Domuz Gribi aşısı üzerine tartışmalar devam ederken Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağrı Büke, aşının uygulanmasında yaşamsal risk bulunmadığını söyledi. Prof. Dr. Çağrı Büke, yaptığı açıklamada, tartışmalarda ön plana çıkan domuz gribi aşısı içinde bulunan 'adjuvan ve tiomersal(civa)' maddelerine açıklık getirdi.
“ADJUVAN'IN YAN ETKİSİ YOK”
Diğer başka aşılarda da bulunabildiği üzere domuz gribi aşılarının da bir kısmında, Avrupa'da onay alan dört aşıdan üçünde 'adjuvan' denilen ve etkinlik artırıcı olarak kullanılan madde eklendiğini ifade eden Prof. Dr. Büke, “Adjuvan sayesinde az miktar antijen ile yeterli etkinlik ve uzun süreli etkinlik yani antikor oluşumu elde edilebilmektedir. Bu tür adjuvanları içeren grip aşılarından kırk milyon dozun uygulandığı ve 20 bin kişinin aşı sonrasında izlendiği kişilerde ciddi ve olumsuz herhangi bir durum saptanmamıştır. Adjuvan içeren aşıların uygulandığı kişilerde aşılamayı takip eden üç gün içerisinde aşının yapıldığı yerde (erişkinde kol kasında, çocuklarda bacak ön kasında) ağrı, yanma, kızarıklık gibi lokal ve ateş yüksekliği, karın ağrısı, kas ağrısı gibi sistemik belirtiler ortaya çıkabilmekte ve birkaç gün bu yakınmalar devam ettikten sonra düzelmektedir. Yine alüminyum fosfat içeren adjuvanlı aşılar 50-60 yıldır mevsimsel grip aşıları içerisinde kullanılmaktadır. Domuz gribi aşıları içerisinde bir aşı üreticisi tarafından adjuvansız aşı da üretilmiş ve Avrupa'da onay almıştır. Bu aşıların özellikle gebelerin aşılanmasında kullanılacağı bildirilmektedir” dedi.
“CİVA TOLERE EDİLEBİLİR MİKTARIN 2-20 KAT ALTINDA”
Domuz gribi aşıları içerisinde(üçünde) bulunan bir diğer maddenin de aşının içerisinde çeşitli mikroorganizmaların üremesini engelleyen, ve aşının steril kalmasını sağlayan tiomersal olarak adlandırılan madde olduğunu söyleyen Prof. Dr. Büke “Bu madde toplumda civa olarak da bilinmektedir. Aşının içerisinde bulunan etil formudur. Zararlı etki daha çok metil formu ile oluşmaktadır. Bu da başta kabuklu deniz ürünleri olmak üzere diğer bazı besinler ve deniz ürünleri ile alınabilmektedir. Her bir doz aşının içerisinde bulunan miktar haftalık tolere edilebilir miktarların 2-20 kat altında bulunmaktadır” şeklinde konuştu.
“AŞIYLA İLGİLİ DÜNYADA FİKİR BİRLİĞİ VAR”
Domuz gribi aşısının hem Dünya Sağlık Örgütü, hem Avrupa Birliği Sağlık Otoritereleri hem de Amerika Birleşik Devletleri sağlık otoritereleri tarafından risk grubundaki kişilere önerildiğini hatırlatan Prof. Dr. Çağrı Büke, açıklamasını şöyle sürdürdü; “İnaktive aşı ile aşılanması önerilen gruplar sırasıyla; sağlık personeli, gebeler, altı aydan itibaren altta herhangi bir kronik akciğer hastalığı, kronik kalp hastalığı, şeker hastalığı diğer kronik karaciğer ve böbrek hastalığı, bağışıklık sistemini baskılayan hastalığı, ya da bağışıklık sistemi baskılayan tedavi (kanser ilaçları, kortikosteroid, radyoterapi) alan olgular ile altta yatan herhangi bir hastalığı olmayan sağlıklı olmasına karşın 15 yaşa kadar olan çocuklar ile yine sağlıklı 15 yaş ve üzerindeki olgular da aşılanması önerilen gruplardır. Bunlardan dokuz yaşa kadar olan kişiler ile bağışık yetmezliği olanlarda bir ay ara ile aşının iki doz olarak yapılması gerekmektedir. 375 bin domuz gripli olgunun ve 4 bin 500'e yakın domuz gribinden ölen olguların değerlendirilmesinde şu an itibarı ile hastaların yüzde 80'inde hastalığın hafif belirtiler ile seyrettiği, hastaneye yatmayı gerektirecek derecede ciddi hastalık tablosunun olguların yüzde 2'sinde ortaya çıktığı ve hastalığa yakalananların binde 1'inin öldüğü görülmüştür. Ağırlaşan olguların ve ölümlerin özellikle hamilelerde, çocuklarda, kronik hastalıkları olanlarda, diyabetlilerde ve aşırı kilolularda olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle hastalıktan korunmada söz konusu olgular daha ön plana çıkmakta ve sağlık personelinin de bu tür hastalara hastalığı bulaştırmamaları ve hastalığa yakalanmamaları amacıyla aşılanmaları önerilmektedir”