19
Mayıs
2024
Pazar
KADIN

R'nin 21 yıllık çilesi

48 yaşındaki R. Çanakkale'de yaşıyor. Bir kaç gün önce eve sarhoş gelen kocası dövüyor, sövüyor ve sonunda bıçaklıyor. R.  21 yıldır şiddete uğrayan kadınlardan yalnız bir tanesi. "Çocuklarım için katlandım" dediği şiddet bir süre sonra kaderi olmuş.

Adının baş harfi R. Soyadı Bianet yazarı Ayşe Durukan'da saklı. Çanakkale'de yaşıyor. 48 yaşında.

İki yıla yakındır Çanakkale El Emeğini Değerlendirme Vakfı'nda (ELDER) çalışıyor. Kadının insan hakları eğitiminden geçerek hayatına yeni bir yol çizmeye çalışıyor. 

Bir gece eve sarhoş gelen kocasının fiziksel şiddeti sonucu hastanelik oluyor.

R. : Sarhoş geldi ve bıçakladı 

"Şu anda hastanede yatıyorum" diyor: "Sarhoş eve gelip önce küfür, sonra da dayak atan kocam hızını alamayıp bıçakladı beni." 

R. 21 yıllık evliliği boyunca sürekli şiddet gördüğünü söylüyor.

"İlk şiddete uğradığımda üç aylık hamileydim. Sonra şiddetin dozu artarak sürdü" diyen R. "Çocuklarım büyüdükten sonra şiddet biraz azaldı. Çünkü onlar 'Yapma baba' diye engelliyorlardı" diyor.

İki kızını tek başına büyütüp evlendirmiş

R'nin iki kızı var. 21 ve 19 yaşlarında. Her ikisi de artık evli olan çocuklarını çok güç koşullarda büyütüp, evlendirdiğini söylen R'nin yanında kızları ve ELDER'li arkadaşları bulunuyor.

"Kocan seni neden dövdü" diyor soruyorum.

"Hiçbir nedeni yok. Her zaman olduğu gibi. Eve sarhoş geldi. Bağırdı, çağırdı, küfür etti ve sonra da bıçakladı. Midemi delmiş. Ameliyat oldum."

"Daha önce şiddete uğradın mıydı?" soruma da verdiği yanıt olumlu.

"Uğradım. Karakolluk oldum, ama karakol hiç ilgilenmiyor ki!.. Bir akşam tutup salıyorlardı."

Hafif şiddet. Göz patlatma!..

Daha önceki uğradığı şiddeti hafif olarak nitelendiriyor Rabia. Şiddetin hafifi nasıl olur bilemiyorum ama, uğradığı şiddetin sonuçlarını şöyle anlatıyor::

"Dövüyordu. Çok ağır olmuyordu. Bir keresinde gözüm patladı. Bir keresinde de dudağım. Dişlerim kırıldı."

Kocası karakolda pişmanlığını dile getirip "Ben karımı seviyorum" diyormuş her keresinde. 

R. "Bir defa yine beni dövdüğünde karakol savcılığa sevk etmiş, oradan da mahkemeye gitmiştik. O zaman kaçıp, gitti. Gemilerde çalıştı. Ben de artık geri dönmez diye şikayetimi geri aldım. Altı ay sonra geri döndü" diyor.

Koca bu kez tutuklu 

R. karakolun bu kez kocasını bırakacağını sanmıyor. "Artık için içine bıçaklama girdi. Şu an zaten tutuklu. Ceza alır" diyor.

"Neden şiddete 21 yıldır katlandın?" diye sorduğumuzda da, her şiddete uğrayan kadının verdiği yanıtla karşılaşıyoruz: "Çocuklarım için katlandım."

Bu kez boşanmakta kararlı

"Bugün bıçakla yaralayan yarın öldürmeye bile teşebbüs eder. Artık bir arada olacağımızı zannetmiyorum."

Şiddet ve işsizlik

Kocasının şiddetinin gerekçesini alkole bağlıyor R. Tabii bir de işsizliğe.

"İşi yok. İlk evlendiğimizde belediye de memur kadrosunda çalışıyordu. Sonra istifa etti. Bugüne kadar doğru dürüst sigortalı bir işte çalışmadı. İstifa ettikten sonra hep gemilerde çalıştı. İki çocuğumu ben evlendirdim. Biri şimdi doğum yapacak."

R. artık çocuklarının tepki gösterdiklerini söylüyor:

"Şu şiddet, eziyet çekilmez" diyor kızları. "Allaha şükür kızlarımın evliliğinde şiddet yok" diye teselli buluyor.

Düşü olmayan kadın olur mu? 

R'nin bir düşü, kendine ait bir hayali yok. "Kendin için ne isterdin?" dediğimde bu kanıya varıyorum.

Tek tesellisinin kızlarının mutluluğu.

Öyle ya hiç hayal kurmayan, düşleri olmayan kadın olur mu? R. öyle kadınlardan biri.

Daha doğrusu düşleri ve hayalleri şiddet görmüş, umudunu tüketmiş bir kadın.

"İnsan ne istemez ki? Güzel bir evliliği, mutlu bir yuvası olsun ister. 21 senedir hiç gün yüzü görmedim ki.

Truva festivalinde şiddete karşı yürüdü

ELDER'le bir komşusu sayesinde tanışmış R. :

"Komşum ELDER'liydi. Orada çalışıyordu. Bende size katılmak istiyorum dedim. Bir buçuk senedir onlarla çalışıyorum. Stand açıp kolye küpe, bileklik, yüzük yapıp, satıyorum. Takı üzerin standım var." 

R'nin 10 gün kadar önce ELDER'in katıldığı Çanakkale'de düzenlenen Truva Kültür ve Sanat Festivali'ndeki kortejde "Önce Ailede Barış" yazılı pankartla, yüzünde şiddete uğrayan kadınları temsilen taktığı maskeyle yürümüş.

Ne trajikomik bir öykü değil mi? 10 gün önce aile içi şiddete karşı yürü, 10 gün sonra neredeyse kocanın bıçaklamasıyla ölümden dön.

"O korteje eğlenmek, şiddete dikkat çekmek için katılmıştım. Hiç aklıma böylesi bir şiddete uğrayacağım, haber olacağım gelmemişti" diye konuşuyor.

Kadına Karşı Şiddete Son Ceketlerde 

Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’ne mektup yazarak "Kadına Karşı Şiddete Son" kampanyası ambleminin erkek ceketlerinde marka yanına işlenmesini istedi. Çubukçu, şiddetin önlenmesi konusunda "hedef kitle"nin şiddeti uygulayanlar, yani erkekler olduğunu söyledi.

Başbakanlık Genelgesi ile kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra özel sektörün de kadına karşı şiddet konusunda sorumluluk paylaşmaya çağırıldığını hatırlatan Çubukçu, şunları kaydetti:

"Biz de erkek giyim firmalarından destek olmalarını istedik. Amacımız, erkekler ceketlerini giyerken marka etiketinin yanında Kadına Karşı Şiddete Son amblemlerini görsünler ve bu konuda bir duyarlılık ve hassasiyet oluşsun. Bu konuda erkeklerin dikkatini çekmek istiyoruz. Markalarla kişiler arası etkileşim çok önemli. Artık bir markanın gerçekten bir marka olarak anılması için sosyal sorumlulukları da paylaşması gerekiyor. Bu bağlamda en önemli sosyal sorumluluklardan biri de kadına karşı şiddetle mücadele. Biz firmalarımızın gerekli desteği göstereceklerine inanıyoruz."



bianet.org/Ayşe Durukan/sansursuz.com
Yayın Tarihi : 27 Ağustos 2006 Pazar 16:12:07
Güncelleme :27 Ağustos 2006 Pazar 18:23:00


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?