19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Seçilmiş padışah isteniyor…

‘Cumhur’un sözlük anlamı ‘halk’ demek oluyor..

Yani ‘Cumhurbaşkanı’nın anlamı da ‘halkınbaşkanı’ demek…

O zaman şunu söyleyebiliriz…

Cumhur, kendi başkanını kendisi seçsin…

Demokrasi de bu demek değil mi?

Ancak, demokrasiyi tanımlarken, halkın değişik katmanlarının temsilcilerinin yer aldığı parlamentonun çıkardığı yasalar çerçevesinde hareket eden bir yönetim biçiminden söz ederiz.

Yani Türkiye’yi oluşturan tüm ekonomik sınıftan insanların yer aldığı, etnik yapıların temsil kabiliyetinin olduğu, bir parlamentodan ve onun seçtiği bir yürütme kurulundan söz ediyoruz..

Bunun adı “Parlamenter demokrasi”imiş.

İmiş diyorum, çünkü yakalaşan cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle Türkiye’de yeniden bir tartışma açıldı.

“Cumhur kendi reisini yani başkanı seçsin”

Peki seçsin…İyide bu cumhurreisinin yetkisi ne …

İşte altı doldurulamayan konu bu…

Bizim koca koca siyaset bilimcileri, “parlamenter sistem” diye tuturdular..

Oysa hangi tür siyasi yönetimi seçerseniz seçin demokrasinin temel bir yapısı vardır.

Parlamento…

Parlamentonun olmadığı bir demokrasi olamaz…

Olamaz ve tüm demokrasilerde son söz hep parlamentonundur…

Öylesine söz parlamentodadır ki; mesela ABD Başkanı yılda sadece bir kez parlamentoya gider ve hesap verir…Yani parlamentoya girmesi bile yasaktır…

Onun dışında tek bir yetkisi vardır… Savaş ilan etmek… Bu yetkide George Washington’un bağımsızlık savaşına önderlik ettiği günlerde hazırlanan 10 maddelik Anayasa’dan geliyor.

ABD geliştirmeye ve oluşturmaya çalıştığı gelenek anlayışı içinde bu yetkiye dokunulmamış..

Ancak, son Irak ve daha öncede Vietnam felaketi nedeniyle de bu yetki artık alanen tartışılıyor…

Eskiden başkanın veto yetkisi bile yoktu. Başkan, Temsilciler Meclisi veya Senato veya ikisinin oluşturduğu Kongre’nin aldığı kararları uygulamakla yükümlü. Başkanın parlamentoya yasa teklifi etmesi bile olanaksız. Ancak kendi partisinin milletvekilleri ve senatörleri vasıtası ile bu öneriyi götürebiliyor. Çaprazla yapılan seçimler nedeniyle genelikle de, başkanın ait olduğu parti parlamentoda çoğunluğa sahip olamıyor…Bill Clinton döneminde başkan yılda sadece bir yasayı veto hakkı tanındı… Ona da parlamentonun uyup uyuma gibi bir handikapı var… Yani ABD halkı kendisine başkan sıfatlı bir genel müdür seçiyor. O sadece bir yürütme sorumlusu… Tabi Başkanın yasaların dışında bir şey yapmak gibi bir lüksü hiç aklına getirmediğini de söylemek lazım… ABD’nin bir başka özelliği ise militer demokrasi olması…

Her ne kadar Genelkurmay Başkanı, ordudaki üst düzey subayları Başkan atıyor gibi görünse de, özellikle dış politikada Pentagon son derece etkili… CIA’nın da aynı oranda etkili olduğunu söylemek mümkün. FBI ise ülke içinde ikici güç…Bu üçlü grup kimi zaman kendi içinde çatışsa da sonuç olarak Beyaz Saray’ın gerçek sahipleri…

Ama yinede hatırlatalım son söz hep Kongre’de…Yani karalar demokratik çerçevede alınıyor..

Bir garip demokrasi denemesi de Fransa’da. Yarı başkanlık sistemi denilen bu sistemde, Cumhurbaşkanı ve hükümet yetkileri paylaşmış durumda. Cumhurbaşkanının yetikleri oldukça geniş…Hükümette aynı yetkilere sahip.. Ancak her iki kurumda aldığı tüm kararları parlamentoyla götürme zorunluluğu var… Yani Hükümet ve başkan bir yasa taslağı hazırlıyor parlamentoya götürüyor, Parlamento onaylamaz ise o yasa iptal oluyor..

Parlamenterlerin daha önce yasa teklifi verme yetkisi yoktu. Ancak yaklaşık 6-7 yıl önce milletvekillerine sadece perşembe günleri akşam saat 17’ye kadar yasa önerisi verme hakkı tanındı. O parlamenterler de ilk yasa önerisi olarak Sözde Ermeni Soykırım yasası’nı parlamentoya sundular…

Görüldüğü gibi “cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi durumunda sıkı bir parlamento denetimi getiriliyor.

Ama bizde ki cumhurbaşkanlığı seçimine dikkat edin…

Sürekli parlamenter sistemin arızasından söz ediliyor.

İşlemediğinden zaman zaman sistemin tıkandığından söz ediliyor..

Yani başkana anormal yetkiler verilmesi arzusu kapalı bir şekilde dillendiriliyor…

Kısaca cumhurbaşkanına padişah yetkisi verilmesi isteniyor…

Bu yetkiyi isteyenler Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yaptığı icraatlardan şikayet ediyor…

Kısaca “seçimle gelen padışahlar dönemi açılmak” isteniyor…

Unutulan şey şu…

Bu halk o padişahlardan 23 Nisan 1920’de kurtuldu. Bunu 29 Ekim 1923’de cumhuriyeti ilan ederek tescil ettirdi..

Seçilmiş bir padışah istiyorsanız, buyrun …
Yayın Tarihi : 19 Haziran 2006 Pazartesi 18:34:41


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?