21
Mayıs
2024
Salı
ANTALYA

Bakan Çelik Antalya'da

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, insanların farklılıklara rağmen barış ve huzur içinde yaşaması gerektiğini belirtti.

Bakan Çelik, Kemer'e bağlı Tekirova beldesindeki Rixos Otel'de düzenlenen Diyalog Avrasya Platformu'nun 8. genel kuruluna katıldı. Avrasya coğrafyasında "Eğitimde Hoşgörü ve Ayrımcılık" konulu toplantıya Türkiye'nin yanı sıra Rusya, Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan Ukrayna, Tacikistan'dan temsilciler katıldı.
Toplantıda konuşan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, diyalogun aslında "evet" kelimesiyle başladığını söyledi.

Türkçe'de kullanılan "insan" kelimesinin Arapça'daki "ünsiyet" diye bir mastardan türediğini ifade eden Çelik, "Ünsiyet birbiriyle barış olmak anlamına gelir. Ünsiyetin zıt anlamı vahşettir. Tek başına insan olmak birbirimizle barışık olmayı, birbirimizi tanımayı, farklılıklara rağmen barış ve huzur içinde yaşamayı gerektirir" dedi.

Birbirlerine zıt olan bitkilerin dahi bir metre toprak içinde birlikte yaşayabildiğini ifade eden Çelik, şöyle konuştu: "İnsan olmak paylaşımı gerektirir. İnsanlığın farklılıkları zenginliktir, farklıklarımız asla kavga sebebi değildir. Hiçbir birbiriyle aynı yaratılmamıştır. Herkes farklılıklar içinde yaratılmıştır. Hiçbir insanın parmak izi, DNA'sı aynı değildir. Bu farklılığı adeta aynı tornadan çıkmış gibi tek tip hale getirmek abes bir davranıştır ve insanın kendi kendisine fenalık yapmasından başka
bir sonuç doğurmaz."

İnsanların farklılığını bir orkestradaki seslerin farklılığına benzetmenin mümkün olduğunu belirten Çelik, şunları söyledi: "Orkestradaki her alet farklı bir ses çıkarır. Eğer orkestra şefi marifetli olursa, o farklı seslerden çok güzel bir armoni çıkar. Aksi takdirde orkestradan kakafoni çıkar. Dünya liderleri, eğer insanlığı iyi yönetirlerse, insanlığın bu farklı orkestrasyonundan bir armoni çıkar. Aksi takdirde kakafoni çıkar. Kakafoni savaşlardır, çatışmalardır, düşmanlıklardır."

Türkçe'deki "ve, veya" kelimelerini hatırlatan Çelik, sözlerine şöyle devam etti. "İnsanlar ve'ci olmak, veya'cı olmak arasında bir seçim yapmalılar. 'Sen' veya 'ben' derseniz birbirimizin olmadığı anlamına gelir. 'Sen ve ben' dersek, bu sihirli 've' kelimesi bizi ortak paydada buluşturur, aynı halkanın içine alır. Veya'cı olursanız dışlanırsınız, ötekileşirsiniz, kavgalara çatışmalara yol açarsınız. O yüzen 'ya sen', 'ya ben' demeyeceğiz, Veya'cılık düello mantığıdır. Farklılığımızı muhafaza edersek
yaşabiliriz"

Tarihin, geçmişte düşülen hatalara düşmemek, yapılan hataları tekrarlamamak için öğretildiğini ifade eden Çelik sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarihte yaşanmış kederleri, ızdırapları bugüne taşımak için tarih öğretirseniz geçmişte yaşanmış acıları bugünkü insanlığa taşırsanız. Bundan sonraki dönümlerde de eğitimde yetişen yeni nesillerin bu kinle bu nefretle yetişmesini sağlarsınız."

Tarihin ibret dersi olduğunu anlatan Çelik, şöyle konuştu: "Geçmişteki güzel tecrübelerden, yaşanmış olan güzelliklerden yararlanmak ve bugüne ışık tutmak için tarih okutmalıyız. Düşülen hatalara bugün tekrar düşmemek için bunları anlatmalıyız. Tarihi olayları asla görmemezlikten gelmemeliyiz. Tarihi nasıl anlattığımız çok önemli. Tarihte yaşanmış kinleri, nefretleri bir tarafa bırakmazsanız insanlık kesinlikle rahat edemez. Hatıralarımız hepimiz için saygı değerdir. Orada acı da olsa, keder de olsa o hatıralar bize aittir. Bugünümüz bizim gerçekliğimizdir, yarınımız bizim hayallerimizdir. Biz hayallerimizi anılarımızın önüne geçirmek zorundayız. İnsanlığın saadeti için, çocuklarımızın geleceği için bunu yapmak zorundayız."

Tarihin anlatılması sırasında kullanılan üslubun çok önemli olduğunu belirten Çelik, sözlerine şöyle devam etti: "İlkokuldayken bize Türkiye'nin 3 tarafı denizlerle çevrili, 4 tarafı düşmanlarla çevrilmiştir diye öğretiyorlardı. Yani çevremizdeki komşular potansiyel düşmandı. Ama biz bugün düşmanlarımız değil komşularımız vardır diyoruz. Biz bu komşularımızla bu dünyada beraber yaşamaya mecbur değil mahkumuz."

Ülkeler arasındaki en önemli köprünün gönül köprüsü olduğunu belirten Çelik, gönül köprüsünün ise en iyi eğitimle sağlanabileceğini söyledi. Hiç kimsenin bir başkasını tolere etme şansına sahip olmadığını vurgulayan Çelik, şöyle konuştu: "Tolere etmek üstün alta bakışıdır aslında. Ben sana tahammül ediyorum ben sana katlanıyorum anlamına gelir. Birbirimizi kabul etmek en doğru olanıdır. Bunun olabilmesi için birbirimizi tanımamız gerekiyor."

Da Platformu Dönem Başkanı Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyatçılık Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Rastislav Ribakov, platformun terörizm, din gibi son derece önemli konuları ele aldığı belirtti. Yapılan çalışmalar sonunda her zaman eğitim konusuna gelindiğini kaydeden Ribakov, tüm dünya çapında iyi komşuluk ilişkilerine ihtiyaç duyulduğunu şöyle anlattı:

"Türkiye'deki tarih kitaplarına bakarsak, bu kitaplarda düşmana karşı olan nefretin yok olduğunu görürüz. Eskiden bu savaşılan ülkelerden birisi de Rusya'ydı. Artık yavaş yavaş bu kitaplarda iyi komşuluk ilişkileri yansıtılmaktadır."

Türkiye Milli Komite Başkanı Naci Bostancı da, son zamanlarda ayrımcılığa karşı endişelerin giderek yükseldiğine dikkat çekti. Hem hoşgörü hem de ayrımcılığın tarih boyunca iç içe geçtiğini belirten Bostancı, şöyle konuştu: "Hoşgörü de ayırımcılık da biz insanlar içindir. İnsanlar tarihleri boyunca hem ayırımcılığı hem de hoşgörüyü zaman zaman kullanmışlardır. Bunların en çarpıcı örneği savaşlardır. Bu konuda bir irade gerekliliği ortaya çıkıyor. Eğer biz dünya çapında bir iradeyi ortaya koyarsak,
hoşgörüyü çok canlı bir şekilde ortaya çıkarabiliriz."

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Harun Tokak, Türkiye'de meydanlarda savaş kahramanlarının heykelleri var. Ben o heykelleri yıkalım demiyorum ama o meydanları neden bizim barış heykelleri de süslemiyor? Neden onların heykelleri dikil miyor? Savaş kahramanlarımız kadar barış kahramanlarımızın da heykelini dikersek dengeyi sağlamış oluruz" dedi.

İHA
Yayın Tarihi : 14 Kasım 2008 Cuma 16:14:17


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?