28
Mayıs
2024
Salı
ANASAYFA

Yeni Susurluk masalı

Danıştay olayları eski dosyaların raflarından inmesini sağlayabilir mi?

Galiba evet..

Çünkü hedef saptırmak gerek..

Derin Devlet kuşkularını yeniden gündeme getirmek, elbette siyaseten şu anda en karlı yol…

Eski bir taktik…

Başın sıkıştığında derin devlet ilişkisini gündeme taşıyacaksın ve diyeceksin ki; “ben yapmadım o yaptı. Zaten o olmasa her şey tıkırında gidecek”

Şimdi Susurluk dosyası yeniden açılıyor…

Çünkü Susurluk bugüne kadar ve bundan sonra sıkışan tüm iktidarlar için cankurtaran simididir.

Hatırlayın Şemdinli olayları olduğunda ünlü Van Savcısı o meşhur iddianamesini hazırladığında aynı sözler, aynı iddialar havada uçuşmuyor muydu?.

O zamanda Susurlukla bağlantılar kuruluyordu.

Susurluk Türk demokrasi tarihinde “kara bir kilometre taşı”dır…

O devletin içinde ikinci bir devlet olduğunun kanıtı…

Bir başka deyişle “devletin zayıf ve zaaflarının olduğu”nu belirten bir utanç belgesi.

M.T’nin Bir Susurluk sanığı İbrahim Şahin ile yan yana resmi bulundu diye, son yılların en büyük rezaletini getirip derin devlete bağlamak, ancak bir utanç vesikası olur..

Yani sen devlet olmanın gereklerini yerine getiremeyeceksin “derin mi, çukur mu ne olduğu belirsiz” bir devlet tanımı üretip suçu ona yıkacaksın..

Unutmamak gerekir ki, derin devlet denilen “devlet içi mafyalaşma örgütü” ancak basiretsiz hükümetlerin zaafların doruğa çıktığı anlarda başarılı olur..

Düşünün PKK ne zaman başarılıydı…

1990 yılından sonra devletin Güney Doğu’da zaafların artığı dönemde…

Şimdi niye azdı… Çünkü o bölgede zaaf yine arttı...

Bu olaylar ne zaman olmaya başladı..

Yani Danıştay baskını…

Devletin ekonomik programının iflasının küçük üçkağıt şirketlerinin doruk yaptığı günlerde patladı…

Cumhuriyet Gazetesi’nin bombalanmasını vakayi adiyeden sayan zihniyet, uluslararası bir rezalet olunca önce panikledi, sonra “sürprizlere hazır” olun gibi anlaşılması güç yorumlara neden oldu…

Daha ortada hiçbir şey yokken “sürprizlere açık olun” açıklaması açıkçası benim midemi bulandırıyor…

O sürprizi de daha öğrenemedik..

Eğer o sürpriz Susurluk ise, midem daha çok bulanır, kafamdaki soru işaretleri daha çoğalır…

Bu olay, rüzgar eken bir hükümetin fırtına biçmesidir..

Ve bu hükümet dünya tarihinin en pişkin hükümetidir..

Düşünün bir Adalet Bakanı var, bakanlığına bağlı en yüksek yargı kurumu basılıyor, bir yargıç ölüyor ve zat hala yerinde oturuyor…

Keza, İçişleri Bakanı hala yerinde…

Eğer bu olay Japonya’da olsaydı, şimdiye kadar her iki bakan da harakiri yapardı.

Biz harakiri beklemiyoruz, ama “Koltuğumuzun gereğini yerine getiremedik istifa ediyoruz” açıklaması bizi kısmen de olsa tatmin ederdi.

Gelelim işin dış boyutuna…

Elbette bu işin dış boyutu vardır…

Birilerinin düğmeye mi bastı sorusunu ilk hatırlatanlardanız…

Ayrıca New York Times’in 1 ay önceki “seçim geliyor” yazısı da dikkatimizi çekmişti.

Dış etken ancak yeşerebileceği münbit alanları bulursa terör tohumu eker..

Türkiye bir Türban ve İHL çerçevesinde gerilmiştir..

Türban takan benim konum değil. Bu kişisel bir tercih… İHL ise gereksiz bir eğitim kurumu…

Neden…

Dini öğrenmek çok zor bir iş değildir..

Dininde profesörü olamaz.

İslamiyet, en güzel ve en anlamlı ifadelerin oluştuğu bir dindir. Kuranı kerimde son derece anlaşılır bir kutsal kitap…

Bunu anlama için amacı sadece kişisel çıkar olan ve kendine “ilim adamı” ünvanı veren kişilere ihtiyacımız yok.

Biz bu kutsal kitap kuranı kerimi anlayacak, yorumlayacak kadar akıllıyız..

Burada dikkati çeken husus başka..

Bu talep Türkiye’de şeriat istemine dönüşünce elbette ipler gerilecektir..

İşte dış etken o zaman devreye girecektir…

Son günlerde önce birilerinin kişisel çıkarıyla başlayan oyun şimdi iki yabacı bankanın provokasyonu ile hangi noktaya ulaştı bir düşünün..

Hepsi tesadüf mü?

Hep anlatıyoruz, Türkiye üzerinde büyük oyunlar oynanıyor…

Bir tek bu hükümet bunun farkında değil…

Bizden vazgeçtik, çocuklarımıza ayıp oluyor…
Yayın Tarihi : 24 Mayıs 2006 Çarşamba 13:06:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?