Bir mahalle dizisiyle ekrana dönmeye hazırlanan ve ilk kez bir anneyi canlandıracak olan oyuncu Feride Çetin; 'Kadınların bir adım geride durmasına inanıyorum. Dünyaya gelme nedenimiz anne ve eş olmaktır' sözleriyle feministlere meydan okuyor.
Hatırla Sevgili' adlı dizide Güzide karakteriyle geniş kitlelerce tanınan Feride Çetin'i, kameraların karşısına çıktığı ilk film olan 'İki Genç Kız'daki Behiye'den bu yana her rolünde, fiziksel olarak da başka biri olarak izliyoruz. Bol ödüllü ve sinema tutkunu bu genç oyuncu, aslında entelektüel gelişmesine odaklanmış durumda. Bir yandan bastırmadığı kitaplar yazıyor, bir yandan da bazı dergi ve gazetelere film ve kitap eleştirileri. Üç dil bilen, bisiklet ve Wing Chung sporlarıyla ilgilenen Feride Çetin, atv'de 'Yalancısın Sen' isimli yeni bir mahalle dizisiyle karşımızda olacak. Bu projede olmanın kendisi için büyük bir mükafat olduğunu belirten oyuncu, dizinin yönetmeni Metin Günay ve diğer oyuncuların tam bir aile olarak çalıştıklarını söylüyor.
Yeni proje nasıl gündeme geldi?
Çok tesadüf oldu aslında, çok keyifli olmadığım günlerdi. Bir yerde büyük bir sevap işlemişim ki o yüzden bu projeye dahil oldum diye düşünüyorum.
Nasıl bir karakteri canlandırıyorsunuz?
Nedenlerden biri, karakterin anne olmasıydı. Çünkü anne olmak ve hep bir anneyi oynamak istiyordum. Oynadığım Nazan karakteri, iki çocuğuna tek başına bakmak zorunda olan biri. Ödemesi gereken yüklü bir kredi borcu var. Başa bela bir de abisi var ve sürekli Nazan'a köstek oluyor. Hayatının bu kadar çıkmazla dolu olması onu sert biri haline getirmiş. Sadece çocuklarıyla olduğunda şirin yüzünü görebiliyoruz. Bir karakterin başında ne kadar çok dert varsa o kadar zevkli çünkü oyuncu o zaman daha çok şey çıkarabilir.
Erkek kahraman nasıl biri?
Evlilik korkusu olan bir avukat; 'Evlenmek mi? Aman!' diyor.
n Erkeklerin bu bağlanamama durumu için ne düşünüyorsunuz?
Bir şey düşünmüyorum. İnsanları erkek ve kadın olarak görmüyorum, benim için insanlar. Hayatta genellemelere de inanmıyorum. Evet, beyinlerimiz farklı çalışıyor, bunu araştırmalar söylüyor zaten. Çoğu şey de hormonlarımızdan kaynaklanıyor. Biz farklı türlerdeniz ama nihayetinde insanız, önemli olan da bu.
Bu dizinin mesajı ne?
Hani 'kadın adamı vezir de eder rezil de eder' durumu vardır ya, 'zor ve karakterli bir kadınla bir adam nasıl ve ne kadar başa çıkabilir?' olacak.
Bence başa çıkmaz hemen kaçar...
İşte dizi de bunu arıyor.
Genelde erkeklerin bir adım önde olma gibi bir derdi vardır zaten...
Feminist değilim ve kadınların bir adım geride durmasına inanıyorum.
İDEAL İLİŞKİ BERABER ÜRETEREK GERÇEKLEŞİR
Kadın bir adım geride durmalı' diye düşünmenizi anlayamadım, bir kadın niye böyle düşünür ki?
Fikirlerimi söylediğimde sizin gibi çok şaşırıyorlar. Çünkü öyle yaratıldığımıza inanıyorum. Her ne kadar kadınlar konum değiştirmiş olsa da dünyaya gelme nedenimizin anne ve eş olmak olduğuna inanıyorum. Çünkü kadın organizatör ve çünkü kadın kafa; kollar ve bacaklar yani Voltron erkek. Kadın kafa ve beyin olduğu için her şeyi yönlendirebilir. Evet, bir adım geride durmalı. İdeal bir ilişkinin beraber üreterek gerçekleşeceğine inanıyorum.
Niye eşit şartta değil de geride?
Çünkü daha zor şeylerle erkek ilgilenmeli, o yüzden kadın bir adım geride durmalı. Kadın daha çok evle ilgilenmeli.
Evlenip çoluk çocuğa karışınca siz de mi kendinizi evinize adayacaksınız?
Evet, öyle düşünüyorum. Bir yandan da sinemaya aşığım ama o zaman daha az bu işleri yapacağım. Bu yüzden akademik kariyerime devam etmek istiyorum. Yaşlandığımda akademisyen olup kitaplarla ilgilenmek istiyorum.
Küçükken kız çocuklarına en iyi mesleğin öğretmenlik olduğu aşılanır ya, size de böyle olmuş galiba...
(Gülüşmeler...) Ama bu benim hayalim. Bazen hayat planladığımız gibi de yürümüyor. Her gün başka kapılar açılıyor.
Mutlu bir çocuk muydunuz?
Öyle olmasa kendine güvenen biri olamazdım zaten. Bu işin okulunu okudum, master yaptım, çalışmaya en iyi filmden başladım, bu piyasada bir tane akrabam yok ve bir kişi de elimden tutmadı. Mutlu olamasam bu piyasaya dayanamazdım. Dayanılacak bir şey değil.
Nedir o 'dayanılamayacak' olan?
'Sen kimsin, nesin, senden bir şey olmaz' diyen insanlara karşı durmak dışında bir dünya görüşün ve inancın var ve bunu korumak istiyorsun. Korumazsan yok olup gidersin. Önceleri bu durumu kafama çok takıyordum. Artık insanların dediklerini önemsemiyorum. Önceden derimin altına girmelerine çok izin veriyordum, artık bu insanlar canımı çok yakmıyor. Bir şeyleri doğru yapmak için çabaladığında önünü tıkamak isteyenler oluyor, ayak oyunları yapıp dolap çeviriyorlar. Bu kişilere 'Kimseye zarar vermem sadece bu işi yapmak istiyorum, hiçbirinizle derdim yok ve bu kadar da basit bir kızım işte. Kimsenin sevgilisine yan gözle bakmam, komşunun tavuğuna kışt demem. Bana niye bunu yapıyorsunuz?' diyorum
Kendinizi nasıl koruyorsunuz?
Kaçıyorum, bırakıp gidiyorum. Yapabileceğim bir şey yok ve yapmak da benden çok şey götürüyor. Çok da üzerime gelirlerse hiç oyunculuk yapmam diyorum.
Kadınlar kadınları çekemez...
Beni çekemeyen, entrikalarla işten attırmaya çalışan kadınlar oldu tabii. Ama Allah'ın sevgili kuluyum ki o kişinin gazetelerde ifşa olduğunu gördüm. Bana niye öyle entrikalar kurduğunu anlayamadım. Bir şekilde çevremde olan ve kalabilen insanlar onlara zararım olmadığını görüyorlar. Sadece zararım kendime.
Zararım kendime derken...
Bir şeyi güzel yapmadığımda ya da birinin kalbini kırdığımda çok canım yanıyor. Kolay kırılan biriyim, karşımdakinin de kırılabileceğini düşünüyorum.
Kırıldığınızı belli eder misiniz?
Kaçıp gidiyorum ama alındığımı belli ederim. İyi oyuncu değilim, yüzümden her şey anlaşılır.
Yazıyla ilişkinizi anlatır mısınız?
Şiir de yazmaya çalışıyorum ama daha çok öykü yazıyorum. O an ne ilgimi çekiyorsa onunla ilgili yazarım. Annem en iyi yaptığım işin yazarlık olduğunu söylüyor. Yazmak çok özel ve beni normalleştiren bir şey. Oyunculuk yaparken çok panik oluyorum, sette 'rahat ol' diyorlar ama ben mükemmeliyetçi biriyim ve olmadığında panik atak geçiriyorum resmen. Yalnız kalıp yazdığımda daha çok sakinleşiyorum.
DÜNYAYI SİYASET DEĞİL SANAT DÜZELTECEK
Odanızda Deniz Gezmiş'in posterleri olurmuş, şu sıralar politikaya karşı ilginiz ne durumda?
Küçükken dünyayı değiştirebileceğime inanıyordum. Artık bunun böyle olmadığını biliyorum ama yine de sahile vurmuş bir denizyıldızını denize atsam yeter diye düşünüyorum. Bir sinemacı olarak ne yapabilirsem onu yapıyorum. Sendikalar benden bir şey isterse yardım ederim, çocuklar için bir şey yapmam istenirse yaparım. Vaktim elverdiğince, ülkenin her yerinden, kim, ne isterse yardım ederim.
Sizi politik olmaktan uzaklaştıran neydi? Nerede kırıldınız?
Aktif olarak 1 Mayıs'lara katılırdım. Arkadaşlarımın başına birtakım olaylar geldi, keza benim de. Bu işi yürekten isteyerek, inanarak ve okuyarak yapan çok az insan var. İnsanlar bir şeyleri değiştirmek istiyorsa önce kendilerini adam etmeliler.
Peki, size göre düzeni değiştirmenin yolu siyasetten mi yoksa sanattan mı geçer?
Sanattan. Kimse alınmasın ama siyaset koskoca bir yalan. Politika, beni üzmekten başka bir şey yapmadı, hayatımı değiştirmedi. Hayatımı filmler, kitaplar düzeltti.