21
Mayıs
2024
Salı
ANTALYA

Erdoğan coştu Koç uyudu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk devlet ve topluluklarıyla ilişkileri, her türlü ölçülebilir menfaatin üstünde değerlendirdiklerini belirterek, uluslararası platformlarda daha fazla etkinlik sağlamak amacıyla Türkçe konuşan devletler topluluğu kurulmasını önerdi. Başbakan Erdoğan, konuşmasını yaparken günde 18 saat çalışan ve yorulan Kültür ve Turnizm Bakanı Atilla Koç, kendinden geçerek uyudu.

Başbakan'dan Türk dünyasına öneriler

Türk devlet ve toplulukları arasında dostluk ve kardeşliğin geliştirilmesi, işbirliğinin artırılması amacıyla düzenlenen 10’uncu Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı, Antalya'nın Kemer İlçesi'ne bağlı Beldibi Beldesi'ndeki Sungate Port Royal Otel'de bugün başladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın himayesinde ve Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın koordinasyonunda, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) ile Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Vakfı (TÜDEV) işbirliğinde düzenlenen kurultay, 20 Eylül Çarşamba günü sona erecek. Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın başkanlık ettiği kurultayın açılış oturumuna Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kazakistan Devlet Sekreteri Oralbay Abdikarimov, Kırgızistan Başbakan Birinci Yardımcısı Daniyar Usenov, Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç ile çok sayıda Türk devlet ve toplulukların temsilcileri ile bürokratlar katıldı.

Devlet Bakanı Beşir Atalay'ın konuşmasının ardından Türklerin Ergenekon'dan çıkışını simgeleyen örs üzerinde demir dövme töreni düzenlendi. Sahnede bulunan demiri örs üzerinde sırasıyla Azerbeycan Cumhurbaşkanı Aliyev, KKTC Cumhurbaşkanı Talat, Başbakan Erdoğan, Kazakistan Devlet Sekreteri Abdikarimov ve Kırgızistan Başbakan Birinci Yardımcısı Usenov dövdü.

DÜNYA YENİDEN ŞEKİLLENİYOR

Başbakan Erdoğan, konuşmasının başlangıcında, Türk dünyasının içinde bulunduğu coğrafyanın önemine değindi. “Tarihin önümüze çıkardığı büyük fırsatlarla karşı karşıya bulunuyoruz. Bu imkanları en iyi şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz, Zira yurt edindiğimiz coğrafyanın sırtımıza vurduğu yükler var” diyen Erdoğan, şunları söyledi:
“Yeni bir başlangıç mevsimindeyiz. Dünyamız soğuk savaş sonrasında yeniden şekilleniyor. Bu, 10 yılları alacak bir süreç olabilir. Ne yazık ki, bu süreç çok sancılı da geçelibilir. Daha yeni Filistin ve Lübnan'da tanık olduğumuz gibi büyük acılara, yeni yıkımlara da yol açabilir. Yaşadığımız çalkantılar, etrafımızda tanık olduğumuz acılar, korkarım ki, bunun ilk işaretleridir. Yine de amacım, burada, büyük bir felaketin, bir yıkımın yaklaşmakta olduğunu haber vererek gereksiz bir endişe meydana getirmek değildir. Aslında içinden geçtiğimiz dönemin, barındırdığı imkan ve fırsatlara dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Günümüzün tehdit ve tehlikeleri, dolayısıyla yaşadığımız küresel değişim sürecinin olumsuz etkileri en çok bu coğrafyada hissedilmektedir. Ancak, bu krizleri büyük fırsatlara çevirmek de bizim elimizdedir. Bilirsiniz, güzel bir laftır, ‘İhtiyaç medeniyetin üstadıdır’ derler.”

DÜNYA SİYASETİNİN ÖZNE VE NESNESİ

Dünya siyasetinin oyun sahnesinin Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölge olduğunu kaydeden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bizim için sadece iki seçenek vardır. Bu siyasetin ya öznesi ya da nesnesi olmak durumundayız. Belki dünyanın başka bölgelerinde, başka halkla için 3'üncü bir ihtimal vardır. Belki sınırlı bir etkiye maruz kalarak olup bitenleri seyretmeleri mümkündür. Ancak, dünya siyasetinin oyun sahnesi, hiç şüphe yok ki, bu coğrafyadır. Bu coğrafyanın sakinleri için de seyirce kalma lüksü yoktur. Ya başkalarının oluşturduğu siyasete maruz kalmakla yetinen pasif unsunları olacağız, ya da bu siyaseti oluşturan aktörler arasında hep birlikte yerimizi alacağız. Bir kez daha altını çizerek söylüyorum, dünya siyasetini ya nesnesi olacağız, ya da öznesi. Ama bizim mahallemizde oynanan iktidar oyunun dışında kalmamız, biz istesek de söz konusu olamaz.”

DÖNEMSEL VE TARİHSEL AKTÖRLER

Türklerin tarihte derinliği olan, tarihe istikamet veren bir milletin evlatları olduğunu belirten Erdoğan, “Tarih yazan ve tarih yapan bir milletiz. Merhum Aliyev'in ifade ettiği gibi iki devlet, tek milletiz. Bizler tarih yazan, tarih yapan bir milletiz. Yaşadığımız çağdaki ülkeler, küresel ve bölgesel aktörler olarak ikiye ayrılıyor. Bana göre aslında, dönemsel ve tarihsel aktörler olarak da ayrılmalıdır. Bütün içinde bulundukları dönemin şartlarından kaynaklanan aktörler, şartlar değişince etkilerini kaybederler. Oysa biz öyle gelip geçici şartların ortaya çıkardığı bir unsur değiliz. Onun için diyorum ki, biz tarihsel bir aktörüz. Değerli dostlar, bizim zayıflığımız dönemseldir. Soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte ortaya çıkan imkan ve fırsatlar, tarihin döngüsünde bizler için yeni ve parlak bir dönemin işaretidir” diye konuştu.

TECRİT TUZAĞINA DİKKAT EDELİM

Türkiye'nin Türk dünyasıyla olan ilişkilerini askeri, siyasi ve ekonomik çıkarın belirleyici bir parametresi olarak görmediklerini kaydeden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu.

“Türk devlet ve topluluklarıyla ilişkilerimizin her türlü ölçülebilir menfaatin üstünde değerlendiriyor, bunu tarihi bir sorumluluk olarak görüyoruz. Burada karşımıza çıkarılan önemli bir tuzağa da dikkatlerini çekmek istiyorum, o da şudur; aramızdaki münasebetlerde içe kapanmacı, politikalar, izolasyonist yaklaşımlar bizleri birbirimizden uzaklaştıracak, ortak tarihimizden koparacaktır. Ben buna tecrit tuzağı diyorum. Bu tuzağa düşmememiz gerekiyor. Bizleri 21'inci yüzyılın imkan ve fırsatlarını değerlendirmekten alıkoyacak birşey varsa, işte o da budur. O da birbirimizin meselelerine kayıtsız kalmak, uluslararsı camiada birlikte hareket etmekten kaçınmak, dış politikalarımızı koordine etmemektir.”

CUMHURBAŞKANI YERİNE BAŞBAKAN

Türklerin bazı yüzyıllarda birbirinden kopuk yaşadığını, ancak son dönemlerde sıcak ilişkiler kurulduğunu anlatan Erdoğan, Azerbaycan ile olan ilişkileri örnek verirken, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev yerine ‘Değerli Başbakanımız Sayın İlham Aliyev’ ifadesini kullandı.

Dünya politikasında devletlerin artık birden fazla ittifakın üyesi olduğunu ve bunun yanlış anlaşılmaması gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, Türkiye olarak Avrupa Birliği ve İslam Konferansı örgütüyle olduğu gibi Türk dünyası ile de ilişkileri geliştireceklerini söyledi.

"TÜRKÇE KONUŞAN DEVLETLER TOPLULUĞU KURALIM"

İngilizce, Fransızca ve İspanyolca konuşan ülkelerin, farklı siyasi, ekonomik ve askeri ittifakların yanı sıra kendi aralarında da aynı dil ve kültür etrafında da biraraya geldiğini kaydeden Erdoğan, Türkçe konuşan devletler topluluğu oluşturulmasını önerdi. Başbakan Erdoğan, bu konuda şunları söyledi:

“Fransızca konuşan milletler topluluğu, İngilizce konuşan milletler topluluğu, İspanyolca konuşan milletler topluluğu, hep bu anlayışın eseridir. Öyleyse neden bizler de dış politikada koordineli hareket ederek bir sinerji oluşturan, birbirlerinden güç alan böyle bir yapıyı oluşturmayalım? Açık söylüyorum, bizim fazlamız var, eksiğimiz yok. Bizim tarihsel bir derinliğimiz var. Türkçe konuşan devletler topluluğu, hem de uluslararsı platformlarda daha aktif ve etkin roller oynamamızı sağlayacak, böylece halklarımızın çıkarlarını daha iyi korumamıza imkan sağlayacak, hem de bölgemizdeki istikrara katkıda bulunacaktır. Bütün kardeş, özellikle devlet ve toplulukları bu konuda daha fazla gecikmeden gerekli adımları atmaya davet ediyorum. Türkiye olarak biz bu konuda gereken sorumluluğu üstlenmeye hazırız.”

İŞBİRLİĞİNİN FAYDALARI

Türk topluluklarının dayanışması açısından önemli adımlar attıklarını ve atmaya devam edeceklerini kaydeden Erdoğan, Türk cumhuriyetlerine uluslararsı platformlarda verilen destekleri şöyle sıraladı:

“KKTC'ye yönelik haksız tecritin kaldırılması bizim için bir milli davadır. Biz bunu böyle biliyoruz, böyle bileceğiz. Kırım, Ahıska, Irak ve Gagavuz Türklerine daha önce olmadığı kadar siyasi ve ekonomik noktada desteğimizi verdik, veriyoruz. Türk cumhuriyetleriyle olan ticaret hacmimiz giderek artıyor. TİKA tarihinde olmayan bir etkinliğe sahip olmaya başladı. THY'nin Türk cumhuriyetlerinde gitmediği yer kalmamıştır. Bakü- Tiflis- Ceyhan petrol boru hattı, hizmete açıldı. Şimdi sırada Bakü- Tiflis- Erzurum gaz, doğalgaz boru hattı var, o da yakında hayat geçiyor. Yeni bir adım, Kars- Tiflis- Bakü demiryolu projesinin temelini de inşallah yakın bir zamanda birlikte atıyoruz. Bunlar Türk dünyasına mensup devletlerin kendi aralarındaki işbirliğinin dünya refahına yapacağı katkıyı göstermesi bakımından önemli örneklerdir. Artısı olarak Türk devlet ve topluluklarına katkı sağlamak üzere kurulan TİKA'nın çalışmalarına büyük önem veriyoruz. TİKA'nın bütçesini artırdık. Son yıllarda Türk dünyasına yönelik teknik ve kültürel proje sayısında bir patlama yaşanmıştır.”

Dil birlikteliğinin önemine de değinen Erdoğan, “Bildiğiniz gibi Gaspıralı İsmail'in 19'uncu yüzyılın sonuda ortaya koyduğu düstur, bugün bizler için hala geçerliliğini korumaktadır. Dilde birlik, fikirde birlik, işte birlik düstürunu hayata geçirmeye bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var” dedi.

ERDOĞAN'DAN 3 SOMUT ÖNERİ

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle noktaladı:

“3 somut önerimizi özetle ortaya koymakta fayda görüyorum. Öncelikle, ekonomik ve ticari alanda başta enerji olmak üzere karşılıkla yatırımların artırılması ve kendi aramızda bir toplum kurumunun hayata geçirilmesini de kapsayan bir yol haritası çıkarmalıyız. Kültürel alanda dil birlikteliğine yönelik çalışmaları hızlandırmalıyız. Ortak tarihimizi yeniden yazmalı, bunu okullarımızda ders kitabı olarak okutmalıyız. Siyasi konularda ise Türkçe konuşan devletler topluluğu oluşturarak, uluslararası platformlarda dayanışmamızı güçlendirmeliyiz. Kıbrıs ve Karabağ gibi sorunlarda kesinlikle ortak hareket etmeliyiz. Türk dünyasındaki yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin işbirliğini de güçlendermeliyiz.” 

Kurultaya Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Moğolistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmak üzere 8 ülke, 6 federe devlet, 2 özerk cumhuriyet ve 11 bölgeden topluluk (Rusya Federasyonu’ndan Çuvaşistan, Saha-Hakas ve Altay Cumhuriyetleri ile Kafkas halkları, Kırım Özerk Bölgesi ile Gagauz Bölgesi, İran, Irak, Afganistan, Gürcistan, Batı Trakya, Kosova, Romanya, Makendonya, Bulgaristan, Bosna-Hersek ve Arnavutluk) temsilcileri katılıyor.

Kurultayda, Türkiye’den bürokratlar, uzmanlar, akademisyenler, işadamları ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle diğer devlet ve toplulukların temsilcileri tarafından yapılacak çalışmalarda, kamu ve sivil alandaki mevcut işbirliği çalışmaları gözden geçirilerek, bunların daha etkili ve verimli hale getirilmesi ile yakın gelecekte yapılabilecek yeni işbirliği alanlarının oluşturulması hedefleniyor.

BAKAN ATİLLA KOÇ YİNE UYUDU

Toplantı ve konferanslarda uyumasıyla dikkati çeken Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, bu kez Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açılışını yaptığı 10’uncu Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı'nda uyudu. Bakan Koç, kısa bir süre önce Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de yapılan bir uluslararası toplantı da uyumuştu.

Bu arada Koç, toplantılarda uyuduğunu saklamıyor. Günde 18 saat çalıştığını söyleyen Bakan Koç, "bazen toplantılarda uyumak zorunda kaldığını" söylüyor.


Ajanslar
Yayın Tarihi : 18 Eylül 2006 Pazartesi 19:42:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
berkay kurekciler IP: 88.248.12.xxx Tarih : 19.09.2006 14:17:14
sayın bakan uyumasaydı şaşırırdım zaten...