4
Mayıs
2024
Cumartesi
MALATYA

'Türkiye topuğundan vuruldu'

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları İnceleme Komisyon Başkanı ve AK Parti Mersin milletvekili Zafer Üskül, "Malatya'daki yayınevi cinayeti, insanın kendi topuğuna kurşun sıkması gibi bir şey" dedi.


Malatya'da yayın yapan yerel televizyon kanalının canlı yayın programına katılan Zafer Üskül, Niyazi Doğan'ın sorularını cevaplandırdı. Hiçbir cinayetin haklı bir gerekçesi olamayacağını, yaşama hakkının kutsal olduğunu ifade eden Üskül, "Böyle bir cinayetin işlenmiş olması gerçekten acı verici. Hiçbir kimsenin canına kıymanın meşruiyeti olamaz" dedi.


Türkiye'nin son yıllarda insan hakları alanında önemli reformlar gerçekleştirdiğine dikkat çeken Üskül, "Hele hele Anayasa'nın 90. maddesi değiştirildikten sonra Türkiye uluslararası arenada insan haklarına değer veren bir devlet görünümüne kavuştu. Bu değişikliklerden sonra Türkiye insan hakları konusunda başı dik, alnı açık bir pozisyonda iken bu tür cinayetlerin işlenmiş olması maalesef imajımızı zedelemiştir" diye konuştu.


Gençlerin zaman zaman kötü niyetli çevrelerin güdümüne ve kontrolüne girebileceğine dikkat çeken Üskül, konuşmasına şöyle devam etti:


"Bazı gençlerin yetişme tarzına dikkat etmek gerekir. Ailelerin çocuklarının kimlerle ne tür ilişkilerde içinde olduğunu kontrol etmesi büyük önem taşıyor. Kendilerini kanıtlamak ve psikolojik tatmin sağlamak isteyen gençler var. Onların gençlik heyecanını kullanmak isteyen çevreler de var. Öyleyse bu gençlerimizi bu çevrelerden korumak için onları meşgul edecek olanakları sunmamız lazım."


Cinayeti işleyen gençlerin ortaya çıkarılmamış bağlantılarının varlığı yönündeki iddialara ilişkin bir soruyu cevaplayan Üskül, "Bu gençlere baktığımızda belli nitelikte, belli görüşte ve belli ilişki yapısı öne çıkıyor. Ama bağlantı var mı, yok mu, bunu bilemeyiz. Bunu ortaya çıkaracak olan yargıdır. Araştırmak lazım. Ama doğrudan olmasa bile bu gençlerin zihinsel yapılarının oluşmasına katkıda bulunan ilişkilerin olduğu ortada. Besbelli böyle bir şey var" dedi.


Özellikle seçimlerden önce bazı parti ve sivil toplum örgütlerinin Türkiye'de korkuya dayalı bir politika yürüttüğünü ifade eden Üskül, toplum üzerinde Türkiye'nin yabancılara peşkeş çekildiği yönünde bir psikolojik baskı meydana getirildiğini, bu tür olaylarda yer alanların da bu psikolojinin etkisi altında kalmış olabileceğine dikkat çekti. Üskül, "Türkiye'nin satıldığı, peşkeş çekildiği söyleniyor. 'Satıldı' denilen Türkiye'de her şey yerli yerinde. Türkiye'de kim iktidara gelirse gelsin kalkınmayı sağlamak için yabancı sermayeyi getirmek zorundadır çünkü Türkiye'de kalkınmayı sağlayacak yeterli yerli sermaye birikimi yoktur" şeklinde konuştu.


Yabancı sermayenin Türkiye'ye getirilmesinin Türkiye'nin satılması olarak nitelendirilemeyeceğini ifade eden Prof. Dr. Zafer Üskül, şöyle devam etti:


"Laik devlette devletin iki temel görevi var. Birincisi din ve vicdan özgürlüğü ikincisi ise tüm inanç gruplarına karşı eşit mesafede olmaktır. Laik devlette bireyin görevi ise kendi inanç ve düşüncesini hiç kimseye dayatmamaktır. Dayattığı zaman diğerinin hakları ihlal edilmiş olacaktır çünkü. Şimdi böyle bakınca inanç nedeni ile işlenmiş bir cinayet asla kabul edilemez. Bu saplantıdır. Bilerek ya da bilmeyerek bu kullanılmaktır. İnancı ne olursa olsun inanç için cinayet işlemek kadar kötü bir şey olamaz. Bu yanlış adım atmaktır. Neyi çözeceksiniz cinayetle? Hiçbir şeyi. Şimdi bu gençler neyi çözmüş oldular? Diyelim ki şu ya da bu etkinin altında kalarak bu cinayetleri işlediler. Pekiyi neyi halletmiş oldular? Tam tersine çok sevdiklerini söyledikleri, uğrunda canlarını vereceklerini söyledikleri, satıldığını, peşkeş çekildiğini söyledikleri Türkiye'yi büyük zarara soktular. Bu bir bakıma insanın kendi topuğuna kurşun sıkması gibi bir şey. İnsan hiç kendi topuğuna kurşun sıkar mı? Bu gençleri doğrudan ya da dolaylı olarak yönlendirenler varsa onlar da aynı şeyi yapmıştır. Genel politik düzlemde korku politikalarını yürütenler de doğrudan olmasa da aynı şeyi yapmışlardır."


Prof. Dr. Üskül, "Cinayete ilişkin kimi soruların ve karanlık noktaların aydınlığa çıkması ve dava sürecine ilişkin TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak herhangi bir rapor hazırlayacak mısınız?" şeklindeki soruya ise şöyle yanıt verdi:


"Bu olay artık yargıda. İddialar orada açıklığa kavuşacak. TBMM ya da hükümetin yargıya herhangi bir etkisi olamaz. Biz olsa olsa şunu yaparız; Komisyon olarak 'Acaba olayın içine karışmış olan başkaları vardı da bunlar yargıya aktarılmadı mı?' Ancak buna bakarız. Bunu sorgularız. Bunun dışında bir rapor hazırlanmayacak. Çünkü yetkililerden aldığım bilgiye göre basında adı geçen tüm ilgililer hakkında yetkili makamlar zaten soruşturma başlatmış. Bu soruşturmaların sonuçlarını görmek lazım. Yetkili makamlar tarafından zaten bir şeyler yapılıyorken başka bir kanaldan yeni bir şey yapmanın bir anlamı yok."


Mahkeme sürecinin insan hakları bağlamında sorunsuz olarak yürüyüp yürümediğine ilişkin bir soruya ise Prof. Dr. Üskül, "Bu konudaki fikrimi söylemek istemiyorum. Ama mağdurlar çok iyi savunuluyor. 20 avukatları var. Sanıklar da öyle. Onların da avukatları var. İddia-yargı makamı hukuka uygun bir süreçte devam ediyor. Adil yargılama konusunda bir sorun yok. Normal hukuki süreç işliyor" sözleri ile cevap verdi.


Soruşturmanın nereye kadar uzanırsa uzansın devam etmesi gerektiğini kaydeden Üskül, "Bu cümle her olayda tekrar ediliyor ama belli bir noktada kesiliyor. Gereği neden yapılmaz bu cümlenin?" şeklindeki soruya, "Evet doğru. Bazı olaylarda örneğin Susurluk'ta sonuna kadar gidilemedi. Ama bu böyle diye böyle konuşmaktan vazgeçmemek gerekir. Çünkü bu anlayış ne kadar çok tekrar edilirse toplum o kadar duyarlı hale getirilebilir ve toplumun olayların takipçisi olması sağlanır" şeklinde cevap verdi.


Prof. Dr. Üskül, kamuda görev yapan bazı görevlilerin zaman zaman yanlış işler içinde olabileceğine dikkat çekerek, "Ama önemli olan yanlış yapan kumu görevlisinden hesap sorabilmektir. Yanlış yapan kamu görevlisi varsa mutlaka hesabı sorulmalıdır" dedi.


Zirve Yayınevi olayında öldürülenlerin yakınları ile görüşmediğini ifade eden Prof. Dr. Üskül, bundan sonra da bu tür olayların yaşanma ihtimalinin yok sayılmayacağına dikkat çekerek, "Güvenlik güçlerimiz çok dikkatli olmalı. Güvenlik güçlerimizin dikkati sayesinde bazı olaylar da önlendi" şeklinde konuştu.

iha
Yayın Tarihi : 15 Ocak 2008 Salı 15:14:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
KENAN BİRİŞİK IP: 85.104.48.xxx Tarih : 15.01.2008 19:34:54

EN BÜYÜK ÜZÜNTÜM MALATYAMIZIN BU TÜR KONULARLA GÜNDEMDE OLMASI.HER NE OLURSA OLSUN İNSAN HAYAATI EN ÖNCE GELİR HİÇ BİR ŞEY İÇİN İNSAN HAYATINA SON VERİLEMEZ.