20
Mayıs
2024
Pazertesi
KADIN

Solcu kadınların tadı

Aslında 20 senedir habercilik yapıyor ama çoğu kimse onu Müjde Ar, Pınar Kür ve Aysun Kayacı ile birlikte yaptıkları “Haydi Gel Bizimle Ol” adlı programla tanıdı

Muhalif tavrı ve konulara getirdiği yorumlarla dikkatleri üzerine çeken Çiğdem Anad, Berlusconi’nin “Solcu kadınlar sıkıcı, sağcılar eğlenceli” sözleri için de “Erkeğin ne istediğine bağlı” diyor ve ekliyor: “Kişiliği, karakteri, hayata bakışı ön planda tutuyorsa, o zaman solcu kadınların tadından geçilmez.”

Habercilik zor meslek... Günün her anında haberle yatıp haberle kalkmak elbette bu meslekle uğraşan insanların kendine ayırmaya çalıştığı zamanın da büyük bölümünü alıp götürüyor. Tıpkı 20 yıl televizyon haberciliği yapan Çiğdem Anad’ın da hayatından götürdüğü gibi... Anad, bu 20 yıl zarfında her günün 24 saatini haberin belirlediğini ve hayatını biçimlendirdiğini söylüyor. Mesleği bırakan, en azından ara veren Anad bir süredir dinlenmeye çekilmiş ve haber sunmayı henüz özlememiş. Artık gününü habere göre biçimlendirmediğini söyleyen Anad, çalışma saatlerinin ve çocuklarıyla beraber olacağı zamanın belli olmasından gayet mutlu...

Yoğun bir haberci olmanın getirdiği “patlama anlarını” hâlâ yaşıyor musunuz?
Habercilikte 24 saat stres altında olduğunuz, sürekli dünyada neler olup bittiğini takip ettiğiniz için hep gerilimlisiniz. Haberciliği bıraktığınız zaman sanki kendinizi boş bir ovada buluveriyorsunuz. O gerilim içerisinde yaşarken sanki başka bir yaşam biçimi olamayacakmış gibi geliyor. Ama habercilik sonrasında, “Ben bu kadar gerilimi nasıl taşıyabilmişim” diye şaşarak bakıyorsunuz önceki yaşantınıza.

Haberciliği bıraktıktan sonra daha mı özgürsünüz?
Haberciliğe ara verdikten sonra hayatım daha sakinleşti. Daha stressiz yaşamaya ve kaygısız uyumaya başladım. Çünkü uykularımda bile haber vardı ve hep “tetikte” uyurdum. Şimdi kendimi sere serpe bırakıp özgürce uyuyabiliyorum.

Sarışınların aklının daha az olduğu tezini kabul etmiyorum

Haberciliği bırakmanızın gerçek sebebi çocuklarınız mıydı?
Hayır, benim kızım Ilgaz, zaten 17 yaşında... 20 yıllık haberciliğimin, 17 yılını da zaten çocuğumla beraber yapmışım. Oğlum Sarp Ali de 3.5 yaşında. Bebeğimin en zor zamanlarını habercilik yaparak geçirmişim. Ayrılma nedenim tamamen politik nedenler yüzündendi. Artık böyle bir atmosferde habercilik yapmak istemiyordum. Dolayısıyla, tekrar aynı ortamı yakalayıncaya kadar da habercilik yapmak istemiyorum.

“Haydi Gel Bizimle Ol” programı hayatınızda neyi değiştirdi?
Habercilikte 100 metre koşucusu gibi aralıksız sürat yaparken, programcılıkta maraton koşucusu oldum, yavaşladım, sakinleştim. Olayları manşet ve spot şeklinde algılarken, şimdi “ara satırlar” üzerinde daha fazla durabiliyorum.

Müjde Ar’la mı, Aysun Kayacı ile mi, yoksa Pınar Kür’le mi daha iyi anlaşıyorsunuz?
Yaptığım her işe önce gönlümü koyarım ama profesyonel kurallardan şaşmamaya uğraşırım. Programda Müjde’ye de, Pınar’a da, Aysun’a da eşit uzaklıktayım. Program içeriğine dair hepimizin paylaşımı eş düzeyde. Program dışında ise en çok Müjde ile konuşuruz. Onunla günlük muhabbetimiz de olur. Buluşup birlikte yemeklere gitmeyiz ama program dışında da “Ne oldu, ne bitti, günün nasıl geçti” diye birbirimizi sık sık ararız.

Hangisi insan olarak daha zor?
Hepsi zor, ne yalan söyleyeyim... Çünkü hepsi de iddialı kadınlar. Hepsi de star ve bugüne kadar ön planda olmuş kişiler ve güçlü egoları var. Üstelik hepsi de çok zeki ve iddialı. Dolayısıyla, kolay insanlar değil. Ama siz güçlü karakterseniz, zorlukları da beraberinde getirirsiniz. Ben de kolay bir insan değilimdir. Ama 20 yıldır ekip çalışması yaptığım için, ekip çalışmasına yatkınımdır. Belki de benim kolaylığım odur.

Sarışın kadınlara “Aptal” muamelesi yapılır. Siz de programda ilk kez Aysun Kayacı’nın karşısına geçtiğinizde aynı şeyi düşündünüz mü?
Benim 17 yaşındaki kızım Ilgaz da “sarışın” ve üstelik de benim tanıdığım en zeki insanlardan biri... Bir kere “Sarışınların aklının daha az olduğu” tezini baştan kabul etmiyorum. Nereden çıkmış bu saçmalık, onu da anlamıyorum. Bu da bir Marlyn Monroe efsanesi herhalde... Yaklaşımı çok yanlış ve kötü buluyorum. Dolayısıyla, Aysun da benim için Pınar Kür ve Müjde Ar’dan hiç farklı değildi. İlk günden beri de bu böyle oldu.

Berlusconi, “Solcu kadınlar sıkıcı, sağcılar eğlenceli. Sağcılar yatakta daha iyi” demişti. Siz ne düşünüyorsunuz?
Biraz gerçeklik payı var. Çünkü “solcu” kadınlar akıllarına daha çok, dış görüntülerine ise daha az önem verdikleri için kadın olarak daha sıkıcı olabilirler. Ama sağ çizgideki kadınlar genelde kendi fiziklerini daha fazla önemserler. Dünya meseleleri ile solcu kadınlar kadar ilgilenmezler gibi bir genelleme yapabilirim. Solcuların hayata ilişkin kaygıları daha fazladır. Kendilerine ilişkin kaygıları daha azdır. Dolayısıyla, solcu kadınlar, kadın olarak biraz daha “sıkıcı” olabilirler. Ama bu adamın ne istediğine bağlı biraz da... Adam eğer kadında kişiliği, karakteri, hayata bakışı ön planda tutuyorsa, o zaman solcu kadınların tadından geçilmez. Erkeğin neyi aradığı da önemlidir.

Hayatınız hep planlı programlı mıdır?
Evet, hep çok planlı ve programlıdır. Eskiden öyle değildi ama haberciliğe başladıktan sonra öyle oldu. Habercilikle birlikte, öncelikle her şeyi habere ve koşullara göre planladım. O planın dışına çıkan yerlerde zaten çok zorluklar çekerim.

Paraya ihtiyacım olmasa ki herkes gibi var, yine de çalışırım

Bu aşırı planlılık hali sizi hiç sıkmaz mı?

Tam tersine planlamanın dışına çıktığım anlarda bocalıyorum. Elim ayağıma dolanıyor. Tatildeyken dünya yansa umurumda olmuyor. Ama işteyken full konsantrasyon halindeyim. Bana de ki, “Evin yıkıldı”, evimi bile düşünmem.

Var mı haberciliğe geri dönme planları?
Şu anda öyle bir planlamam yok. Ama özünde ben haberciyim. Şu anda yaptığım daha çok şova dönük bir program. Bir süre böyle götürmek niyetindeyim. Ama gün gelir, ihtiyaç olur, gerekli görürüm, o zaman geri dönebilirim.

Eskiden “haberci” kimliğiniz ön plandaydı. Şimdi ise neredeyse “magazin” figürü haline geldiniz...
Biz “aktüalite” programı yapıyoruz, magazin yapmıyoruz. Ama “aktüalite” kendi içinde hem siyaseti, hem de magazini birleştiriyor. Sonuçta biz gündemden yola çıkarak iş yapıyoruz. “Magazinsel” değil ama daha “aktüel” bir unsur haline geldiniz derseniz, doğrudur. Ben bunda hiçbir sakınca görmüyorum.

Çağırdınız ama programınıza gelmeyen kimler oldu?
Tarkan, Ahmet Altan, Kadir İnanır, Tarık Akan gelmedi. “Gelmeyeceğim” demeyen ama atlatanlar da var.

Ekranda çok “dominant” bir kadın imajınız var. Bu bir savunma mekanizması mı?
Televizyona çıktığım ilk günden bu yana dominant olduğum söylenir. Demek ki, ben böyle bir insanım. “Resesif ” olmanın daha iyi olduğu mu varsayılıyor, öyleyse “Neden?” diye ben sorayım.

Çocuklarınızla ilişkilerinize yansıdı mı bu “dominant” hal?
Yansıdı; sonuçta ben önce “anne”, sonra “arkadaşım”dır. Tabii ki “iyi bir anne” olmak için elimden geleni yapıyorum. Benim hayatımda birinci önceliğim her zaman çocuklarımdır. Ama neticede hepimiz bir iş yaparak varolabiliriz. Dolayısıyla, işimiz de bizim çocuklarımız gibi ayrılmaz bir parçamızdır. Para ihtiyacım olmasa, ki benim para ihtiyacım herkes gibi var, yine de çalışırım. Çünkü çalışarak varoluyorsunuz.

Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Bizim geniş bir ailemiz olmadı hiç... Beş on kişiydik toplasanız. Zaten herkes bir köşedeydi. Şimdi de bir kuzenim Amerika’da, diğeri İsviçre’de yaşıyor. Bir tek yaşayan akrabam çok sevdiğim halam kaldı. Babamla da 30 yıl çok iyi ilişkimiz oldu. Klasik baba değildi ama iyi dosttu.

Eşinizle nasıl tanıştınız?
Çekimde... Vito, kameramanlık yapıyordu, ben muhabirlik. Tunceli’ye, o İstanbul’dan, ben Ankara’dan işe gittik. Sonra o benim için Ankara’ya taşındı. Ve üç yıl Ankara’da kaldı.
n Nasıl bir eşsiniz? Romantik mi realist mi?
Her şeyden önce birbirimizin en yakın dostlarıyız. Onun sevmediği insanı ben de sevmem, o da benim sevmediklerimi sevmez. İkimiz de romantik değil, duygusalız. Hemen ağlar, hemen güleriz. Büyüme sorunumuz var.

Tamer Karadağlı’nın konuk olduğu programda kocanızın evlenmeden 2 yıl önce sizi 1 ay aldattığını itiraf ettiniz...
Evlenmeden önce eşimle bir süre ayrılmıştık. Bunu “aldatma” şeklinde nitelemem doğru değildi. O programda her şeyi sorma hakkını kendimde görüyorum, herkes de istediğini bana sorabilir demek adına cevap verdim ama baktım ki neredeyse konuk ben olacağım, devam ettirmedim. Yoksa ne demek istediğimi izah edecektim ama konuğun rolünü çalmış olacaktım, o yüzden, dediğimi tamamlayamadan sustum.

CNN’in ünlü muhabiri Christiane Amanpour’a çok benziyorsunuz...
Amanpour’un benden daha sonra haberciliğe başladığını biliyor musunuz? Herkes tarzımızı benzetir ama benim ilk gün de tarzım buydu, o benden kopya çekti belki de...
“Birand dünya liderleriyle en fazla görüşen haberci”
Mehmet Ali Birand’ın habercilik damarı her zaman kuvvetli olmuştur. Ve sahada iş yapmıştır, yapmaya da devam etmektedir. Birand, bugüne kadar en fazla dünya lideri ile görüşmüş habercidir. Bu yanı ile çok kuvvetlidir. Uğur Dündar, bugüne kadar açılmayan dosyaları açmıştır. Bu alanda tekdir. Ali Kırca, çok iyi bir tartışmacı ve habercidir. Ve aynı zamanda ekrana hep çok yakışır. Ben de çalışmaya TRT’de Ali Kırca ile başladım. Habercilik öngörüsü her zaman çok kuvvetlidir.

Vatan
Yayın Tarihi : 4 Haziran 2008 Çarşamba 09:49:06
Güncelleme :4 Haziran 2008 Çarşamba 16:26:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?