslovakya yazmıyor musunuz?

Onlar bölündü unuttunuz mu?

Daha listeyi uzatalım mı?

Boşverin bunları...

Bu sorunlar arttıkça, alt kültür, üst kültür palavrası çoğaldıkca, kültürü 300 parçaya bölüp sonra 8’le çarptıkça bunun adı demokrasi olmaz...

Demokrasi dersimizi biz çalışmalıyız...

Başkalarından not almak için değil...

Bizler Mevlana Kültürü ile büyüdük....

Yani humanizma ile yoğruldu hamurumuz...

Önce insan dedik, sevgi dedik, saygı dedik...

Yahu onlar şimdi nerdeler....

Yayın Tarihi : 30 Ağustos 2005 Salı 12:25:01
Güncelleme :27 Aralık 2005 Salı 15:28:14


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?