7
Haziran
2025
Cumartesi
ANASAYFA

Umutları 2006’ya taşıdık

Günlerden perşembe… Birkaç gün sonra yeni yıla gireceğiz…

Her yeni yıl yeni bir umut demek..

Türkiye önündeki zor virajları bir türlü aşamıyor..

Kendi teknolojik ve sosyolojik bilimini geliştiremediği için hep ithal metotlarla yol yordam arıyor…

Bulduğu yöntem ya bu ülke insanına 90 numara bol geliyor ya da 40 numara küçük…

Yine bu yıl başında kimilerimiz 90 numara bol bir eğlence, kimimiz ise 40 numara küçük sıkıntılı eğlence yaşayacağız..

Şöyle bir geriye dönüp bakıyorum..

2005’te neler oldu…

Hiç sormasak daha iyi…

İyileri yazsak bir iki satırla işi bitiririz…

Neler oldu sorusunun yanıtı içine neler girecek neler…

Liste çok uzun…

Öncelikle şu AB hikayemiz giderek tavsamaya başladı, “ziyaları kendilerinden menkul iki ayaklı lambalarımız” ve “270 milyon dolarlık adamlarımız” birde “eski dış memurlar” ortalıktan toz oldular… Olanlar da lafı artık eveleyip geveleyip duruyor.. Hata bu zevat, bu maceradan vazgeçer gibi oldu….

Oldular çünkü, kazın ayağının AB’nin Kopenhag Kriterleri’nde değil, Ankara’nın bulacağı kriterlerde yattığını cümle alem anladı.

AB bir medeniyet projesidir diye yutturmaya kalktılar, hiçte öyle olmadığı, sadece yeni bir sömürü düzenin oluşması için kurulan ABD destekli bir örgüt olduğu artık iyice anlaşılmaya başlandı…

Avrupa’nın ırkçı tutumu yine hortladı…

Irkçı bir toplum yapısından nasıl bir medeniyet projesi diye söz edebilirsiniz…

Söyleseniz de havada kalır…

AB, üye alacağı tüm ülkelerde ilk sözü şu…

Demokrasi ve insan hakları…

İyi ve de çok güzel…

Biz de aynı sevda ile yanıp tutuşuyoruz…

Ama yaptıklarına bakın…

Yargıya direkt müdahale… Ayrılıkçı terör örgütüne siyasi ve lojistik sınırsız destek…

Türkiye’nin en hassas olduğu konuda yani Ordu’ya her fırsatta hakaret…

Mustafa Kemal’i küçük düşürmek… Onun resimlerini indirtmek… Felsefesini rafa kaldırmak…

Yargıya direk müdahale…

Tabi birde AB’nin din meselesi var…

Kimi çevreler AB’nin bir Hıristiyan Kulübü olduğunu, Müslüman Türkiye ile kültürlerinin uyuşmadığını söylüyor..

Hatta daha da ileri giderek Türkiye’nin destekçisi gibi görünen Fransa Cumhurbaşkanı Chirac; “Türkiye önümüzdeki 15 yıl içinde bize benzemezse AB’ye giremez” diyor…

Son günlerde Türkiye AB Karma Parlamento Eş Başkanı Joost Legendijik’in sözleri direk demokratik yapıya bir müdahale biçiminde yorumlanabilir…

PKK’ya olan aşırı muhabbet ister istemez ülkemizin geleceği konusunda AB’nin düşüncelerine duyulan kuşkuyu giderek artırıyor…

Aslında bu listeyi epeyce uzatmak mümkün…

Bunu sadece AB’mi yapıyor.

Elbette hayır…

Dünyanın patronu olduğunu ilan eden, ama gittiği hiçbir yerde barınamayan ABD’de aynı şeyleri yapıyor.

En azından yanıbaşımızda Irak olayı…

Bir ülkeye demokrasi getirmek için orayı yakıp yıkmak ve insanları öldürmek mi gerekiyor?…

Petrol meselesi demeyin…

Eğer ABD isteseydi, Saddam petrolü dörtte bir fiyatına Sam Amca’ya verirdi…

Irak operasyonu, ABD’nin bölgeyi kontrol altına alması savaşıdır…

Yani egemenlik kurmak yeni tip sömürgecilik anlayışını yerleştirmek…

BOP (Büyük Orta Doğu Projesi) ile ilgili detaylı bir bilgimiz yok…

Kimseler de bize bu konuda bilgi vermiyor ve konu tartışılmıyor bile…

Sözü uzatmak pekte anlamlı değil artık…

Şimdi bu verilerin ışığında hangi demokratik yapıdan söz edebilirsiniz..

Bunun adı eğer demokrasiyse yanına bir de faşist sözünü eklemek gerek..

Bunun adı olsa olsa “Demokratik faşizm” olabilir…

Peki Türkiye’de neler oluyor…

Hükümetin AB heyecanı söndü…

Müzakere tarihi alındığı an her şey bitti…

Türkiye’de iç siyaset türban, İHL (İmam Hatip Lisesi) YÖK arasına sıkışıp kaldı…

Hükümet ali cengiz oyunu yapıp furya arasında İHL’lilere kıyak çekti…

Türban ortada kaldı ama, 2006’da bu iş tamam gibi görünüyor..

Yani tüm göstergeler bir seçim sinyali veriyor gibi…

Zaten erken seçim olmasa bile 2006’da partiler meydanlara inecek ve biz de yine bol bol vaat dinleyeceğiz…

Ama artık vaatlere aldanmamayı aradaki satır başlarından parti liderlerinin vizyonlarını çıkarmayı öğrendik…

Ekonomi ise; söylenen şeylere bakmayın tepe taklak..

İkinci bir ekonomik kriz her an gelebilir… Mortgage masalı ise sadece bir parmak bal…

Satılacak tapulu mal olmadığı için hızla yenilerini yaparak göz boyuyorlar..

Ama yeni yapılar içinde denetim yok ve hile hurda çok..

Biz söylemiyoruz…

Çimento ve demir üreticileri söylüyor…

Yani 2006’da bizi zor günler bekliyor..

Biz ise, gerçek bir demokrasi ve gerçek bir özgürlük peşindeyiz.

Ama şu gerçeği de biliyoruz…

Demokrasi ve Özgürlük sınırsız değildir…

Sınır koymazsanız onun adı “anarşizm”dir (felsefi boyutta)

Yine de 2006 yılı umut yılı olsun…

2006’ya hiç olmazsa sevgilerinizi taşıyın…

Ben öyle yapacağım… İnanın çok iyi olacak…

İyi yıllar efendim… 














Yayın Tarihi : 29 Aralık 2005 Perşembe 12:00:30
Güncelleme :29 Aralık 2005 Perşembe 12:02:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?