3
Haziran
2024
Pazertesi
KADIN

ASLINDA HEPİMİZ SAPIĞIZ, AMA BASKI YÜZÜNDEN ENGELLENİYORUZ

Türk kadınlarının fantezileri düş sandığım adlı bir kitapta toplandı

Kitabın editörü gazeteci Yasemin Candemir, kadınların fantezilerine nasıl ulaştığını anlatıyor:

Bu kitap fikri ne şekilde doğdu?

Bu kitabı yapma fikri 10 yıldır kafamdaydı. İstatistikler evli kadınların büyük bir çoğunluğunun aseksüel bir hayat sürdüğünü ya da eşini aldattığını gösteriyordu. 1990’lı yıllarda bir kadın Nancy Friday, benim şimdi yaptığım çalışmanın aynısını ABD’de de yaptı. Kitap sayısız fantezi ile doluydu. Okumaya başladığım ilk günden itibaren kafamda aynı tilki dolaşmaya başladı. “Nasıl yaparım da ben de kadınların yatak odalarına sızarım” diye. Nisan ayında gazetelerden birine ilan verdim; “Fantezilerinizi gönderin. Yayınlanan fantezilere isim açıklanmadan telif ödenecektir.”

Kitaptaki fanteziler bu kadar mı yoksa bunlar bir elemenin ürünü mü?

Kitapta tam 44 kadının fantezisi var. Alanya’dan Urfa’ya, Diyarbakır’dan İstanbul’a kadar. Sayısız mail aldım. Ama içlerinden bir pedofili ve bir zoofili fanteziyi çıkardım. Yayınevi bile görmedi onları. Bu arada ilanda kadın, erkek ayrımı yapmadığım için erkeklerden de sayısız mail geldi.

En sık rastlanan fantezi hangisi?

Kesinlikle tecavüz ve izlenme fantezisi.

Sizi en şaşırtanı hangisi?

42 yaşında Zehra’nın gönderdiği Bodrum fantezisi. Evli bir kadının arkadaşıyla çıktığı tatilde yaşadıkları...

Okudukça fantezilerin hepsinin çok gerçek olduğunu anlıyorsunuz

Kadınların en zor ifade ettikleri şey ne?

Sevişmenin gerçekleştiği an. Ön sevişmeyi rahat ifade ediyorlar ama iş o noktaya gelince seçecek kelime bulamıyorlar.

Mesela metinde cinsel organların adı ya da argo konuşmalar yok ya da “ölçülü.” Kitabın yayımlanması için siz mi bir sansür uyguladınız?

Neredeyse hepsinde cinsel organ isimleri, sevişme anları argoydu. İster istemez sansür uyguladım. Bu kitabı özellikle kadınların okumasını istiyorum. Çünkü buna, hemcinslerinin aklından geçenleri bilmeye, kendini suçlamamaya ihtiyaçları var.

“Kadınlar cinsellikte ne arıyor?” sorusunun yanıtını buldunuz mu?

Sorunun yanıtı: Hepimiz sapığız. Ama mahalle, koca, baba baskısı nedeniyle engelleniyoruz.

Bu fantezileri diğerlerinden ayıran ne?

Hepsi çok gerçek. Okudukça anlıyorsunuz. O fantezileri yaşıyorlar, hayal dünyalarında yer ayırıyorlar, hissediyorsunuz.

Bu kitapla ilk kez kadınların cinsel düşlerine girdik. Burada saklı olan neymiş?

Kadın özgürleşiyor ama kafaca. Bedeni hâlâ baskı altında. Baskılardan kurtulursa kocasıyla haftanın tek günü yaşadığı tecavüz benzeri ilişkiden de kurtulabilecek...

Kadın kafaca özgürleşiyor ama bedeni hâlâ baskı altında

Fanteziler oldukça gerçek ve Türkiyeli

Bu kitap sizce neyin ifadesi? Yani bunu okuyanların karşısına farklı ne çıkacak?

Öncelikle gerçeklik duygusu hakim gelen fantezilerde, internet veya dergilerde -siz de okuduğunuzda hissedersiniz- çoğu zaman aslında bir erkeğin kadınmış gibi yazdığı ve daha çok erkekleri heyecanlandırmayı amaçlayan şeyler okuruz. Buradaki fanteziler oldukça gerçek, dahası Türkiyeli fanteziler. Onun için yazdığım “Sonsözde”, “Erotürk” diye bir laf ettim. Dolayısıyla Türkiyeli kadının iç dünyasıyla ilgili, erotik imgeleriyle ilgili fikir veriyor. Çağın, geleneğin içinden nasıl yuvarlanıp geçtiğini; Sex and the City ile Seymen Ağa kadınlarının nasıl harmanlandığını ve nasıl bir model çıktığını izlemek için iyi bir adım buradaki yazılar.

Erkekler eşleriyle yaşadığı cinselliği yavan buluyor

Kadınlar bu kitapla fantezilerini dışavurdukları gibi bunu yazı yoluyla yaptılar. Bu onlar için daha mı kolay oldu?

Tabii ki... Sorun şu ki gerek erkekler, gerek kadınlar bunları partnerleriyle paylaşmadıkları müddetçe verimli bir cinsellik yaşanamıyor. Erkeklerin evde eşleriyle yaşadıkları cinselliği tırnak içinde yavan bulmaları, kadınların sabunu bile ifade edememelerinin altındaki temel dinamik... Tarihimizden getirdiğimiz erotik imgelerimizden utanıp, suçluluk hissettiğimizde artık onları dillendiremeyiz. Oysa kadının suçlanacağını ve yargılanacağını düşünerek partnerine anlatmadıkları, çoğu zaman erkeğin dışarıda aramaya kalkıştıklarıdır.

Kadınların fantezilerinden hareketle nasıl bir Türkiye görüyorsunuz?

Değil bölgelerin, sınıfların tek tek bireylerin bile erotik imgelerinde farklar vardır ve olmalıdır da. Türkiyeli kadının New York’ta çekilen bir dizi filmdeki kadına benzemesi gerekmiyor. Her şeyimizle birlikte oralarımızın da globalleşmesi can sıkıcı... Karadenizli bir kadının Güneydoğulu bir kadınla neden aynı fantezileri olsun? Hele hele her ikisinin de Samantha gibi olması niye bekleniyor ki?

Bu kitap poşete girer mi?

Eğer öyle bir şey olursa ve yasalar el veriyorsa dantelli poşete koyarım...

Prof. Dr. Alİ Akay Kitaptaki metinleri yorumlayan ve önsöz yazan Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı

Türkiye’de kadınlar kendilerini ifade etmeye başladı

Bu fantezilere bakarak Türk kadınında şiddetin ve erotizmin artık birleştiğini varsayabiliriz. Birçok vakada bir hizmet verme, aşağılanma, hizmetçilik veya patrona hizmet gibi ikili ilişkilerin sınıfsal yapısı dikkat çekiyor. Ancak burada daha da ilgi çeken şey kadınların kendi özgürlük alanlarını hayal ederken, bir yandan da patronlarıyla birlikte eşit ilişkiye girebilme fantazmı... Diğer yandan “erişemeyecekleri” bir hayatı yaşayan erkeklerle birlikte olma fantezisinin bugün artık “beyaz atlı” prensin yerini almaya başladığı... Buradaki cinsel şiddet daha çok kendisini aşağılama veya “fahişeleşme” fantazmına doğru kayıyor. Bu vakalarda kendilerine bir sözleşmeli cellat arayan kadınların baskı altına alınma fantezileri de gözlemlenebiliyor ama yine de çoğu vakada “Bir kadın özgürleşmesinden” söz etmek doğru olur. Fantazma, gerçekleşemeyen bir hülyanın, hayalde gerçekleşmesi demek; ama bu da cinsel tatminin gerçek üzerinden değil de biçimselik ve hayal gücü üzerinden geliştiğini düşündürtüyor. İkili ilişkilerde kadınların patronlarıyla ilişkilerinde nasıl bir madun (alt, ast) cellat ilişkisi mevcutsa, iş kadınlarını yöneticiliğinin arkasındaki tatminsizlik ve sevgi eksikliği, o kadınların ikili yaşamalarına neden oluyor. Postmodern yaşamlardaki değişkenliği işaretleyen ikili yapıların yaşamları ikiye bölmesi, iş ve zevk arasındaki ayrımın Freudyen ikiliğini bize gösteriyor. Türkiye’de konuşamayan bir azınlık olarak kadınların kendilerini ifade etmeye başladığını izliyoruz.

İşte Türk kadınlarının fantezileri

Ayşe, 18, Bursa

Benim en çok sevdiğim fantezi, kostüm değiştirerek erkek arkadaşımın karşısına çıkmak. En son hizmetçiydim. Ev sahibi rolüne bürünen sevgilimle oynaşmaya başlıyorum. Karşısındaki sandalyeye oturuyorum. Bacak bacak üstüne atıyorum. Sanki Sharon Stone’um. Ona maaşımın az geldiğini söylüyorum. O arttırmayacağını söylüyor. Ben de bir şekilde telafi etmesini istiyorum. Bacaklarımı biraz daha aralıyorum. Dayanamıyor ve kucağına alıp yatağa atıyor.

Sibel, 30, Şanlıurfa

Bir patronla iş görüşmesindeyim. Üzerimde boyu dizlerime kadar olan bir etek var. Üzerimde de bir büstiyer var. İş görüşmesi, o masasında otururken başlıyor. Ben masanın diğer tarafında oturuyorum. İlgisini hissediyorum ama emin değilim. Durmadan eteğimi çekiştiriyorum. Yanıma oturuyor. “Sizi işe alacaksam denememiz gerek” diyor. “Neyi?” diyorum. Gözlerime bakıyor. Daha da yaklaşıyor. Öpüşmeye başlıyoruz. İyi olduğumu söylüyor. Ne büstiyerimi ne eteğimi çıkarıyor.

Hicran, 25, Diyarbakır

Benim tek istedigim kahvecinin çırağı Şükrü’yle sinemaya gitmek. Bizim burda filmler 15 gün oynuyor. Gelecek olana gidebilsek keşke... Arkadaşım Nalan’la ona not gönderdim. Bana mısın demedi. Geçen gün pazara gideceğim bahanesiyle dört kere kahvenin önünden geçtim. Dönüp bakmadı. Elimi tutsa, gözümün içine baksa ne mutlu olurum. Geçen arkadaşım söyledi fantezilere para veriyormuşsunuz. Benim fantezim Şükrü. Kalbim küt küt atıyor onu görünce...

vatan
Yayın Tarihi : 4 Ekim 2009 Pazar 20:56:43


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?