22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANTALYA

TAHTALI'NIN TAKKESİ


Yaklaşık 2400 m yükseklikte, çok kısa bir kış-kayak sezonuna sahip Antalya Tahtalı Dağı, 6 metre traşlanarak ve 8 bin sedir ağacı kesilerek, tam zirvesine teleferik yapıldı 


Tahtalı Dağı’nın içler acısı takkesi, altta ‘zirve’deki çok katlı teleferik binası.



İlk duyduğumda -ne yalan söyleyeyim- rahatsız olmadım bu fikirden. Hatta biraz da memnun oldum. Artık sadece tırmanışçılar, yürüyüşçüler değil, türlü bitkiler taşıyan yamaçlarından, her yaprağının altından Akdeniz ve sivri kayalar fışkıran Tahtalı Dağı’nın üzerinde aileler, dedeler, çocuklar, engelliler de bulunabileceklerdi. Gerçi yaparken geri dönülmez şekilde mahvetmek çok rastladığımız davranışlardan birisiydi ülkemizde; mahvetmemeyi ilke edinerek yapmaya çalışmak ise enayilikti. Mahvetmediğini göstermek için bir iki süs çekerdin olur biterdi. Amaç verilen yapım hakkını suistimal etmek, hatta hakkın, baştan yapım gerçekleştirilecek bölgeyi olabildiğince sömürecek şekilde alınmasıydı. Yahu tamam da, bu da altı üstü bir teleferikti. Dünyanın her yerinde kuruluyor, onbinlerce insanı dağın büyüsüne taşıyor, üstelik ne doğaya ne de doğallığa zarar veriyordu bu ulaşım aracı.

Diğer taraftan, beyaz kışı ve karlı yamaçları kısacık bir dağda kayak pisti ve otel yapılacak olması beni biraz işkillendirmedi değil. Ama olayı gündelik hay huy arasında unuttum. Bu tesisler, dünyadaki diğer dağlarda olduğu gibi Tahtalı’da da göze batmaz telkiniyle iyice kendimden uzaklaştırdım konuyu. Hem ne olacaktı yani? Upuzun Karadeniz kıyıları, çok pahalıya mal oluyor diye dağdan geçirilmeyen otoyolla biçilmemiş miydi? Boğaziçi kıyıları enternasyonal zincir otellere kıydırılmamış mıydı? Kayak yapılan dağlar bir iki otelcinin kaprisiyle unufak edilip halktan koparılmamış mıydı? Bırakın bunları, tüm kentlerimiz imar rantı amacıyla estetiksizlik ve sağlıksızlık lağımına atılmamış mıydı? Ormanlık alanlar hükümet eliyle müteahhit ve turizmci rendesinden geçirilmiyor muydu? Tahtalı’daki bir teleferik bu kadar şey içerisinde üzemezdi bizi. Bir teleferik ve bir otel ne kadar zarar verirdi ki dağa? Kafa yorulacak, enerji harcanacaksa Hasankeyf ve bırakın onarılmayı, yok edilen onca miras için yapılmalıydı.

Derken bu yılın Şubat ayında duydum ki, Toroslar Doğa Kulübü Derneği ve Antalya Orman Mühendisleri Odası’nın başvurusu ile açılan davada, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın olumlu görüşü ile Bayındırlık Bakanlığı ve Tekirova Belediyesi’nce hazırlanıp 29 yıllığına “yabancı bir şirket”e verilen Tahtalı Dağı teleferik inşası ve işletme hakkı projesiyle, arazinin tahsisi, Danıştay tarafından, proje ilan usullerine uyulmadığından iptal ettirilmişti. Anlaşıldı dedim içimden, devletini dış mihraklara karşı savunmayı birinci görev sayan Danıştay yine yabancıya hak verilmesine karşı çıkmış, bir ulusal zafer daha kazanmıştı. İnsanın doğa ile karışması kimsenin umurunda değil, herkes siyasi görüşünün bayrağı arkasından koşturuyordu. Dağa çıkıp insanların içine bir ferahlık dolsa, sorunları gelip geçici, önemsiz görünseydi bir dağlık zaman dilimi içerisinde kötü mü olurdu yani? Madem bir Türk yapmıyordu bu yatırımı, yabancı yapıverseydi. İsviçreli teleferik şirketi ordularını Antalya’ya çevirirse elbet bastırırdık bu işgal girişimini.

‘Bu Tahtalı mı?’
Onca sorun arasında yine yitip gitti bu konu gündemimden. Ta ki 19 Mayıs kısa tatilini o yörede değerlendirmek için Antalya’dan Kumluca’ya doğru araba seyahati yapana kadar. Arabadakilerle başka konulara daldığım için Tahtalı Dağı’na yaklaştığımızda teleferiğin t’si bile yoktu aklımda. Sonradan anladığım üzere yolun Kemer bölümünde trafik ışıklarında durduğumuzda gelişigüzel camdan bakınca donakaldım hayretten. Gökyüzü pırıl pırıldı. Açık seçik görülüyordu. Tahtalı dağının olması gereken yerde, ona benzeyen ama bir başka dağ vardı işte. Neydi bu? Ağzımdan “bu Tahtalı mı?” kelimeleri döküldü. Arabadakiler “maalesef” dediler.

Dağ dünyanın ta kendisidir. Dağsız dünya ne estetiğe ne de doğal çeşitliliğe sahip olabilir. Dağ deniz gibi, hatta ondan daha derinden kendisine bakanı yakalar kalbinden. Öyle heybetlidir ki dağa tapılır. Dağa her an bakılır, dağ güçtür, dağ şevktir, dağ olabileceğimizi gösterir, dağ ümittir. Bazen büyüler, bazen korkutur. Dağ rüzgarın sakinleştiricisi, güneşin akıl hocası, doğanın su kaynağıdır. Taş verir, odun verir. Dağ kalıcıdır, dağ şahittir, dağ sağlamdır, dağ sırdaştır. Dağ gizler, dağ dinler, dağ saklar, dağ anlatır. Dağ içimizde ulaşılmaz olanın, içimizde olmayanın ta kendisidir.

Hele Tahtalı... Dünyanın yüksek dağlarından değildir ama denizin sıfırından kısacık bir mesafe içerisinde -iki sene öncesine kadar- 2366’ya yükselen dik başıyla dünyadaki sayılı dağlardandır. Denizden bakınca batı Antalya sahilinin tacıdır. Üzerine çıkmaya doyum olmaz. Kaşları hiç çatılmaz Tahtalı’nın. Ne rüzgarıyla ne yağışıyla döver insanı. Tersine, manzarasına dalanı âşık eder. Tahtalı yufka yürekli bir babayiğittir. Her dağ gibi Tahtalı’yı Tahtalı yapan zirvesidir. Her dağ gibi Tahtalı düşünülünce akla zirvesi gelir. Tahtalı’ya bakmak demek zirvesine bakmak demektir. Dağın zirvesi, dağın başı, dağın ta kendisidir. Tahtalı, güzel başı, sedir ağaçlarından elbisesi, dalgalı mavi etekleri ile eminim- dünyanın en çarpıcı dağlarından birisidir.

Altı katlı takke!
Bir teleferik koca dağı bozmaz kardeşim demiştim ya! Yanılmışım. Başarmışlar. Bir teleferikle dağı bozmayı başarmışlar. Akdeniz zaten bozuluyor; kardeşim bir de neden yaptın o uzaktan bakılınca takke gibi görünen teleferik tesisini güzelim Tahtalı’nın başına? Neden o takke ile maymuna çevirdin Tahtalı’yı? Ne gereği vardı? Neden o beton takke altı kat? Neden o beton takke, -çıktım baktım ama tam ölçemedim- en az bir dönümlük arazi işgal ediyor? Neden o beton takkeyi yapmak için dağın zirvesini altı metre traşladın? Ne hakla zirvenin yüksekliğini düşürdün? Neden kestin çoğu sedir 8000 ağacı? Kim verdi bu izni? Kim bu ülke vatandaşlarına, insanlığa ait bu dağın mahvedilmesine izin verdi? Bütün zirvelerimize 6000 m2 inşaat izni mi verilecek? Her zirvemizde birer tane çirkin takke mi bulunacak?

Bırakın, anlatmayın. Turizm geliri başka türlü de kazanılır. Bir teleferik istasyonu yaparsın -dünyadaki örnekleri gibi- zirveye değil biraz aşağıya görünmez bile. İsteyen zahmet edip zirveye yürür. Yürümeyen de çıktığı yerden bakar. Bu çirkin görüntü gelir potansiyelini de azaltmış. Hem ağaçları kesmek şart mıydı?

Elinize sağlık Toroslar Doğa Kulübü Derneği ve Antalya Orman Mühendisleri Odası. Danıştay’ın kararına önyargılı yaklaştığım için de üzgünüm. Şimdi yapılması gereken o beton takkeyi çıkarttırıp Tahtalımızı güzel çehresine tekrar kavuşturmak. Böylece diğer dağlarımızın katlini de engellemek.

 

Ahmet Araşan/ Radikal
Yayın Tarihi : 2 Haziran 2008 Pazartesi 14:19:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?