19
Mayıs
2024
Pazar
BÜROKRASİ-BÜROKRAT

TAŞ ATAN BÜROKRATLAR

Geçen hafta ‘Çocuklar İçin Adalet Çağırıcıları’nın toplantısı vardı.
Ceylan’ın ölümüne sarsılmadan önceki günlerde.
Yasada değişiklik yapılan maddeler, çocukların cezalarından sadece 20 ay indirim yapıyor diye bu toplantıyı düzenlemişler. Bazı girişimler var diye umutlu ve sevinçli fakat son derece yetersiz diye de endişeliler, endişeliyiz.
Çocuklara adalet meselesine yürekten katılmak, şu hayatta derinden hissettiğim tek sosyal sorumluluk. Çünkü bir süredir şunu net olarak anladım ki, bir çocuğun mutlu ve güven içinde olması, hepimizin mutlu ve
güven içinde olması anlamına geliyor. Yoksa cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç
huri netice itibarıyla.
‘Mutsuzum, mutsuzum, tatminsizim’ diyen insan sayısını bir düşünürseniz, çocuklara adalet arayan insan sayısının da o kadar az olduğunu anlayabilirsiniz.
Bu hayatta birileri için bir şeyler yapmadıkça, düşünmedikçe, bütün gerçekliği sadece görüntüden ibaret sayınca, yani gördüğün senindir, görmediğin senin değildir diye düşündükçe mutlu olunamayacağını artık anlamak gerekiyor.
Çocukluk arkadaşım Aslıhan Özen, Ankara’da bir flüt hocası.
Ama önce kendi evinin etrafını süpürerek bu işe başladı. Yani otistik çocuklara yardım konserleri vermeye, hem de öğrencileriyle birlikte.
Gruplarının adı ‘Lirik Nefesler.’ Huzurevlerinde de konserler veriyorlar ama en çok otistik çocuklar için konser vermek istiyorlar, çünkü Aslıhan’ın dediğine göre otistik çocuklar bir tek renklerin, müziğin ve sevginin dilinden anlıyor. Anokder diye bir kurum onlara çok yardımcı olmuş. Bunun dışında parasız, gönüllü konserler vermek istedikleri yerler onları kabul etmiyormuş. Aslıhan gülerek “Çok komik ama konser verebilir miyiz diye rica ediyoruz herkese. Çok az yer var bu ücretsiz sosyal sorumluluğumuzu kabul eden. Şaşılacak bir şey. Ama ben de teker teker çocukların aileleriyle konuştum ve evlerine gidip onlara flüt çalacağım” dedi. Yani evlerine gidip hiçbir karşılık almadan çocuğa tek başına dinleyeceği konserler veriyor.
Aslıhan çocuklara o kadar değer veriyor ki, bir çocuk gördüğünde kalbinin titreşimlerini iki şehir uzaktan hissedebiliyorsunuz.
Bir tohumdan ne kadar meyve çıktığını düşünün. Aslıhan buna uyanmış. Tohum ata ata geziyor, artık nereden fidan biterse.
‘TMK Mağduru Çocuklar’ artık suçsuz olduklarını idrak edilse de onlara da flütler dinletilse, yaraları sarılsa.
Artık yapılsa abi yaa.
Daha hâlâ deniyor ki silahlı terör örgütüne üye olmaydı da filandı da falandı da.. yahu çocuk diyoruz da, çoo cuuk.
Çocuklara laf anlatamazsın ya, onların çocuk olduğunu da sanki çocuklara anlatamıyormuşuz gibi.
Ama sevgi dilinden anlıyormuş herkes; o zaman şöyle anlatalım:
“Sevgili çocuk bürokratlar;
TMK Mağduru Çocuklar valla billa çocuk. Onlar sabi. Onların hiçbir suçu olamaz. Siz de çok yaralısınız evet anlıyoruz, babanız sürekli size kızdı, ‘Senden bir şey olmaz, işe yaramazsın sen’ dedi ama artık affedin gitsin o babaları. Özgür olun ki özgür bırakın. Sonra da hep birlikte flüt dinleyelim, resim yapalım, taş çatlasın 10, 15, 20 yıl daha ömrümüz kaldı, kalan süreyi suçluluk duygusu olmadan geçirelim. Ama bu çocukların daha epey vakti var. Hadi kendinizi affedin ki, bundan sonrasını güzel geçirelim.
Dalga geçmiyorum.
Sevgilerimle, Ayça Aplanız.”

Ayça Şen-Radikal
Yayın Tarihi : 6 Ekim 2009 Salı 15:19:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?