Samandağ ilçesi sahip olduğu olağanüstü tarihi ve turistik cazibe merkezleri sebebiyle 1993 yılında Turizm Bölgesi ilan edilmiştir. Dünyaca ünlü Antakya Müzesi Samandağ ilçesinde özellikle Çevlikte bulunmuş mozaikleri de bünyesinde barındırmaktadır.
İlçemiz sahilinde Çevlik ve Deniz Mahalleleri ile Batıayaz yöresinde turistik tesisler mevcuttur. Ancak ilçemizdeki tesislerin hiçbirinde turistik belge mevcut değildir.
Samandağ ilçesi Asi Nehrinin Akdenize kavuştuğu kıyılarda 14 Km uzunluğunda dünyanın sayılı uzun sahillerinden birine sahiptir. Geniş bir kumsalın yer aldığı bu sahil halka açık plaj halindedir. Bu kumsal aynı zamanda nesli tehlikede olan Chelonia Mydas ve Caretta Caretta deniz kaplumbağalarının sayılı yumurtlama-üreme alanlarından biridir.
Samandağ sahilinde deniz üzerinde batan güneşi izlemek ayrı bir zevktir.
Bu sahil üzerinde Çevlik Balıkçı Barınağı denizcilik faaliyetleri için altyapı hizmeti sunmaktadır. Balıkçı tekneleri yanında, yatlar, tur tekneleri ve dalgıçlık etkinlikleri için de hizmet vermektedir.
Balıkçı Barınağından hareket eden tur tekneleri ile olağanüstü güzellikteki koylara ulaşmak mümkündür.
Samandağın 5 Km. kuzeyinde Musa Dağının denize hakim yamaçlarında M.Ö 300de Seleucos I.Nicator tarafından kurulan ve kurucusunun adıyla anılan şehirdir. Şehrin, dağın hemen bitiminde, dağdan gelen derelerin ağzında bir iç limanı vardı. İsa Peygamberin havarilerinden Aziz Paul, bu limandan Tarsusa ilk seyahatini yapmıştır. Sellerin bu limanı doldurması tehlikesi ortaya çıkınca Roma İmparatoru Vespasianus zamanında dağ delinerek bir tünel açılması kararlaştırıldı (M.S 69). Tünel Titus zamanında tamamlandı ve derenin önü bir duvarla kapatılarak sel suları 7 metre yükseklik ve 6 metre genişliğe sahip olan bu tünel vasıtası ile uzaklara akıtıldı, böylece limanın dolması önlenmiş oldu. 130 metresi kapalı, kalan kısmı açık olan tünelin uzunluğu 1380 metredir.
Şehir aşağı ve yukarı olmak üzere iki kısımdan oluşuyordu. Yukarı şehir denizden 300metre yükseklikteydi, büyük malikaneler, mabetler ve resmi binaları kapsıyordu. Yukarı kısımlarda Dor Mabedi kalıntılarını görmek mümkündür. Aşağı şehir liman ve çevresinde kurulmuştur. Aynı zamanda burada büyük bir hamam ve küçük bir tiyatro bulunmaktaydı. Alt kısımlarda çok sayıda kaya mezarı görülebilmektedir. Roma Döneminde kalker taşa oyulmuş içinde çok sayıda mezarı barındıran kaya mezarları Beşikli Mağara adıyla en çok ilgiyi çekmektedir.
Şehrin etrafı surlarla çevriliydi, Çarşı ve Al-Mina adlarını taşıyan iki kapısı mevcuttu.
Antik kent kalıntıları civarında çok sayıda inziva odası (hermitage) olarak kayalara oyulmuş mağaralara da rastlanmaktadır.
M.S 6. yüzyılda yapılmış olan bu manastır Antakyalı St. Simeonun bir sütun üzerinde 40 yıl yaşadığı yer olarak tanınmıştır. Antakya-Samandağ yolu ile Asi Nehri arasında 479 rakımlı bir dağ üzerinde bulunan St. Simeon Stilit Manastırı kalıntılarına Değirmenbaşı beldesinden ayrılan yoldan gidilir. Manastır Aknehir beldesi sınırları içinde kalmaktadır.
Manastırın hikayesi M.S 6. yüzyılın ortalarında başlar. Terk-i Dünya tarikatının öncülerinden sayılan St. Simeon Stilite (521-592), halen kalıntıların orta yerinde 4 metrelik kaide bölümü mevcut olan (o zamanlar 9.50 m veya 12.50 m olabileceği düşünülmektedir) bu sütunun üzerinde ömrünün 45 yılını geçirmiş ve bu süre Guinnes Rekorlar kitabında yer almıştır. Araştırmacılar bunu Genç Simeon Manastırı olarak tanımlar. Sabrı, inancı ve dayanıklılığından dolayı mucizeler yarattığına inanılan Genç Simeona Hıristiyanlık dünyasının her yanından ziyaretçiler gelirdi. O dönemler dağın adı Mucizeler Dağı idi. Bu dağa şimdi Simeonun Arapçada Seman olmasından dolayı Saman Dağı denilmektedir.
St. Simeon Manastırı ve eklentileri kısmen kayalar üzerinde oyulmuş ve kesme taşlardan yapılmış, 132х160 metre ölçülerinde dikdörtgen bir alan üzerinde yerleşmiştir. Haç şekli verilmiş manastır yerleşmesinde üç kilise, bir vaftizhane, sekizgen bir avlu ile tam ortasında Simeonun sütunu bulunmaktadır. Çevresinde 11 sarnıç, evler, mutfak, kiler gibi yapı kalıntıları mevcuttur. Manastır, St. Simeon henüz hayatta iken, Ona bağlanan İsauriyalı (bugünkü Silifkenin çevresi) işçiler tarafından ücretsiz olarak inşa edilmiştir.
St. Simeon Stilit tarikatına bağlı olanlar manastır planının bir melek tarafından getirildiğine inanmışlardır.
Bu Türkiyedeki tek Stilit Manastırıdır ve Türkiye İnanç Turizmi Haritasında yer almaktadır.
Hıdırbey köyünde koruma altına alınmış ulu bir çınar ağacı vardır. 800-1000 yaşlarında olduğu tahmin edilen, ancak halk arasında 2000-3000 yaşlarında olduğuna inanılan bir ağaçtır. Gövdesinin çevresi 35 metredir.
Bu ağacın Hz. Musanın asasının ab-ı hayat (ölümsüzlük suyu) sayesinde filizlenip kök salması sayesinde meydana geldiğine dair efsaneler anlatılmaktadır.
Antakyada ve ilçemizde pek çok yerde Hızır (a.s) adına yapılmış türbe ve ziyaretler vardır. Ancak bunların en ünlüsü Samandağ sahilinde, Hz. Hızır ile Hz. Musanın buluştuğu yer olarak kabul edilen kayanın üzerinde kurulan Hızır (a.s) ziyaretidir.
Yılın her döneminde yoğun bir ziyaretçi ilgisi göze çarpmaktadır.
Doğal su kaynakları ve yazları serinliği ile ünlüdür. Antakya ve Samandağa 15 Km mesafededir. Teknepınar Köyü, Yaylıca Beldesi ve Teknepınar Köyünde günübirlik turizme yönelik tesisler ve piknik yerleri mevcuttur. Eriklikuyu Köyünde her yıl Haziran ayı ortalarında Erik Festivali düzenlenmektedir.
Erken Hıristiyan zamanlarından itibaren Amanos Dağlarının güney kesimleri aktif bir dini hayata sahne olmuştur. Bir çok kilise kalıntıları yanında, mimari heykel parçaları ve neredeyse ulaşılamaz yalçın kayalıklarda açılmış sayısız inziva mağaraları bunun önemli göstergeleridir.
Seleucia Pierria Antik Kenti üst kısmında kurulmuş Kapısuyu Köyünden Keldağ, Akdeniz ve Samandağ bir başka güzel görünür. Kapısuyu Camisi kilise olarak inşa edilmiş bir yapıdır.
Narenciye bahçeleri ve yeşillikler arasındaki Vakıflı Köyü ziyaret edilirken köyde bulunan ibadete açık yeni restore edilmiş Vakıflı Ermeni Kilisesi dikkati çeker.
Yoğunoluk Köyünde Kilise (1633-1646 yıllarında inşa edilmiştir) ve Fransız Okulu yapılarını görmek mümkündür. Yoğunoluktan Eriklikuyuya giderken yolun sağında muhtemelen 1040larda inşa edilmiş Hayatın Ağacı Kilisesi (The Church of The Wood of Life) kalıntıları bulunmaktadır.
Teknepınar Köyünde ayakta kalmış bir St. Meletios Kilisesi (1897 yılında restore edilmiş) ile muhtemelen M.S 6. yüzyılda yapılmış küçük bir kiliseye (St. John Chrysostomos) ait kalıntılar görülebilecek yerler arasındadır. Teknepınar Camisi de kilise olarak inşa edilmiş bir yapıdır.
Samandağ ilçesinde ipekten üretilen ürünler konusunda marka olmuş isimler mevcuttur. İpek kumaş, gömlek ve diğer aksesuarlar yanında kravat oldukça ün kazanmıştır.
Ev yapımı defne yağı ve defne sabunu, Samandağ ilçesine özgü ürünler olarak dikkati çekmektedir.
Samandağ sahilinde Çevlik ve Deniz Sitesinde otel, motel, pansiyon gibi konaklama tesisleri yanında, günübirlik turizme hizmet eden lokantalar, piknik yerleri ve kafeler gibi tesisler de bulunmaktadır. Samandağ özellikle balık lokantalarıyla ün yapmıştır, bu ün balık Samandağda yenir ifadesiyle kendini kabul ettirmiştir. Yörenin zengin meze kültürüyle sofralara renk katılmaktadır.
Meydan Köyünde son yıllarda turizm alanında bir gelişme göze çarpmaktadır.
Yaylıca Beldesi, Teknepınar ve Eriklikuyu köylerinde de günübirlik turizme yönelik piknik yerleri ve lokantalar mevcuttur.
Aknehir Beldesinde Asi nehri kıyısında da günübirlik turizm yönelik lokantalar bulunmaktadır.