7
Haziran
2025
Cumartesi
ANASAYFA

Tartışmada yeni boyut

Kimi dostlar sinirli…

Bazen mesajla, bazen de şahsen tartışıyoruz…

Benim türban ve İHL (İmama Hatip Lisesi) konusundaki görüşlerimi başka mecralara çekmek gibi bir yanlış içine giriyorlar…

Laik=Dinsiz gibi…

Kimi laikler dinsiz olabilir…

Hatta laisizmi yeni bir dogma gibi de kabul edebilir, din gibi de…

Laik düşüncenin din düşmanlığı yapma gibi bir görevi de yoktur…

Fransız ihtilalinden sonra gelişen laik felsefenin temel tanımı şöyleydi.

“Din ile devlet işleri birbirinden ayrıdır. Devlet dini esaslara göre yönetilemez. Ancak din sürekli devletin kontrolü altında bulunmalıdır. Aksi halde başka ellere geçen din kötü emellere alet edilebilir.”

Bu temel felsefeye dayanarak sürekli olarak söylediğimiz tez şu; Devletin laikliği din ile devlet işlerini birbirine karıştırmamaktır. Asıl laik olan bireydir. Devlet dini kontrol eder, birey din adına devletten herhangi bir şey talep edemez…

Diyanet İşleri’nin bulunmasının temel nedeni budur…

Bağımsız bir diyanet kursanız onu Vatikanlaştırır, devlet içinde suni bir din devleti kurarsınız…

Diyaneti toptan kaldırırsanız, din tümüyle tarikatların , tekkelerin denetimine girer…

Türkiye laiklik tanımı konusunda her iki kesimde ciddi kafa karışıkları yaratıyor ve bundan siyasi çıkar umuyor.

Yani temele baktığınızda laik olduğunu söyleyen kesim bile laik bir çerçeveye oturmuyor. Hem sağ, hem sol… CHP buna dahil.

İslam dini, son din olmasının yanı sıra anlaması ve yorumlaması kolay bir dindir…

Tek şartı var; inanmak… Ve sonra kelimeyi şahadet getirin mümin olun…

Günah ve sevap Allah ile kul arasındaki bir hesap meselesi. Kimin günahkâr olduğunu, kimin çok sevap işlediğini bir tek Allah bilir…

Ama görünüşe bakılırsa önce bizim siyasetçilerimiz sonra da Allah biliyor…

Türbanla bir sorunum yok…

Bazı genç kızlarımıza da yakışıyor… Yüz hatlarını daha ortaya çıkarıyor…

Türbanlı tesettürlü hanımların bu kıyafetlerinin çağdaş dünyada kriminal bir sorun yarattığını söylemeye gerek yok sanırım…

Bu duruma öncelikle karşı çıkması gereken emniyet teşkilatı…

Bu da onların sorunu…

Ama burada ki asıl sorun, Türban konusunun siyasete alet edilmesi ve bundan çıkar umulması… Düşünün türban Türkiye’nin Avrupa’daki imajını zedeleyecek boyuta kadar ulaştı.

Neden…

Oysa türban geleneği bir Yahudi ve Hrıstiyan olgusu…

Onlar kendi savlarına göre bu durumu aşmışlar..

Türbanın bu şekilde bağlanışının modasını da sanırım Grace Kelly dünyaya sundu.. Sonra Liz Taylor Yahudi bir sinema oyuncusu ile evlenirken nikâhında Yahudi geleneklerine göre başörtüsünü, yani bugünkü moda deyimle türbanla objektiflere poz verdi… Bu bağlama şekli önce Amerika ve Avrupa sosyetesinde moda oldu…

Sonra 1980’li yıllarda bizim masum başörtüsü siyasal bir simgeye dönüşerek bu hale geldi…

Bir başka bilgi ise şu; 1983 yılında üniversiteler, İhsan Doğramacı başkanlığındaki yeni kurulan YÖK’e sordu:

Başörtüsü ve türban ile derse girilebilir mi?

Oysa türban, Fransız sosyetesinde kadınların Osmanlı sarığından özenerek ürettikleri ve giydikleri bir şapkanın adıydı…

YÖK’ün yanıtı kısa ve özdü;

Başörtüsü ile asla, ama türbanla elbette…

İşte bizim başörtüsü şekil ve amaç değiştirerek o gün siyasi literatürümüze girdi… Başörtüsünün adı bir gecede türban oluverdi…

Artık türban siyasi bir metadır…

Sağ kesim türbanlı kız sayısı ile çarpıp bölüp oy hesabı yapmaya başladı..

Karşı tarafta tam tersi bir hesaplama peşinde…

Türbanlı kızların üniversite kapılarında birikmesine gerek yok… Sorun orda değil… Sorun Ankara’daki siyasilerin kafalarında…

Ve birde çağdaş olabilme sevdasında..

Daha önce de belirttik. Dinin devlet denetiminde olması şart…

Bu çerçeveden bakıldığında İHL’ler gerekli..

Yobazlarla mücadele aydın din adamları kanalıyla yapılacaktır. Aydın din adamlarının sayısı ise belli…

Eğer siz mantar gibi her yere İHL kurarsanız, hele bu bir siyasi grup ve yeri güçler tarafından destekleniyorsa karşı tepki doğal olarak kaçınılmazdır.

Hele bir siyasi parti genel başkanı “İHL’ler bizim arka bahçemiz” derse siyaseten tepkiyi çekersiniz..

Konu sadece bu değil.

Laiklik=dinsizlik gibi algılayanlar İHL’lere adı konmamış korsan bir ders eklediler..

Laik Türkiye’ye karşı olmak…

Eğer İHL’nin sayısı artıyorsa, laik Türkiye’ye karşı olanların sayısı da artıyor demektir…

Hayır bu külliyen yalan diyenleriniz çıkacaktır…

Bu doğru… Gözlemlerle doğru…

Ne yazık ki bugünlerde bu konuda yoğun bir çaba harcıyorlar…

İHL mezunları değişik yöntemler denenerek üniversitenin toplumsal bölümlerine giriyor…

Normal düzende, normal sayıda, ve normal eğitim yapan İHL’ye söylenecek bir sözümüz olamaz..

Ama bir siyasi felsefenin arka bahçesi olan okul için elbette itirazımız olacaktır.

Bugün sağ ve sol; ya hepsini İHL yapalım, ya da tüm İHL’leleri yok edelim noktasında…

Her ikisi de son derece sağlıksız ve tehlikeli…

Bu konuda iyi fikir jimnastiği yapmak gerekiyor..

Yoksa Türkiye türban ve İHL arasına sıkışır bu kısır döngü içinde geri kalmış yarı sömürge ülke konumu devam eder..

Biz İslam adına bu kavgayı yaparken Hristiyan Dünyası bizi sömürmeye devam edecektir…

Türkiye bunları hak etmiyor…

Önce türbanlı arkadaşım ile İHL’li arkadaşım bu konuyu kavrar, sağ ve sol siyasilere direnirse bu kavgayı kazanırız…





Yayın Tarihi : 22 Aralık 2005 Perşembe 12:17:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?