22
Mayıs
2024
Çarşamba
BAYAT - AFYONKARAHİSAR

Belçika'daki Bayatlılar

Anadolu’nun bozkırlarından Avrupa’nın yeşil çayırlarına uzanan bir göçün hikayesidir bu, aradan tam 40 yıl geçmiş tam üç kuşak Avrupa'da yaşamaktadır.

1961 Anayasasıyla özgürlüklerin ve işçi haklarının genişletilmesi hep bu döneme rastlar. Türkiye henüz sanayi ülkesi değildir, nüfusun %80 ziraat ve çiftçilikle uğraşmaktadır. İşte bu dönemde sanayi ülkeleri, başta Almanya olmak üzere, Hollanda, Belçika, Avusturya, İngiltere gibi ülkelerin iş gücüne ihtiyaçları ortaya çıkmıstır. Bu ülkelerde İkinci Dünya Savaşi sonrası büyük iş gücü kaybına uğramış binlerece insan savaşlarada telef olmuştur.

İlk etapta madenlerde ve kömür ocaklarında çalıstırmak için İtalya ve Polonya gibi ülkelerden işçi getirilmişti.

1963 yılında ise Almanya ile Türkiye arasında yapılan sosyal güvenlik anlaşması ile ilkTürkiyeden Almanayaya ilk işçi gücübaşaladı.

Avrupaya ilk gidenler bunlardır. Türkiye’ye gelen Alman doktorlar İstanbul Ankara gibi şehirlerde işçi büraları oluşturdular. Avrupa’ya getirelecekleri işçileri tepeden tırnağa sağlık kontrolünden geçirdiler, sağlam olanlar işçiliğe kabul edildi. Almanya’ya ilk giden işçi kafilesi çiçeklerle ve bandolarla karşılanmışlardı.

Her yeni gelenin bir rüyası bir beklentisi vardı. İlk gelenler kendilerini sezonluk bir işçi gibi görüyorlardı. Kısa bir süre çalışıp geri dönmeyi düşünüyorlardı. Alman Hükümeti de böyle düşünüyordu. 5 yıl çalıştırıp göndereçekti. İlk gelenler kazandığı para ile köyünde belki bir ev yaptıracak çiftini çubugunu geliştirecek bağ bahce alacaktı, umutlar hep böyleydi. Ama zaman su gibi akıyordu Avrupa’nın işi de parası çoktu bir türlü bitmiyordu. Seneler seneleri kovaladı. Önce yalnız gelmişlerdi, sonra eşlerini arkasından çoçuklarını getirdiler daha sonrası akrabasını, amcasını, kardeşini daha sonra komşusunu. Göç devam ediyordu, evler yapıldı arsalalar alındı, paralar biriktirildi ama bir türlü geriye dönüş olmuyordu. Tam tersine Türkler Avrupa’da yavaş yavaş kök atmaya başladılar, birinci kuşak, ikinci kuşak üçünde kuşaktı derken artık bu ülkelerin vatandaşlığını da aldılar. Artık geri dönme umudu da kalmadı. Artık biz buralıydık,

Türkiyede bizim tatil ülkemiz oldu. Avupa ülkelerine gelenlerin torunları burada doğdu burada büyüdü. Kendi ülkesi ona gerekli ilgiyi göstermedi. İnsanlar zaman geçtikçe ülkesine yabancılaştı.

Böylece buraya yerleştik, düzene geçildi de diyebiliriz. Kimisi burada okudu , okulunu burada bitirdi, meslek edindi, iş sahibi oldu, mal mülk sahibi oldu. Yavaş yavaş kök saldılar Avrupalı Türkler oldular. Türkiyede ‘Almancı’ Avrupada ‘yabancı’ oldular. Dile kolay 45 uzun yıl geçti oradan. Zaman oldu altın yumurtlayan tavuk olduk zaman oldu pis yabancı olduk, horlandık dışlandık yaban ellerde yine dayandık.

Siyasiler şapkalarını önlerine koyup düşünmelidirler. İnsanlarının refahı için çalısmalıdırlar.

Bir göçmen nelerle karşılaşır?

Dili, dini, kültürü farklı ülkeden gelip Avrupa gibi bir ülkede yaşamak elbetteki kolay değildir. Bu getirilen kişiler çalıştırmak amacıyla getirilmişse durum daha da vahimdir. En ağır koşullarda en ağır işlerde yabancılar çalışmaktadır. Dil sorunu vardır, eğitim sorunu vardır, uyumda zorlanacaktır. İşte Türkiye’den gelenlerin Avrupada 40 yıldır karşılaştıkları sorunlar’a değinmek gerekiyor.

Sadece tek kişiyi getirip bir müddet çaıştırıp geri göndermeyi düşünen Avrupalılar da ileriyi iyi hesaplayamadılar ve hazırlıksız yakalandılar. İşçi bitmiyordu, durmadan yenileri geliyordu, arkadan eşleri ve çoçuklari geliyordu.

Bu gelenlere ev lazımdı, okul lazımdı, ögretmen lazımdı. Çoğunluk o ülkenin dilini de bilmiyordu. Dil bilmeyene de Avrupalının istediği karşilıklı iletişim tam olmuyordu. Bunu böyle olmasını buraya gelenlerde istemiyordu, ama bir yerlerde bir eksiklik vardı. İşte bu da bazı çatışmalari gündeme getiriyordu.

- Dil sorunu - Ev sorunu - Eğitim sorunu - Irkçılık sorunu- Asimilasyon - Ayrımcılık - Kültür çatismasi

- Din çatısması gibi kültürel uyumsuzluklar yaşanıyordu.

Avrupalı'nın isteği ile getirilip çalıştırılan, bu işçiler yine Avrupalılar tarafından istenmiyordu. Sorunlar, sorunlar sürüp gidiyordu ve halen devam ediyor.

Herkese güzel günlerin gelmesi dileğiyle..

BELÇİKADAYIM, BELÇİKANIN YURTAŞIYIM !

Dr. A. Kadir KARA Belçika'da yaşayan Bayatlılar Derneği Başkanı

afyonbayat
Yayın Tarihi : 5 Aralık 2007 Çarşamba 13:28:03


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?