Antalya'da, 2008 yılının Aralık ayında 11 yaşındaki ilköğretim okulu öğrencisi Ural Giray Çelikcan'ın halasının oğlu Beşir Anıl Hüyük tarafından kaçırılıp öldürülmesine ilişkin davaya devam edildi.

8. kez görülen davada, olaya şahit olan ve babaları tarafından mahkemeye götürülmeyen iki çocuk duruşmaya katılmadı.

Olay, Antalya'da, 23 Aralık 2008 tarihinde meydana geldi. Öğrenim gördüğü TED Antalya Koleji'nden çıktıktan sonra servise bineceği sırada kaybolan ve iki gün sonra halasının oğlu Beşir Anıl Hüyük'ün (28) Duacı köyünde kiraladığı evde parçalanmış cesedi bulunan Ural Giray Çelikcan'ın öldürülmesiyle ilgili davaya Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Duruşmaya, sanık Beşir Anıl Hüyük ve avukatı ile çocukları öldürülen Yusuf Ziya ve Sedef Çelikcan ile yakınları ve avukatları katıldı.

Sanık Hüyük, önceki duruşmalarda olduğu gibi bu duruşmada da savunma yapacak durumda olmadığını yineleyerek, "Ben kötüyüm. Kötü hissediyorum kendimi. O nedenle ifade veremeyeceğim" dedi.

CİNAYETİ BENDEN ALDIĞI PARALARLA İŞLEDİ

Baba Çelikcan, sanık Beşir Anıl Hüyük'ün, akli dengesinin yerinde olduğunu ve kendisinden aldığı para ile oğlunun cinayetini planladığını söyledi. Baba Çelikcan, şunları söyledi: "sanık, pilotluk kursu için 60 bin euro istedi. Bizde ailecek bir araya gelip ağabeyimle karar verdik. Nakit 15 bin euro tutarında bir para verdik. Bu para ile oğlumun cinayetinde kullanacağı, önce bir ev ardından arabası olmasına rağmen bir araba daha alıyor. Yine bu para ile iki kelepçe, rambo diye tabir edilen bıçakları,

bant, ip ve cinayet sonrası kullanmak üzere çatır alıyor. Hatta ben inşaatçıyım benim bile aklıma gelmeyecek olan izolasyon malzemesi temin ediyor. Bu izolasyon malzemesini oğlumun cinayeti sonrası üç metrekare tuvaletin fayansları arasına kan geçmesin diye kullanmak istemiş. 'Dersimiz Cinayet' diye kitaplar bile almış. Şimdi 'Dut yemiş bülbül' gibi. Ama olay sonrası telefonla görüşmelerimizde gayet iyi konuşuyordu"

Baba Çelikcan, ifade verirken bir ara sanık Hüyük'e dönerek şunları söyledi: "Sen akbaba mısın? Ne susuyorsun?' dedi ve "Cebinden çıkan notlar dikkate alınsın. Orada kendinin ve oğlumun kaçırıldığını belirterek benden kendi için 100 bin euro, oğlum için 100 bin euro istediği yazıyordu. Bu vahşet bilerek ve isteyerek yapılmıştır. Bir tiyatro oyuncusu gibi oyun oynadı. Sanık, gerçeğin ortaya çıkmasını engelliyor. Mahkemeyi oyalıyor. En ağır bir şekilde cezalandırılması lazım"

OĞLUM SANIĞA AĞABEY DİYORDU

Anne Sedef Çelikcan ise oğlu Giray'ın, sanık Hüyük'e, ağabey dediğini ve onunla bir çok kez zaman geçirdiğini söyledi. Olay olmadan önce, sanığın kendisine çocukların okuldan ne zaman çıkacağı gibi birkaç soru sorduğunu belirten anne Sedef Çelikcan, sözlerine şöyle devam etti: "Oğlum zamanında eve gelmeyince servis arkadaşlarını aradım. Onlar ise bir kişi ile servise binmeden okuldan ayrıldığını gördüklerini belirtti. Sürekli birlikte yaşadığımız için oğlum ona güvenmiş sanırım. Akıl hastası olamaz. Bu

vahşeti bilerek ve sistematik bir şekilde işlemiştir. Oğlum geri gelmeyecek ama oğlumun korkusunun bin katını yaşasın. Hiçbir zaman bu vahşeti yaptığından dolayı kendini iyi hissetmesin"

MAHKEME BAŞKANI SİNİRLENDİ

Sanık avukatının tanık olarak mahkemeye gelmeyen ikiz kardeşler D.A. ve D.A.'nın karakolda ifade vermesini istemesinin ardından, Mahkeme Başkanı Süleyman Teke, "Kime gösterecek. Karakolda olması bir şeyi değiştirmez. Kaç aydır dava sürüyor. Sanığın tek bir cümlesi yok. Konuşmuyor. Bir adım ileri gidemedik. Şimdiye belkide sonuçlanması gerekiyordu" diye çıkıştı.

DAVA ERTELENDİ

Dava, güvenlik nedeniyle Alanya L Tipi Cezaevi'nde tutulan sanığın ön ve yan cepheden fotoğraflarının çekilmesi ve İstanbul Adli Tıp Fakültesi'nde üç haftayı geçmemek suretiyle müşahade altına alınarak davranışlarının yönlendirilmesi tedavisi uygulanmasını istedi. Dava 25 mart tarihine ertelendi.