Geldi...Sonunda geldi...
Bugün veya yarın belki de dündü...
Ama tarih; 3 Ekim...Milli bayramdır veya derin bir hüsrandır...
Yoruma bağlı...
Bugün AB ile masaya oturup, müzakerelere başlayabiliriz
Veya başlayamayabiliriz...
Hangisi bayram, hangisi hüsran o sizin bileceğiniz iş...
İtiraf etmeliyim...
Türkiye’nin sağılıklı bir Avrupa Birliği potasına girmesine de yarar var...
Benim gibi AB karşıtı birinin ağzından bunu duymanız şaşırtıcı mı?
Olmaması gerekiyor...
Çünkü, biz “dürüst bir Avrupa Birliğ”nden yanayız...
Siyaseten, bir başka süper güce karşı gücünü birleştirmiş ve onun devasa büyümesine karşı koyabilmeye çalışan bir AB’den yanayız...
Yani bugünkü AB’den yana değil...
Adamlar siyasi bir birlik değil, sanki intikam tugayı kurmuş...
Hatırlayın aylar önce “Hiç şaşırmayın 3 Ekim’de en büyük problemi Avusturya çıkaracak” öngörüsünde bulunmuştuk. Öyle oldu...
Çünkü tek dert Viyana’nın intikamı...
Açıkcada söylüyor adamlar...Diğerlerinden daha mert ve cessurlar yani...
Öbürleri gibi çevir kazı yanmasın yapan yok aralarında...
Rumları zaten biliyoruz...
Yunan ise üyelik desteğinde “sinsi plan” kuruyor.
Aslında her şey bir oyunun parçaları...Tarihlere dikkat...
Washington Times’teki yazıyı okudunuz...
Her yerde yayınlandı...
“İslamofaşist” sözcüğüde sayelerinde Türkçe literatüre girdi...
Aslında ABD Güvenlik Politikaları Merkezi Başkanı Frank j. Gaffney’in bu söylemi sadece kendini bağlamıyor...
Bunun adı aba altından sopa göstermektir...
Gaffney ABD yönetimin haberi olmadan böyle bir yazıyı yazabileceği aklınıza gelebiliyor mu?
“Demokrasi efendim...” der gibisiniz...
Delmokratik ülkeler, bir başka ülkeyi işgal etmez ve orada kelle koparmaz...
Irak örneğinde olduğu gibi...
Onlara göre, ABD demokrasisi kontrollü bir demokrasidir...
Görünen o ki, ABD Avrasya ve Ortadoğu’da yeşil kuşak projesini askıya almak üzere...
Yani AKP’nin iktidar erki sona ermek üzere...
Acemi değirmenciyi hatırlıyormusunuz... (20.06 2005 kent haber) O uyarıları...
Veya “öteki islamlaşıyor mu” başlıklı yazıyı (02.08.2005, Kenthaber)
Siz yine de, Türkiye’de iktidarları Türk halkı belirler diyebilirsiniz...
Doğrudur...Seçer, gönderirsiniz...
270 milyon dolarlık adamlar devreye giren, yek parça parlamentoya giren parti, yüz parça olarak sıgfırlarınr gider..
Tabi birde “ziyaları kendilerinden menkul iki ayaklı lambalarımız” var...
Onlarda kesin bu işte başrollerden birini kapacaklardır...
Tabi “eski dış memurları”da unutmamak lazım..
3 Ekim yaklaşıyor...
3 Ekim ve ondan sonraki birkaç ay Türkiye için belirleyici olacak...
O birkaç ayın Önümüzdeki Sonbahar’a kadar uzama şansı var...
Önümüzdeki sonbahar, kesin seçim tarihidir...
Her gecikme, tehlikeli sonuçlar üretmeye açık...
Çünkü o tarihe kadar AB-Türkiye ilişkileri giderek sertleşecek ve sokaktaki sade vatandaş sesini fazlaca yükseletmeye başlayacaktır...
Düdük çalma ihtimali artabilir...
AB’nin bugünkü politikası Türkiye’ye karşı bir haçlı seferidir...600 yüzyılın intikamını alıyorlar..
Bakın söylediklerine, hep kin ve intikam sözleri...
İngliliz Komiser Duff, Atatürk’e dil uzatıyor, Org. Büyükanıt örtülü tepki gösterince çevir kazı yanmasın yapıyor... Sonrada haberim yok diyor...
Ve herkes Atatürk’e dil uzattığını yazarken biz “Global dünyanın en büyük düşmanı kemalizmdir” belirlemesinde bulunuyoruz.
Ve Duff itirfa ediyor....
Atatürk’e değil Ortodoks Kemalistlere çattım...
İşte asıl çam devirmek buna denir...
Ama ne yazıkki Türkiye’de bu devrilen çamın ne olduğun bilen yok...
Asıl ayıp ve sıkıntı orada...
Ne demek Ortadoks Kemalistler...
Kitaplarda şöyle diyor...
Yakın zamana kadar tarihteki dini hareketler “ortadoksi” ve “heterodoksi” diye iki başlık altında incelenmiştir. “Doksi” (doxy), Latince “görüş, doktrin, inanış” anlamına geliyor.
“Ortadoksi” ile kasdedilen, bir camiadaki ana akımdır, büyük çoğunluğun doğru kabul ettiği, kuralları, kurumları, kitabiyatı belirlenmiş, işlenmiş akımlardır. Nitekim sünnilik böyledir.
Yani; çoğunluğun kabul ettiği doktirin...
Birdefa bizim halkımız kemalizmden şimdilik bi haber...
Zaten olsaydı bu söylediğin ikinci sözden dolayı, ta Strasburg’a gelip seni protesto ederdi...
Adam gaf üstüne gaf yapıyor bizimkilerden tık yok...
Şunu da kaydetmeden geçemeyeceğiz.
Paşanın niye örtülü tepki gösterdiğini de anlamamız mümkün değil...
Zaten adam pişkin, Büyükantı’ın kendisine verdiği yanıttan bile bi haber olduğunu söyleyecek kadar cüretkar...
Birde tüm bunlardan sonra kendisiyle görüşyen iki AKP’li...Hemde biri AKP’nin sol kanadından olduğunu iddia eden eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış... Diğer AKP’li ise Murat Mercan...
Her ikisinede hayırlı olsun...
Sizin de kulağınaza küpe...
Eğer tekrar başa dönersek, siyaseten kekeme ve hatta dilsiz olanların davranışlarına bir anlam yüklememiz mümkün...
Çünkü o siyaset, kısmı şekilde . Gaffney’in söylemleri yle örtüşüyor...
Bir şey hariç; “İslamofaşizm”
Buna hariç diyorum elbette, siyasi islam için dehşetli bir girişim olduğu zaten biliniyor. Hatat siyasi islama hareket kabileyeti yaratabilmek için “hırıstıyan hareketlenmeye” ışık bile yakılıyor...
Ama bunu “islamofaşit” bir hareket olarak görebilmek mümkün değil...
Hatta bu yeni bir söylemde değil, Erbakan’ın başbakanlığı sırasında dönemin Alman Başbakanı Helmut Kohl, “Türkiye’yi kökten dinci bir devlet olarak” nitelemişti.
Dikkat edin harekette bir garebet var...
Ortadoksların avukatı, kendini islam bilgini olarak lanse eden bir zatın eşi...
Bu kavgayı verenlerin son tahillde şu savı öne sürecekler kesin: Yüzde 99’u müslüman olan bir ülkede, yüzde 1’e verilen haklar, çoğunluktan fazla... Bizde aynı şeyleri isterizzz...
Zaten var olan apartaman camilerinin çoğaldığını, toplumun giderek cemaatlaştığını çok değil yakın bir gelecekte hep birlikte göreceğiz...
Ben sünniyim....Ama bu iktidarına Alevi cematına bakışı ve söylemi sadece cemaatleşmeyi hızlandırmaya yönelik olduğunun da farkındayım...
Sözüm ona entelektüel, Alevi liderleri de bu tuzağa düşüyor..
Yoksa düşmek mi istiyor...Bu tartışılması gereken bir konu...
Gaffney’in devlet destekli bir gaf yapıyor...
Ne zaman, 3 Ekim’e saatler kala...
Şimdi bu kadar çok tesadüfün bir araya gelmesine siz nasıl biryorum getirirsiniz...
Yasa tanımadn yapılan bir Ermeni Konferansı...Bu konferansta “sözde Türk aydını” sıfatlı karanlık kişilerin Türkiye’ye koro halinde sövmeleri...
AB’nin “yazılı belge olmasına ve BM referandumu gibi hukuki bir zemin bulunmasına” karşı tanıyın diye israrı...
PKK’yı hem terör örgütü diye nitelemesi, hemde “kürt sorunu”ndan bahsetmesi...
Bunlar sizce neyi ifade ediyor...
Hiçbir şey mi...O halde size 3 Ekim süreci hayırlı olsun...
Ha unutmadan söyleyelim...Dünyanın en faşit örgütü Avrupa Birliği’dir...
Nereden mi çıktı...
AB vatandaşların seçtiği parlamentoyu ve bu parlamentonun aldığı kararları yok sayan bir örgüt demokratik bir örgüt olabilir mi...
Yoksa demokrasiyi bize yanlış mi öğrettiler...
Yoksa demokrasi söylendiği gibi amaca ulaşmak için binilen bir araçmı...
Eğer bir araç ise, son istasyona ne kadar kaldı...
Bunları bir düşünün...
Başkaları düşünüyor bir sonuca varıyor ve yaylım ateşine başlıyor...
Yoksa biz düşünce özürlü müyüz?..
Yayın Tarihi :
1 Ekim 2005 Cumartesi 13:59:26
Güncelleme :27 Aralık 2005 Salı 15:23:03