5
Mayıs
2024
Pazar
AĞRI

AĞRI'NIN BÜTÜN EVLATLARI! BİRLEŞİN

Ağrı Türkiye'nin en doğusundaki illerden birisi. İsmi zikredildiğinde ortalama bir vatandaşın aklına Ağrı Dağı, soğuk, uzaklık, temel ekonomik uğraş olarak ise hayvancılık ve tarım gelir.

Biraz sporla uğraşanlar buna uzun mesafe koşucularını da eklerler. Yüksek yaylaların büyük yürekli, geniş ciğerli insanlarının uluslararası başarılarını hatırlarlar. Eğitim öğretimle ilgilenenler işadamı İbrahim Çeçen'in himayesinde kurulan üniversiteyi bir kenara not ederler. Tarih, kültür konularıyla ilgilenenler Doğubayazıt'taki İshak Paşa sarayını zikrederler.

Ortalama bir genel kanaat ise terörün Ağrı'da da boy gösterdiğidir. Bu yüzden "Ağrı'ya gitmekten" söz edildiğinde, kimi insanlar yüzünüze kuşkuyla bakarlar. Yolculuk onların gözünde nereye varılacağı belirsiz bir maceradır. Orta ve Batı Anadolu'da yoldan birini çevirip Ağrı'da belediye başkanlığını hangi parti kazandı, diye sorsanız, belki de hiç düşünmeden DTP diyecektir.

Genel algıyı belirleyen ipuçları akıl yürütmenin de tayin edicileri olurlar. Mesele Ağrı'da kimin kazandığından öte o coğrafyaya biraz olsun yakından bakıp nice ayrıntıyı görmeyen toptancı bir "aklın" belirmiş olmasıdır. Bu bakış DTP'yi de aynı toptancılıkla görür, onun içindeki fay hatlarını, katmanları fark edemez. Allah'ın kelamıyla hemhal olmuş müminler bile yeryüzünde nice farklılıklarıyla yaşarlarken dünyevi kodlarla teşekkül etmiş bir siyasetin taraftarlarını torna tezgâhından çıkartamayacağı muhakkaktır.

imparatorluk günlerini hatırlatan yolculuk

"Demokratik Açılım" konusunda bir konferans vermek için Ağrı'ya davet edildiğimde zihnimden Ağrı üzerine neler bildiğim geçiyordu. Daha önce Gazi Üniversitesi'nden bir grup profesör olarak İran'a giderken bir gece vakti Ağrı'dan geçmiştik. Mevsimin bahara döndüğü bir zamanda kışın hatıralarına sarılmış soğuk bir gecenin koynundaydı şehir. Solgun sokak lambaları, ışıkları azalmış evleri, sessiz caddeleri ile içine çekilmiş bu şehri gecenin kristal mavisi yıldızları ruhani halesiyle kucaklıyordu. Yedi kat yabancı olsanız o görüntü içindeki Ağrı şehrini çok eski zamanlardan beri tanıdığınızı hisseder, iki uçtan onu kucaklamak isterdiniz. Bu şehir evet, sevgiyle sarıp sarmalanacak bir şehir.

Ağrı'ya gideceğimi söylediğim bir arkadaş sanki çok uzaktaki başka bir ülkeye gidiyormuşum gibi yüzüme baktı. "Emin misin?" dedi. Anladım ki bir ülkenin bölünmesine ilişkin tehlike önce iyi niyetli kimi insanların bile farkında olmadıkları şekilde zihinlerde başlıyor. Üstelik gerçek bilgiler yerine nice kurmacadan sorgulanmaksızın devşirilmiş bilgilerin çizdiği bir sınır bu. Hatta "efendim insanlık ne çektiyse ön yargılarından çekti, bunları bir yana bırakarak birbirimizi anlamalıyız" klişe cümleleri bile bu insanların dağarcığında mevcut olabilir. Hatta hazırda bekletilen bu tür cümleler ön yargılarımızı daha bir pekiştirirken onları bizim için daha da görünmez kılabilirler. İnsan kafasında böyle bir sınır çizdiğinde oralarda neler olup bittiğini de layıkı veçhile anlayamaz. Eğer "bölücülük" bir siyasi tavır, bir eğilim, bir tasavvur olarak ortaya çıkıyorsa, acaba bunun arkasında "bölücü" olmayanların da işçiliğine soyunduğu bir akıl, çaba, tutum yok mudur?

Karşılamaya gönderilen araç kaza yapınca Erzurum Havaalanı'ndan Ağrı'ya bir yolcu minibüsüyle yolculuk ettim. Mesafe yüz doksan kilometre. Minibüsün içinde Türkçe Kürtçe konuşmalar birbirine karışıyordu. Çok dilli toplumsal yapılar akla hemen geçmişteki imparatorlukları getirir. Biz modern bir ulus devlet kurmuş olmakla birlikte halen imparatorluğa ait birçok özelliği bünyesinde barındıran bir ülkeyiz. Bununla ulus devlet yapısı altında barışmak önemli. Uzunca bir süre yol platoda ilerliyor. Her iki yanda sonsuz düzlükler ve sonsuz kar. Duble yol "vahşi ama munis gözüken ama yine de ne yapacağı belli olmayan tabiat"a meydan okuyan yan yana iki siyah çizgi olarak akıp gidiyor. Yaş olarak altmışların ortalarında gözüken yanımdaki kişi beni bir iki süzdükten sonra gülümseyerek "Ankaralı, bizim partiyi niye kapattınız?" diye selamsız sabahsız soruyor. İçimden "demek ki DTP'nin kapatılmasına millet çok öfkeli, buldukları her kişiye bunu soruyorlar" şeklinde bir genelleme geçiyor. "Kapatılmasa iyi olurdu, ama doğrusu siz de az çaba göstermediniz bunun için" derken adam gülümsüyor, paltosunun yakasını çevirip parti amblemini gösteriyor: AKP'nin parlayan ampulü. Beni şaşırtmış olmaktan dolayı mutlu, gevrek bir kahkaha atıyor. Onun gülümsemesine çevredeki yolcular da eşlik ediyor. Bu galiba "Ankaralıların Ağrı'ya giden bir minibüsün içindeki herkesi DTP'li sanmaları"na karşı bir alaycı protesto. Adın ne olursa olsun Ankaralısın, siyasetin kotarıldığı merkezden geliyorsun, her şeyde payın var.

Konferans sonrası düzenleyicilerden Abbas Bey'le yemeğe gidiyoruz. Servis düzenli, garsonlar iyi giyimli, dikkatli, zarif... Siparişi alan garson, takım elbisesi, jöleli saçları, temiz tıraşı ile New York Manhattan'da da aynı işi yapabilecek nitelikte birisi. Yaşadığı coğrafyayı ima eden sureti bağlamla birlikte değişime uğramış neredeyse uluslararası bir görüntü kazanmış. Hayatları değiştiren medeniyet... Hepimiz için öyle. Bir başka masada bir grup ilkokul öğrencisi başlarındaki öğretmenleriyle birlikte yemek yiyorlar. Giyimleri kuşamları, hal ve hareketleri İstanbul'daki yaşıtlarından farklı değil. Ağrı, her türlü özelliği ile kunt kafalardaki Ağrı klişesini kıracak bir şehir.

helva yapacak usta aranıyor

Abbas Bey Ağrı'nın çok huzurlu bir şehir olduğundan bahsediyor. Bir iki küçük gösteri olmuş ama televizyonlarda hikâye ediliş biçimiyle gerçekte yaşananlar o kadar farklı ki. O konuşurken televizyonların doğuya ilişkin haberciliğinde başka tür bir oryantalizm olduğunu düşünüyorum. Belli ki bize de bir Edward Said lazım. Temel mesele istihdam... İşi olmayan her insan başta kendisi için olmak üzere ailesi, şehri, ülkesi için problem. İşi olmayan bir insanın en temel kimlik özelliği budur. Ağrı'nın sokakları iş vaat etmiyor. Aslında Ağrı'da helva yapmak için her şey var. Tabiat, tarih, akıl, cesaret... Eksik olan organizasyon ve teşebbüs gücü... Ağrı'nın gerçekliği "bölücü" olanların kim olduğu sorusunu orta yere bırakıyor. Bunun öyle kolay bir cevabı yok. Herkesin şöyle bir kendini yoklaması gereken bir soru bu. En büyük birleştiriciler, bütünleştiriciler ise belli ki müteşebbisler olacak.

Ağrı'ya uluslararası ölçekte bir havaalanı yapılıyor. Bir yıl sonra bitecek. Mühim. Olmayan her şehirle birlikte Ağrı'ya da bir beş yıldızlı otel lazım... Bu mekânlar toplumsal kültürel hayatın "balans ayarı" yerleri olabilirler. Fabrikalar, turizm yatırımları... Ağrı da dışarıya çok göç vermiş bir il. Başka diyarlara giderek para pul kazanmış ve artık maddi olanı aşmış insanlarda "topraklarıyla ödeşme" duygusu olur. Böyle bir seslenişin yankısı olacaktır muhakkak. Sonuçta insan bu dünyada niçin yaşar? Çocukluğunun yoksul hatıraları içini kanatanlar geçmiş için bir şey yapamazlar ama bugünün çocuklarına el uzatıp eski bir yarayı kapatabilirler. Ağrı gecenin karanlığında arkamızda kalırken dönüp son kez bakıyorum. Söylenecek söz belli: Dünyadaki bütün Ağrı'nın evlatları! Şehriniz için birleşin.
 

M. Naci Bostancı - Zaman
Yayın Tarihi : 31 Aralık 2009 Perşembe 20:58:10


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?