2
Mayıs
2024
Perşembe
MALATYA

'Malatya Tarih-Arkeoloji Sempozyumu'

Malatya'da düzenlenen 'Malatya Tarih-Arkeoloji Sempozyumu'nda konuşan Tarih Vakfı Eski Başkanı Orhan Silier, Türkiye'nin koleksiyonunun dünya çapında tanındığını, ancak ülkedeki müzeciliğin taşralı olduğunu söyledi. 

Melita'dan Battalgazi'ye Tarih, Arkeloji, Kültür ve Sanat Günleri etkinlikleri kapsamında Silahtar Mustafapaşa Kervansarayı'nda, 'Malatya Tarih-Arkeoloji' konulu sempozyum düzenlendi. Sempozyuma Ankara Üniversitesi'nden Prof. Dr. Mesut Elibüyük, Tarih Vakfı'ndan Orhan Silier, Ankara Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Bekir Eskici ve Yrd. Doç. Dr. Eftal Şükrü Batmaz katıldı. Prof. Dr. Mesut Elibüyük, Malatya için önemli olan eski yerleşim birimlerinin suyun altında kaldığını belirterek, bugün Akçadağ yöresinin Hitit döneminde yerleşim yeri olduğunu kaydetti. Osmanlı dönemindeki tahrir defterlerinin dünyanın hiçbir devletinde olmadığını ifade eden Prof. Dr. Eliküçük, kentin 1838 yılında mevcut şehir merkezine taşınmasının nedenlerinden birisi çeltik tarlaları diğerininse sıtma hastalığı olduğunu söyledi. 

GÜNCELLEME:

İnönü Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Göknur Akçadağ Göğebakan, Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde Malatya'da 1530 ve 1560 yıllarına ait evkaf defterlerinde çok sayıda vakıf adının geçtiğini söyledi. 

Melita'dan Battalgazi'ye Tarih, Arkeloji, Kültür ve Sanat Günleri etkinlikleri kapsamında Silahtar Mustafapaşa Kervansarayı'nda, 'Malatya Tarih-Arkeoloji' konulu sempozyumda İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Göğebakan, 'Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde Malatya Vakıflarıyla ilgili belgeler' adlı sunum yaptı. Göğebakan, "Vakıfların düzenli işleyebilmesi için düzenli gelirlere ihtiyaç vardır. 

Bunların umumi masraflarını karşılamak ve bilhassa oralarda çalışanların ücretlerini ödemek için vakfedilen menkul veya gayrimenkuller, vakıf akdinin asıl konusunu teşkil etmektedir. Vakfeden gayrimenkullerin sınırları ve vasıfları genellikle vakfiyelerde tafsilatlı bir şekilde anlatılmaktadır. Malatya ve civarında şehir merkezi (Eski Malatya) ve nahiyelerde çok sayıda cami, medrese, mescit, zaviye, türbe, çeşme, gibi eserleri yaşatmak amacıyla vakıflar kurulmuş ve evlat lehine vakıflar tesis edilmiştir. Bu vakıflara, Malatya kazasında bulunan bir kısım köy ve mezra hasılları, dükkan, hamam, değirmen, bağ, bahçe, bostanlık ve zeminler vakfedilmiştir. Vakıflara bağlanmış olan bu akarlar içerisinde en büyük kısım köy ve mezraların malikhane gelirinden meydana gelir" dedi. 

1530'da Malatya kazasında 5 cami, 23 mescit, 4 medrese, 17 zaviye, 4 türbe, 2 mezar, 1 kilise, 3 şahsın yaptırdığı çeşme ve şehir merkezinde sayısı tespit edilemeyen çeşmeler ve 34 evlatlık vakıf bulunduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Göknur Akçadağ Göğebakan, "1560'da ise Malatya kazasında evkafın azaldığı görülmektedir. Bu yıllarda 5 cami, 24 mescit, 4 medrese, 16 zaviye, 3 mezar ve 22 evlatlık vakfın kayıtları mevcuttur. Bu vakıfların dışında Mekke-i Muazzama Vakfı, Sivas'ta Darüş-şifa Medresesi Vakfı ve Pervane Bey Medresesi Vakfı, Malatya ve civarında muhtelif gelirler almaktadır" şeklinde bilgi verdi. Evlatlık vakıflarla ilgili olarak bilgi veren Göğebakan, "Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde bulunan Malatya'ya ait vakfiye ve belgelerin çoğunluğu evlatlık vakıflara aittir. Vakıf kurulurken başlangıçta akrabalar lehine tesis edilmişken, bunların inkırazı durumunda fakirlerin vakıflardan faydalanmasını durumuna ehli, zürri veya evlatlık vakıf denilir. Evlatlık vakıflar aleyhine görüşler olmasına rağmen, İslam hukukçularının büyük çoğunluğuna göre, mirasçılara tahsis edilen vakıflar caiz görülmüştür. Bu tür vakıf kurmaktaki amaç aynı zamanda aileyi bir arada tutma, yakınlarına hayır kasdı, ihtiyaçlarını temin etme maksadını da taşımaktadır" şeklinde açıklamalarda bulundu. 

Eliküçük, ilden saraylara pirinç gönderildiğini ve Malatya'nın o zaman çok önemli bir çeltik üretim merkezi olduğunu kaydetti. 

Tarih Vakfı eski Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi Orhan Silier, "Türkiye çok büyük bir hızla ve plansız bir şekilde kentleşiyor. Büyük gerilimler yaşadığımız halde, bunları yok saymayı çözüm sanıyoruz. Müzelerin eğitime ve kültüre yapabilecekleri katkıları görmezden geliyoruz" dedi. Müzelere yatırımın önemli olduğunu söyleyen Orhan Silier, "Türkiye'nin koleksiyonu dünya çapında tanınmış ancak müzeciliği taşralı. Tarihi eşyaların yan yana dizildiği ve insanların bunların önünde geçtiği sürekli sergilerden oluşan müzelerin yeterli işlevi göremeyeceği, yeni bir müzeciliğe gerek olduğu dünyada artık kabul görüyor" diye konuştu.
İHA
Yayın Tarihi : 18 Eylül 2006 Pazartesi 17:26:16
Güncelleme :19 Eylül 2006 Salı 11:27:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?