21
Mayıs
2024
Salı
ANTALYA

ELMALI, BEYDAĞLARININ SERİNLİĞİNDE TARİH VE KÜLTÜR KEŞFİNE DAVET EDİYOR

Klimanın icat edilmediği günlerde, yaz sıcaklarından bunalan Antalyalılar ferahlamak için Elmalı’nın yolunu tutardı. Elma bahçeleri, güreş şenlikleri ve esnafın kurduğu 50 yıllık bandosuyla meşhur olan ilçe, Antalya sahillerinde yaşanan turizm patlamasından sonra gözden düştü. Şimdilerde, popüler kıyı ilçeleri arasından sıyrılıp turizmden pay almaya çabalıyor. Denizden yoksun olmasının getirdiği makus talihini yenmek üzere. Tarihi konakları onarılıyor, Elmalı Definesi’nin sergileneceği özel bir müze yapılıyor.

Antalya denince ilk akla gelen deniz, kum ve güneş... Kent merkezinin batısında, karayoluyla 110 kilometre uzaklıktaki Elmalı bu üçlünün ilk ikisinden nasibini alamamış. Deniz seviyesindeki komşularının aksine, turizmden aldığı pay çok küçük. Beydağları’nın ortasındaki, çukur şeklindeki platoya kurulan ilçeye gelenler ya günübirlik turlarla şöyle bir gezip geçiyor ya da güzergáh üzerindeyse kısa bir mola verilip, soluklanıyor. Oysa zengin bir tarihe ve kültüre ev sahipliği yapıyor Elmalı. Öyle ki "Yüzyılın Definesi" olarak anılan Elmalı Sikkeleri, tarih kitaplarındaki bilgileri değiştirdi... Kıyıdaki ilçeler deniz turizminden payını alırken, Elmalı, "fakir ama gururlu bir Anadolu delikanlısı" gibi taşıdığı kültüre sahip çıkıyor. Yarım asırlık mehter takımını, Kırkpınar’dan eski yağlı güreş müsabakalarını yaşatıyor.

HAZİNE ELMALI’DA SERGİLENECEK

Elmalı Definesi’ni bu denli değerli kılan, M.Ö. 5 yüzyıl civarında Batı Akdeniz kıyısındaki tüm şehir devletlerinin paralarını içermesi. Sikkelerin arasında en önemlisi dekadrahmiler. Dünyada o güne kadar yalnızca 13 örneği bulunan dekadrahmilerden Elmalı Definesi’nde tam 14 tane çıktı. Bir anda tarih kitaplarının değişmesine neden olan Elmalı dekadrahmileri, M.Ö. 5. yüzyılda Yunanlar tarafından, Persleri yenilgiye uğratmaları nedeniyle basılmıştı. O zamanın para birimi için en fazla 4 drahmi değer biçilirken, bu sikkelere taşıdıkları anısal değer nedeniyle 10 drahmi değer biçiliyordu. Elmalı’da bulunanlarla sayısı 27’ye çıkan dekadrahmilere, günümüzde paha biçilemiyor.

1984 yılında kaçak kazılarda bulunan ve yurtdışına kaçırılan Elmalı Definesi, uzun davalar ve uğraşlar sonunda Türkiye’ye geri getirildi. Şu anda Ankara’da, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergileniyorlar. Elmalı Hazineleri Müzesi’nin inşaatı tamamlanınca ait oldukları yerde görücüye çıkacaklar. İlçe halkı da dört gözle ve sabırsızlıkla hazinenin yolunu gözlüyor.

Anadolu’nun küçük bir özeti olan Elmalı, adını tabii ki elmadan alıyor. Yılda 300-350 ton elma yetişiyor bahçelerinde. Türkiye’nin elma ihtiyacının hatırı sayılır miktarı bu şirin ilçeden karşılanıyor. Uçsuz bucaksız elma bahçelerinde şimdi hasat zamanı. Cennetin elma bahçeleri misali doyumsuz bir seyir ve huzur sunuyor, gelip geçenlere. Merak etmeyin burada yasak meyveyi dişlemek yasak değil, elma yiyenler kovulmuyor bu küçük cennetten.

Elmalı halkı leblebilerinin Çorum’dakinden daha eski ve kaliteli olduğunu iddia ediyor. Ana yollar üzerinde olmayışı ve ancak ilçe ihtiyacını karşılayacak kadar üretilmesi nedeniyle Çorum’daki kadar meşhur olamamış Elmalı leblebisi. Yani reklam eksiğiyle kaçırmış yıldız olma şansını. İlçede yetiştirilen nohuttan yapılan Elmalı leblebisi, daha çok Helvacılar Çarşısı’nda bulunuyor.

KONAKLAR HAYATA DÖNÜYOR

İlçenin kaymakamı, belediye başkanı, esnafı, çiftçisi hepsi bir olmuş Elmalı’yı hak ettiği yere götürmeye çabalıyor. Bunun için onlarca proje üstünde çalışılıyor. Avrupa Birliği ve Dünya Bankası’nca desteklenen "Yaşayan Elmalı" projesiyle tarihi Elmalı evlerinin restorasyonu, sokak düzenlemeleri ve Elmalı Hazineleri Müzesi’nin yapımı gerçekleştiriliyor. Seracılık ve hayvancılık projeleri için de Avrupa Birliği’nden yüksek miktarlarda fon almış Elmalı. "Yeni bir Beypazarı geliyor" diyen Kaymakam Veysel Yurdakul, proje kapsamında toplam 150 konağın restore edileceğini söylüyor. Safranbolu ve Beypazarı’nı örnek alan ilçe, müzenin de açılmasıyla "Turizmde ben de varım" diyecek. İlki gerçekleştirilen yemek yarışmasında kazanan yöresel yemekler ve tatlılardan özel bir mönü oluşturularak, gelen turistlere tarih ve kültürün yanında yemek ziyafeti de çekilecek.

Elmalı’ya yolunuz düşerse, ilçenin yüzlerce yıllık çarşısında küçücük dükkanlarında baba, hatta dede mesleğini sürdüren son ustaları, ziyaret etmeyi sakın ihmal etmeyin. Hemen hepsi 50 yıldır aynı mesleği yapıyor ve yapayalnız kalmışlar meslekleriyle. Hemen yanlarında kendileriyle aynı işi yapan arkadaşları birer birer emekli olup, kapatmışlar dükkanlarını. Mesleği öğrenip devam ettirmek isteyen çırak da gelmez olmuş artık. İlerleyen yaşlarına rağmen yıllara inat ısrarla kaldırıp vuruyorlar ağır çekici, örsteki demire.

İşler bir hayli azalsa da bırakamıyorlar işlerini, iş onları bırakmadan. Önlerinden geçerken bir selam verip hatır sorduğunuzda, sevinçle parlıyor gözleri. Yeni bir çırak bulmuş gibi hemen başlıyorlar yaptıkları işin inceliklerini anlatmaya. Bir şey satın almanıza gerek yok, azıcık ilgi yetiyor onları hayata ve mesleklerine bağlamaya. Üstelik izzet-i ikramdan da kaçınmıyorlar hiçbir zaman.

Küçük esnafın hemen hepsi, ilçenin tarihi çarşılarında hizmet veriyor. Adı çarşı olsa da küçük birer sokaktan ibaret, Helvacılar Çarşısı ya da Demirciler Çarşısı. Bu çarşılarda Elmalı’nın meşhur olamayan leblebisini, leblebi şekerini, helva ve lokumlarını da tadıp satın alabilirsiniz.

GÜREŞLER EYLÜLÜN İLK HAFTASINDA

Elmalı’nın leblebi gibi şöhret trenini kaçıran bir başka özelliği de yağlı güreşleri. Her ne kadar Kırkpınar güreşlerinin halk arasında bilinirliği daha fazla olsa da Elmalı Yeşilyayla Güreşleri’nin tarihi Kırkpınar’dan 10 yıl daha eski. Bu yıl 656’ncısı yapılacak. Türkiye’de bilinen en eski yağlı güreş organizasyonu Elmalı güreşleri, eylülün ilk haftasında gerçekleşiyor.

Mehter sancağıtesisatçıya, davulu demirciye, zırhı yorgancıya emanet

İlçe esnafı 1950’lerde Elmalı Mehter Takımı’nı kurmuş. Özel günlerde ilçenin berberi, manavı, imamı, bakkalı, beyaz eşyacısı, yorgancısı, memuru, işçisi bir araya gelerek caddeleri zafer nidalarıyla titretiyor. Öyle hobi olsun diye kurulmuş amatör bir mehter de değil üstelik. Oldukça profesyonel, kıyafetleri aslına uygun. Üyeleri, büyüklerinden eğitim alıp, staj yaptıktan sonra mehtere kabul görüyor. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında dağılan mehter takımı, 1990’da beyaz eşya mağazası sahibi Hamdi Özekin (40) tarafından tekrar bir araya getirilmiş. Mehter başı görevini Öztekin üstlenmiş. Ekibin üye sayısı 40. Ancak esnafın iş durumuna göre sayı bazen azalabiliyor.

Mehterde yaşları 17’yle 75 arasında değişen farklı nesillerden baba-oğullar bulunuyor. Ali Rıza Bulut (75), mehterin ilk sekiz zurnacısından biri. 10 yıldır, seracılık yapan oğlu Necdet Bulut’la (54) birlikte mehterde yanyana. 30 yaşındaki torunun da mehtere ilgi duyduğunu zurnacılar arasına katılacağını söylüyor. Mehterin en genç üyesi Tolgahan Taşkan (17) zil çalıyor, babası Necati Taşkan (40) sancak taşıyor. Mehterde olduğu gibi işte de beraberler. Meslekleri elektrik ve su tesisatçılığı. Birlikte inşaatta çalışıyorlar.

Elmalı Mehteri, komşu ilçelere de gösteri yapıyor. Talep geldiğinde ekip sefere gidermiş gibi belediyenin otobüsüne doluşup, yola çıkıyor. Kıyafetleri Bursa, Konya’daki mağazalardan, İstanbul Kapalıçarşı’dan alınıyor. Kıyafet ve yol masrafları, belediye tarafından karşılanıyor.

Hürriyet / Seyehat
Yayın Tarihi : 25 Ağustos 2008 Pazartesi 12:46:11
Güncelleme :25 Ağustos 2008 Pazartesi 12:57:18


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?