29
Mayıs
2024
Çarşamba
BÜROKRASİ-BÜROKRAT

Mahşerin üç bürokratı

İş dünyası hükümetin açıklayacağı önlem paketini ve IMF anlaşmasıyla ilgili detayları bekleye dursun, Hazine, Merkez Bankası ve BDDK piyasaları, kurumları ve makro dengeleri yakından takip ederek, harıl harıl çalışıyor.

Son bir aydır, gerek Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yürütülen görüşmelerin bir an önce neticelendirilmesi, gerekse de küresel krizin Türk ekonomisine etkisini minimize etmek adına açılacak olan paketin aciliyetle detaylandırılması adına, hükümet ile iş dünyası arasında karşılıklı açıklamalar birbirini takip etmekte. İş dünyası, söz konusu IMF anlaşması ve önlem paketinin bir an önce detaylandırılması konusundaki ısrarını sürdürürken, hükümet kanadında ise, süreçleri takip edip, küresel krizin ulaştığı etki derecesine bağlı olarak, paket ve IMF başlıklarında aceleci davranmama eğilimi ağır basıyor.
İş dünyası hükümetin "soğukkanlılığı" konusunda bir hayli telaşlı. Bununla birlikte, Başbakan Yardımcısı ve ekonominin koordinasyonundan sorumlu Devlet Bakanı Prof. Dr. Nazım Ekren başkanlığında, Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Tevfik Bilgin'in, küresel alanı ve yurtiçi gelişmeleri yakından takip ederek, son derece detaylı bir çalışma ortaya koydukları söylenebilir. Dolayısıyla üç bürokrat ve ekipleri çok titiz bir çalışma içindeler ve bu durum iş dünyası için yeterli bir güvence oluşturmakta.

Az laf, çok iş


Gerek finans piyasalarının, gerekse de reel sektör cephesinin temsilcileri bir noktayı tescil edeceklerdir ki, her üç bürokrat ta belirli bir sıklıkla medyanın karşısına çıkan isimler değil. Yıllardır bu ülkede alıştığımız, aynı pozisyonlarda görev almış ve medyada sık sık yer almaktan hoşlanan bürokratlara benzemiyorlar. Eminim ki, çok sayıda televizyon kanalı ve gazete kendileriyle röportaj için kuyrukta olmalarına rağmen, icraata yoğunlaşmış kamu çalışanları olarak, geri planda kalmayı tercih ediyorlar ve belki de bu sayede, bulundukları pozisyonda iyi iş çıkarıyorlar. Merkez Bankası'nın 2001 krizi öncesi ve sonrasında ortaya koyduğu sıkıntılı performans, yapılan taktiksel hatalar, alınması gereken önlemlerde gecikmelerden kaynaklanan bedelleri hatırladıkça, bugünkü Merkez Bankası yönetiminin hayli proaktif olduğu söylenebilir. Kimse kızmasın, bugünkü Merkez Bankası yönetimine duyduğum güven, önceki dönemdeki ekiplerden çok daha fazla. Bununla birlikte, mevcut Banka yönetiminin zaman zaman "siyasi baskı" yakıştırmalarına maruz kalmalarını önlemenin yolunun, alınan kararların teknik gerekçelerini bir miktar daha detaylandırmak olabileceğini ifade edebiliriz.

Hazine'nin büyük başarısı


Hazine Müsteşarı Çanakçı başkanlığında, Hazine'nin bürokrasi ekibinin 2005 yılından bu yana alkışlanacak bir başarıya imza attıkları söylenebilir. Türkiye'nin kamu borç stoku oranını 4 yılda Avrupa Birliği (AB) kriterlerinin altına getirmek, yüzde 90'ların üzerinden, yüzde 60'ların altına getirmek kolayca elde edilebilecek bir başarı değil. Bu nedenle, aynı başarıyı 2009 gibi koşulların hayli zorlaştığı bir yılda sürdürebilmek, Hazine'ye önemli bir sorumluluk getiriyor. Hazine'nin 2008 yılı finansman programını başarıyla sonuçlandırması halinde ki zaten yılın bitmesine 1 ay kaldı, Hazine son 4 yıl içinde piyasalara 119.2 milyar YTL geri para bırakmış olacak. Yani, Hazine, önceki yıllarda banka ve banka dışı kesimden aldığı 120 milyar YTL'ye yakın kaynağı, artık ihtiyacı olmadığı piyasaya geri bıraktı. 2009'da da aynı performansı devam ettirmeleri, kamu maliyesi alanında pozitif bir tarihi kırılmaya da işaret etmiş olacak.

BDDK'dan titiz çalışma


BDDK ise, Başkan Bilgin'in titiz çalışmaları doğrultusunda, Türk bankacılık sektörü'nün tarihinde ilk kez, bu ölçüde ağır bir krize çok iyi pozisyonda yakalanmasını sağladı. 2007 yılı başında BDDK sermaye yeterliliği oranını yüzde 8'den 12'ye yükselttiğinde, bankacılık camiasından ve ekonomi çevrelerinden yükselen kimi itirazları unutmadık. Ancak, bugün BDDK'ın bu adımının Türk bankacılık sektörü açısından nasıl "emniyet mandalı" görevi gördüğü piyasalarca yeterince algılandı. BDDK'nın yoğun bir gayretle, sektörle bağlantılı verileri, rasyoları, gelişmeleri takip etmesi sayesinde, Türk halkının, tasarruf sahiplerinin, krizin ilk günlerindeki kimi duygusal işlemler dışında, parasını sistemde tutmak konusunda bir tereddüttü olmadığı gözleniyor.
Yani, 2001 krizi döneminde, bankaların batmasına yönelik tehlikeli ve kasıtlı söylentilere, bu defa tasarruf sahiplerinin prim vermemesi, sektörün etkin bir şekilde denetlendiğine dair inançtan kaynaklanmakta. Ancak, buraya kadar sıraladığımız tüm bu detaylar, her 3 bürokrat ve ekipleri açısından önemli bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. O da, hükümetin "soğukkanlılığı"nın gerekçelerini teknik yönleriyle piyasalarla ve iş dünyası ile paylaşma. Atılması gereken adımlar konusunda da, hükümeti geç kalmaması yönünde ikna ise cabası. 2009'u bu tür bir titiz çalışma ile başarılı bir şekilde atlatırsak, 2010'da Türkiye'nin yeniden iyi bir büyüme bir performansı yakalayacaktır.

Kerem Alkin - Referans
Yayın Tarihi : 3 Aralık 2008 Çarşamba 15:30:25
Güncelleme :3 Aralık 2008 Çarşamba 15:35:34


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?