30
Mayıs
2024
Perşembe
BÜROKRASİ-BÜROKRAT

Özerklik sözde kaldı

Kuruluş kanunlarında özerk görünen ve ilgili oldukları alanlarda çok önemli işlevleri bulunan EPDK, SPK ve YÖK gibi kurulların tarafsızlığına son yıllarda iyice gölge düştü

İlgili oldukları sektörleri düzenlemekle ve denetlemekle görevli olmak üzere yasalarla ‘idari ve mali özerkliğe’ sahip olarak kurulan kurulların özerklikleri lafta kaldı. Bu durum sadece ekonomiyle ilgili kurullarla sınırlı kalmazken, Cumhurbaşkanlığı’na Abdullah Gül’ün getirilmesi ve Ahmet Necdet Sezer vetosunun ortadan kalkmasıyla gerçekleştirilen atamalar sonucu TRT ve YÖK gibi özerk kuruluşlar da iktidardan doğrudan talimat almaya başladı. 

Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), TRT gibi kurumlarda son zamanlarda yaşananlar, bu kurumların özerkliklerine ve tarafsızlıklarına gölge düşürmeye başladı. Oysa bu ve diğer tüm kurulların mevcut kuruluş kanunlarında “idari ve mali özerkliğe sahip oldukları” yazılı bulunuyor.

EPDK AÇIKTAN TARAF
Özerklik ihlalleri özellikle EPDK’da dikkat çekici boyutlara ulaştı. Ceyhan’da petrol rafinerisi kurmak için ilk başvuru 2006 yılı haziran ayında Petrol Ofisi-OMV ortaklığı tarafından yapıldı. Çalık Holding ile Indian Oil Company ise aynı bölgede rafineri kurmak için 2006 yılı ağustos ayında başvurdu. EPDK, POAŞ’a “Aynı tüzelkişilik hem akaryakıt dağıtımı hem de rafinericilik yapamaz. Rafineri için ayrı bir şirket kurun” demek için 2007 yılı haziran ayını bekledi. EPDK aynı tarihte Çalık Grubu’nun rafineri lisansı başvurusu için ise ‘uygun bulma’ kararı verdi. 

EPDK Başkanı Yusuf Günay ile iki üyenin geçen yıl 19 Kasım’da görev süresinin dolmasının ardından yeni başkan atanıncaya kadar bu görevi vekâleten yürüten Yusuf Tülek döneminde Kurul, altı üyeyle toplanarak 6 Aralık 2007 tarihinde Çalık’a rafineri lisansı verme işlemlerini tamamladı. Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, rafinerinin Çalık’a verilmesinde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın nasıl söz sahibi olduğunu geçtiğimiz günlerde Mehmet Ali Birand’la röportajında şöyle açıkladı: 

“Başbakan’a, sayın Başbakan 2,5 milyar dolar paramız var. Biz bu ülkede yatırım yapmak istiyoruz. Siz Hyundai’ye Çek Cumhuriyeti’ne gitme, gel Türkiye’ye sana teşvik verelim diyorsunuz. Ben sizden ne teşvik istiyorum, ne yatırım indirimi istiyorum, ne kredi istiyorum. Ben sadece ruhsat istiyorum. O ruhsat ile yatırım yapacağım. Direkt 2 bin kişiye, 2 bin 500 kişiye iş vereceğim, endirekt yolla 15 bin kişiye iş vereceğim ve üç yılda da bu işi bitireceğim, rafineri kuracağım dedim. Nerede kuracaksın dedi, Ceyhan’da dedim. Hayır orayı bizim Çalık istiyor ona söz verdik, dedi. Dedim ki Çalık da kursun, ben de kurayım. Petrol dağıtıcısıyım. Çalık müteahhit. Ceyhan-Samsun hattını yapıyor. Yok dedi, bu işin içerisinde Putin var. Bu işin içinde Berlusconi var dedi. Eni var dedi.”

RTÜK’ÜN YANITI BAŞBAKAN’DAN
Diğer özerk kurullarda olduğu gibi RTÜK Kanunu’nda da hem özerklik vurgusu yapılıyor, hem de tarafsızlık. Yasa tarafsızlığın ihlali anlamına gelmesi nedeniyle, RTÜK başkan ve üyeliğine seçilenlerin herhangi bir medya kuruluşunda görev alması halinde ‘görevden çekilmiş kabul edileceğini’ düzenliyor. 

RTÜK başkanlığı yaptığı sırada yasaya aykırı olarak Almanya’da bazı medya şirketlerinde görev aldığı Almanya’daki Deniz Feneri davası iddianamesinde ortaya çıkan Zahid Akman, önceki gün yaptığı açıklamada, RTÜK’te iki dönemdir başkanlık yaptığına dikkat çekerek, Almanya’daki şirketlerde ortak ve yönetici olarak görev aldığı dönemin, ilk başkanlık dönemine denk geldiğini belirterek kendisini savundu.
Doğan Grubu’na ait CNNTürk’ün karasal yayın lisansı için RTÜK’e yaptığı başvurunun sonucunun RTÜK tarafından değil, Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından açıklanması da RTÜK’ün özerkliğine ağır darbe indirdi. Erdoğan, Almanya’daki Deniz Feneri davası çerçevesinde Zahid Akman hakkındaki haberlerin “CNN’in istediği bir izin verilmediği için” yazıldığını ileri sürdü.

YÖK YENİ BİR KİMLİĞE BÜRÜNDÜ
Yüksek Öğretim Kurumu’nda (YÖK) yaşanan özerklik ihlali ise ayyuka çıktı. Prof. Dr. Erdoğan Teziç’in başkanlığı döneminde YÖK, hükümetin yükseköğretime yönelik uygulamalarına sık sık karşı duruş sergiliyordu. Ancak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Yusuf Ziya Özcan’ı 10 Aralık 2007’de Kurul koltuğuna oturtmasıyla birlikte YÖK’ün kimliği de değişti. 21 kişilik YÖK Genel Kurulu’nda AKP hükümeti ve Gül tarafından atanan isim sayısı 11’e yükseldi. Dokuz üye muhalif kalırken, Üniversiteler Arası Kurul (ÜAK) kontenjanından YÖK üyesi olması teklif edilen, hükümete ve Özcan’a karşı tavırlarıyla bilinen Prof. Dr. Celal Şengör’ün ataması yapılmadı. Özcan ile iktidar yanlısı bir kimliğe bürünen YÖK, katsayı, türban gibi konularda, AKP hükümetinin attığı her adımı destekler duruma geldi. YÖK Başkanı Özcan, göreve gelir gelmez hükümet üyeleriyle yaptığı ‘samimi görüşmeler’ ve yine hükümet kanadından aldığı ‘kadro ve mali iyileştirme’ sözleriyle anılmaya başladı. Özcan’ın, hükümet kanadından aldığı talimatlar bir mikrofon kazasıyla da gün yüzüne çıktı. TBMM Başkanı Köksal Toptan ile basına yansıyan aralarındaki diyalogda, Özcan, basına konuşmayacağını belirterek, “Hem sayın Cumhurbaşkanı tavsiye etti hem Başbakan, ‘Aman hocam, bir şey söylersin ipimizi çekerler’...” demişti.

SİPARİŞLER PEŞİ SIRA GELDİ

Özcan başkan olur olmaz, hükümetten siparişler birer birer gelmeye başladı. AKP hükümetinin tabanına verdiği en önemli sözler arasında yer alan ‘türban, katsayı meselesi, yükseköğretim reformu’ gibi siyasi konularda Başbakan Tayyip Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, “O bizim değil, YÖK’ün işidir” açıklamalarıyla, topu sürekli olarak YÖK’e atarak, Özcan’a ‘görev hatırlatması’ yaptı.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ise yine açık unutulan bir mikrofon kazasıyla YÖK’e yönelik ‘hükümetin taktiğini’ açık etmişti. Unakıtan, bürokratının, “Yeni YÖK Başkanı’nın havası değişmiş. Gayet güzel sözler söylüyor” sözlerine “İsterse söylemesin” karşılığını vermişti. Bürokratın, “Bu ortamdan faydalanıp üniversite reformunu da yaparsak hükümet olarak, sayın bakanım çok ciddi başarı olur” ifadelerine karşılık da Unakıtan, “300 milyona yakın üniversitelere iyileşme yapıyoruz yıllık. Gülüp oynasınlar. Daha sesleri çıkmaz. Tarifeyi de ufak bir rötuşla geçiştiririz böylece” demişti. 

YÖK Başkanı Özcan, üniversitede türban düzenlemesinin Köşk’te onaylanmasına rağmen, düzenlemeyi yeterli görmeyerek, türbanlı öğrenciyi kabul etmeyeceklerini açıklayan rektörlere bir yazı göndererek, türbanlı öğrencilerin derslere alınması gerektiği uyarısında bulundu. 23 yeni üniversite için rektör adayı belirleyen Özcan başkanlığındaki YÖK, gizli oylama yöntemiyle belirlenerek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayına sunduğu 69 rektör adayından 36’sını türban tartışmasının yoğun olduğu dönemde ‘türbana özgürlük’ bildirilerine imza atanlardan seçerek de bu konudaki tutumunu ortaya koydu.

AKP, SPK’YI HARAKETE GEÇİRDİ
En son özerklik ihlali Sermaye Piyasası Kurulu’nda (SPK) yaşandı. AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fırat, önceki gün, yıllar önce Uzanların ortaya attığı ‘kâğıt kaçakçılığı’ iddiasını gündeme getirerek, “Kâğıt kaçakçılığı iddiaları da mutlaka mali suçlar kapsamında bütün yetkili birimler tarafından incelemeye alınmalıdır” çağırısında bulundu. Fırat’ın açıklamasının hemen ardından önceki gün SPK tarafından hükümet yanlısı yayın kuruluşlarına haber servisi yapılarak, SPK’nın Doğan Grubu bünyesindeki gazetelere kâğıt sağlamak için yurtdışında tabela şirketler kurduğu, bu şirketler aracılığıyla gazete kağıdını hisseleri borsada işlem gören şirketlere yüksek fiyatla satarak küçük yatırımcıları zarara uğrattığı iddiasıyla inceleme başlatıldığı bildirildi. Doğan Yayın Holding ise dün borsaya gönderdiği yazılı açıklamada, şirket bünyesindeki gazetelerin, kâğıt ve baskı malzemelerini emsal değerlerden veya zaman zaman emsal değerin de altında değerlerden ithal etmekte olduğu, yurtdışı kuruluşların verdiği lojistik destekle birlikte yapılan toplu gazete ve baskı malzemesi alımlarında önemli fiyat avantajlarının sağlandığının bir gerçek olduğu görüşüne yer verildi.

DİRENENLER DE VAR: TMSF, MERKEZ BANKASI
Özerk kurum ve kurullar içerisinde hükümetin taleplerine, özerkliklerini hatırlatarak direnenler de bulunuyor. Bunların başında Durmuş Yılmaz başkanlığındaki Merkez Bankası (MB), Tevfik Bilgin başkanlığındaki Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Ahmet Ertürk başkanlığındaki Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) geliyor. 

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz da hükümetten gelen ‘Faizleri indirin’ ve ‘Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşıyalım’ isteklerine direnmesiyle dikkat çekiyor.
TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, Sabah-atv’nin ihalesine sadece hükümete yakın Çalık Grubu’nun gireceğinin ortaya çıkması ve bunun fiyatta düşüşe yol açacağını görmesi üzerine “1.1 milyar dolardan aşağı teklifi kabul etmeyeceklerini” açıkladı. Ertürk’ün bu açıklaması üzerine Çalık Grubu ihalede 1.1 milyar dolar teklif vermek zorunda kaldı. BDDK?Başkanı Bilgin de bazı AKP’li önde gelen milletvekillerinin ‘oy avcılığı’ kokan girişimlerine şiddetle karşı çıkıyor.

Radikal
Yayın Tarihi : 12 Eylül 2008 Cuma 16:39:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?