22
Mayıs
2024
Çarşamba
KADIN

KADIN DAYAK YEDİ YERİNE ERKEK DÖVDÜ DEMELİYİZ

Aile İçi Şiddete Son kampanyasının mimarı olan Hürriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı: "Gönlümden geçen, 10 yıl sonra bir şiddet araştırması yapıldığında 'Karıma vurduğum için utanıyorum' diyen erkeklerin oranının yüzde 100 olması"

Çok değil... Bundan bir hafta önce pazar günü... 25 yaşlarında bir kadın, akşam saatlerinde postaneye gidiyor. Görünürde bir darp izi yok ama görünmeyen yerleri sızım sızım. En kötüsü en içte olanı... "Kalbin de hafızası yok mudur?" Vardır ve tam da oradadır canını asıl yakan. "Hepimizin başından geçti, kocandır, döver de sever de... Hadi kızım evine dön" diyen annesinin sesi. Anneannesinin, teyzesinin, ablasının, adsız tüm kadınların...
Ama o, bu kez kararlı. Başka bir sese anlatacak sözünü. Elinde bir telefon numarası var, aradığı ses bu numarada: (0212) 656 96 96.
Kalan son gücüyle numarayı çevirip anlatıyor derdini: "Kocam öldüresiye dövdü. Evden kaçtım. Gidecek yerim yok. Yardım edin..."
Kadına cevap veren uzman psikolog, nerede olduğunu öğreniyor. Kısa sürede bir ekip otosu, postanenin önünde bekleyen kadına ulaşıyor. Karakolun çocuk şubesinde bir gece misafir edip ertesi gün Sosyal Hizmetler'e gönderiyorlar kadını. Tabii bu arada 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun'dan hareketle dayakçı koca hakkında hukuki işlemler başlıyor.
Sonrası bilinmez. Belki bir hafta sonra evine dönecek belki Sosyal Hizmetler'in sağladığı olanaklarla yeni bir hayata cesaret edecek.
Ama o artık yalnız olmadığını biliyor. Onun gibi şiddet gören kadınlara profesyonel yardım veren, yol gösteren, donanımlı bir ekip var artık. Hem de bir telefon uzaklığında.
Hürriyet gazetesinin üç yıl önce Çağdaş Eğitim Vakfı, İstanbul Valiliği ve CNN TÜRK ile işbirliği içinde başlattığı Aile İçi Şiddete Son kampanyasının 15 Ekim 2007'de hizmete giren Acil Yardım Hattı bu.
Kampanyanın en yeni uygulaması, bu acil yardım hattı. Daha birçok projeleri var... Sıradaki ise 7-8 Aralık tarihlerinde, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ile işbirliği içinde yapılacak uluslararası sempozyum.
Bu yılki başlığı "Medya ve Aile İçi Şiddet" olarak belirlenen sempozyum öncesinde, kampanyanın mimarı olan Hürriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı ile konuştuk.

Kampanya nasıl başladı?
2004'te karar verdik. Ama proje asıl ivmesini 2005 yılının sonbaharında kazandı. Malatya'daki Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağlı yuvada çocukların vahşice dövüldüğü o trajediyle hepimiz paramparça olduk. O olaydan sonra şiddeti önlemek için Hürriyet olarak daha fazla ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık. Bu bir kısır döngü. Kendi şiddet görüyor, sonra gördüğü şiddeti çocuğuna uyguluyor; çocuğu aynı şiddeti kendi çocuğuna...
O yüzden Aile İçi Şiddete Son dedik.

Aile, özellikle de Türk ailesi gibi kapalı, hassas bir yapının içinde işleyecek bir sosyal sorumluluk projesine girişmek cesur bir karar değil mi?
Evet, cesurca bir karardı. Çünkü aile içi şiddet büyük bir tabu. TÜBİTAK'ın sponsorluğunu yaptığı son araştırma her 10 kadından 9'unun şiddeti haksızlık olarak gördüğünü söylüyor. Öte yandan kadınların yüzde 50'si "Yapabilecek bir şey yok, kimin başına gelirse gelsin susarım. Çünkü aile içinde halledilmesi gereken bir mesele" diyor. Oysa bu aile meselesi değil, insan hakları ihlali. Bu tabuyu kırarsak, herkes bu benim de meselem derse o zaman büyük bir adım atmış oluruz.

"Ağrı'da ahıra sığınmış halde bulundu!"
Kampanya kapsamında 15 Ekim'de şiddet gören kadınlar için 24 saat acil hizmet veren (0212) 656 96 96 numaralı bir telefon hattı açtınız. Nasıl bir ihtiyaçtan doğdu bu hat?
Almanya'da bu hatlardan yüzlerce var. Ancak iki yıl öncesine kadar, Almanca bilmeyen vatandaşlarımıza -ki içlerinde şiddet gören çok sayıda kadın var- hizmet veren bir hat yoktu. Onlar için bir Türkçe hat kurduk. Psikoloji eğitimi almış arkadaşlarımız gönüllü olarak o hatta hizmet vermeye başladı.
Geçen sene biri, ODTÜ psikoloji mezunu, hikayesini anlattı bana. Telefon çalıyor, açıyor; bir kadın. Türkiye'den, köyden gelmiş, Almanya'ya yerleşmiş ve üç ay boyunca dışarı çıkmamış. Üzerine kapı kilitleniyor ve içeride şiddet görüyor her gün. Derken bir gün abonelik yoluyla gelen Hürriyet gazetesi kapının altından atılıyor. Kadın gazetede bizim Türkçe telefon hattımızla ilgili ilanı görüyor. Arayıp gönüllü arkadaşımızla 2,5 saat konuşuyor. Planlar yapılıyor ve kadın kurtarılıyor.
Bu hikayeyi dinledikten sonra çok etkilendim ve biz bu hattı Türkiye'de nasıl yaparız konusunu gündeme getirdim. Arkadaşlar müthiş bir proje geliştirdiler. AB'den de ciddi bir fon aldık. Bu bizi daha da cesaretlendirdi.

Bu hat sadece İstanbul için geçerli bir pilot uygulama mı?
Bu bir İstanbul numarası ama Türkiye'nin her yerinden aranabiliyor. Geçen hafta Ağrı'da şiddet gören bir kadına ulaştı arkadaşlarımız. Bir ahıra sığınmış halde bulundu. Şu anda Sosyal Hizmetler'de koruma altında.

vSistem nasıl işliyor?
Bu hattaki yapıda destek olarak, valilik var, emniyet var, üniversiteler var, bu iş için maaş alan psikologlar var. Telefona yanıt veren psikolog, öncelikle arayan kişinin aile içi şiddet bağlamında nerede olduğunu belirliyor. Acilen doktora mı gitmesi lazım, polis mi gönderilmeli yoksa sakinleştirilmeli mi? Sorunun yanıtına göre bütün mekanizma bir anda harekete geçiriliyor. Ağrı'daki kadında da şöyle oldu. Telefonunda kontör yokmuş; Birleşmiş Milletler'in desteklediği bir hattı arıyor nereden biliyorsa ve o hat da bizim hatta yönlendirince, kadın kurtarılıyor.

"(0212) 656 96 96 gelecekte küresel yardım hattı olacak"
Hatla ilgili başka projeler var mı?
Almanya'daki hattı buraya bağlamayı düşünüyoruz; çünkü o hat belli saatlerde aranabiliyor. Bütün Avrupa'ya ve Türkiye'ye bu hattan hizmet vermeyi planlıyoruz. Yani gelecekte küresel bir hat niteliği de kazanacak.

Aile içi şiddetle mücadele ederken bir yandan da erkek egemen zihniyeti dönüştürmek, geleneksel cinsiyet rollerini yeniden tanımlamak gerekiyor. Hürriyet'in kampanyası bu dönüşüme nasıl bir katkıda bulunmayı hedefliyor?
Kadınlar, Hürriyet'in Aile İçi Şiddete Son kampanyası gibi kampanyalarla 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un kendilerine nasıl haklar sağladığını öğrenmeye başladıkça, zaman içinde dönüşüm kendiliğinden gerçekleşecek; ben erkeğim sen kadınsın ayrımlarının safsatadan başka bir şey olmadığını kadınlar daha net söyleyebilecek.

Türkiye bugünlerde polisin şiddetini konuşuyor. Aile içi şiddetin önlenmesi mücadelesinin birebir içinde olan polislerin şiddet uygulaması, hayal kırıklığı yaratmıyor mu?
Maalesef şiddet uygulayanlar da en çok güvendiklerimiz; baba, abi, sonra polis...
28 Kasım Çarşamba günü Milliyet'te müthiş bir başyazı vardı polis şiddetiyle ilgili. İçişleri Bakanı'na bu konuda bir şeyler yapın diyordu. İyimser düşünmek istiyorum ve inanıyorum ki; nasıl Hürriyet'in Aile İçi Şiddete Son kampanyasına ivme kazandırdıysa Malatya Çocuk Yuvası'nda olan olaylar, son dönemlerde yaşanan polis şiddeti de bakanlığa bir mesaj verir ve insan haklarını daha iyiye götürmek için polisle ilgili yapılması gerekenler yapılır.

"Yüzlerce haberin dili değişti"
Kampanya çerçevesinde 2005 ve 2006'da iki uluslararası sempozyum düzenlediniz. İkincisinde aile içi şiddetle mücadele için özel sektöre bir ittifak çağrısında bulundunuz. Çağrınıza yanıt alabildiniz mi?
Açıkçası çağrımızda fazla ısrarcı olamadık. Çünkü Hürriyet'in platform olma işlevini fazlasıyla yerine getirmekle birlikte özel sektörün "Ben nasıl katkıda bulunurum?" sorusuna vereceğimiz çok somut bir yanıtımız yoktu geçen yıl. Ama şimdi var. Bir yardım hattı kurduk, bu hat için bir yıllık ciddi bir fon bulduk. Bunu sürekli kılmak, Türkiye'deki özel sektörün yapabileceği bir iştir. Bu kaliteyi sürdürmek, sivillerin elinde olursa mümkün olabilir. Şu an böyle çok net bir beklentimiz var. Bu yardım hattını, Türkiye'nin evrensel Aile İçi Şiddete Son Acil Yardım Hattı yapma konusunda diğer şirketler destek olsun istiyoruz.

7-8 Aralık'ta konferansların üçüncüsü yapılacak. Başlık "Medya ve Aile İçi Şiddet". Türk medyasında şiddet haberlerinde kullanılan dili nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dört-beş yıl evvel, üçüncü sayfalarda çıkan bazı haberler ve fotoğraflar hatırlıyorum ki, tüyler ürperticiydi. Bugün bunlar mevzubahis bile değil. Dolayısıyla bir iyileşme var ama daha fazla mercek altında tutmalıyız. Bir dönem, Hürriyet'te bir kadın grubu forumu oluşturduk. Kadınlarla ilgili yapılan haberlerde kullanılan dil değerlendirildi, eleştirildi. Birkaç haberde yarattıkları farkındalıklar, onu izleyen yüzlerce haberin dilini değiştirdi.
Türkiye'de kadına yönelik şiddet araştırması yayımlandığında Hürriyet, sonucu "Her üç kadından biri dayak yiyor" yerine "Her üç erkekten biri dövüyor" olarak verdi. Bu çok dil kullanımında çok çarpıcı bir değişim bence. "Kadın dayak yiyor" diye yazdığınızda zavallı diye bakıyoruz ama diğer ifadede erkek suçlu diyoruz.

Bu projeyle ilgili bir hayaliniz var mı?
Gönlümden geçen, 10 yıl sonra bir şiddet araştırması yapıldığında şiddet gören kadınların yüzde 10'un altına düşmüş olması, şiddet görmek haksızlıktır, ben buna karşı mücadele ederim diyen kadınların oranının yüzde 90'lara çıkması. Ve karıma vurduğum için utanıyorum diyen erkeklerin oranının da yüzde 100 olması...

"Ne babanızın kızı ne kocanızın eşi olarak... Sadece kendi başınıza ayaklarınızın üstünde durun"

İki oğlunuz var. "Erkekleri yetiştiren kadınlardır" bilinci erkek çocuğu annelerine özel bir sorumluluk yüklüyor mu?
Kızım olmadığı için bilmiyorum ama özel bir sorumluluk yüklediğini düşünmüyorum. Kızım da olsa oğlum da olsa vereceğim mesaj değişmeyecektir: "Şiddet uygulama, uygulanmasına izin verme, hakkını savun..." Şiddetten uzak kalmaları gerektiğini çocuklarımın akıllarına ve ruhlarına sokmaya çalışıyorum. Ailede, kızım sen hanım hanım burada otur; oğlum sen de git kafa kır denirse işin içinden çıkamayız.

Çok kadınlı bir ailede büyüdünüz. Dört kız kardeş ve anne arasında bir kadın ittifakı var mıydı babaya karşı?
Bizde kız kardeşler arasında bir ittifak vardı ama hem babaya hem de anneye karşıydı bu... İktidara karşı! Geleneksel bir aile yapımız var ama ne babam tarafından kız çocuk olduğumuz için farklı konumlandırıldığımızı hissettik ne de annemden.

Kadınlık bilgisi anlamında aklınızda kalan bir söz var mı; evde duyduğunuz, hiç unutamadığınız?
Bizde daha çok birey olma bilgisi öne çıkardı. Ama şu çok söylendi, hâlâ kulaklarımdan gitmez: "Ne babanızın kızı ne kocanızın eşi olarak... Sadece kendi başınıza ayaklarınızın üstünde durun."

"Aile içi şiddetle mücadeleyi bir insan kaynakları politikası haline getirdik..."

Bu projenin Hürriyet çalışanlarıyla da birebir ilişkisi kuruldu mu?
Hürriyet ailesinde çalışanlar bu projeyi çok benimsedi. Projenin erkek çalışanlar arasında her geçen gün daha fazla savunulduğunu görüyorum. Bu sevindirici. Ayrıca dışarıda aile içi şiddetle ilgili yaptığımız çalışmaları eşzamanlı olarak kurum içinde de yapmak gibi bir tutarlılık izlemek durumundaydık. Çünkü başka türlü sürdürülebilir, kararlı ve ikna edici bir duruş belirlemek mümkün değil.
Acil yardım hattının açıldığı günlerde bütün Hürriyet çalışanlarına bir duyuru yayımladık ve kasım ayından itibaren aile içi şiddetle mücadeleyi bir insan kaynakları politikası haline getirdik. Yani Hürriyet, aile içi şiddete uğrayan kendi çalışanlarının da yanında. Hürriyet çalışanları başlarına aile içi şiddet bağlantılı bir problem geldiğinde ya da şiddet gösterdiklerinde şirketin yanlarında ya da karşılarında olacağını çok iyi biliyor.

Milliyet
Yayın Tarihi : 3 Aralık 2007 Pazartesi 13:55:01
Güncelleme :5 Aralık 2007 Çarşamba 11:49:23


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?