8
Mayıs
2024
Çarşamba
İZMİR

Başbakan Erdoğan İzmir'de

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) İzmir İl Teşkilatı'nın düzenlediği yemekte konuşan Başbakan Recep Tayip Erdoğan, Türkiye'nin Lübnan'a gönderilmesini eleştirenlere sert çıktı. Erdoğan, "Afganistan'a giderken terör yok muydu? Kosova'ya giderken, Bosna Hersek'e giderken yok muydu? Yine vardı. Silahlı Kuvvetlerimiz'in gücü bir mevzi güç değildir. Şu anda özellikle NATO içerisinde ABD'den sonra ikinci büyük güç Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. O tür bir yaklaşım Silahlı Kuvvetlerimiz'i küçümsemek demektir" dedi. 

Başbakan Erdoğan, partisinin İzmir İl Başkanlığı'nın Balçova Prenses Otel'de verdiği yemekte yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği içinde Türkiye ile ilgili yapılan tartışmaların, ülkenin büyüklüğünden ve zenginliğinden kaynaklandığını söyledi. Türkiye'nin günün BM teşkilatı içinde her geçen yük yükseldiğini belirten Başbakan Erdoğan, komşularımız başta olmak üzere Ortadoğu'daki bütün itilaflı devletlerle iletişim kanalı açık tek ülkenin Türkiye olduğunu söyledi. 

4 yıl öncesine kadar Türkiye'nin hiçbir komşusuyla iyi ilişkiler içerisinde olmadığını belirten Başbakan Erdoğan, "4 yıl önce ne Doğu'da ne Güney'de ne Batı'da komşularımızın hangisiyle barıştık? Irak, İran, Bulgaristan, Rusya ile mi barıştık? Hiçbiriyle dostluk yoktu. Ama şimdi durum böyle mi? Şimdi durum çok farklı. Biz gidiyoruz onlar geliyor, ticaret hacmimize bakın, nereden nereye. 36 milyar dolar ihracat hacmimiz şimdi 80 milyar doları zorluyoruz. Bunun ağırlığı komşu dost ülkelerle" dedi. 

Ortadoğu'daki gelişmelerle ilgili Türkiye'nin aldığı aktörlüğün ve inisiyatifin sıradan bir olay olmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Şu son olayda bile Türkiye, Lübnan'a gitsin mi gitmesin mi? Türkiye'nin içinde terör var, terörle uğraşırken burayı bırakıp oraya gitmek doğru mu? Bu Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yükünü ağırlaştırmıyor mu? Şecaat arz ederken sirkatin söylüyorlar. Bakınız içinize ne kadar kapanırsanız, bulunduğunuz bölgede hiçbir inisiyatifinizi, hiçbir ağırlığınız kalmaz. Eğer siz yoksanız bir başkaları olacaktır. Siyaset boşluk kabul etmez. Bu içeride de dışarıda da böyledir. Tarih boyunca ecdadımız bunu yapmıştır. Hint Yarımadası'na da eğer kadırgaları göndermişse boşuna göndermedi. Endonezya'nın Açe Adası'na buradan eğer donanma gönderdiyse boşuna göndermedi. Niye oraya da yardım elini uzattı? Neden bu yardımı görenler buraya Osmanlı gelsin desinler? Bunun için, işte Türkiye de Lübnan'a bunun için gidiyor. Bir tarafta ağlayan yavruları seyrettikçe ağlayacaksın, öldürülen anneleri gördükçe, yaşlıların öldürüldüğünü gördükçe ağlayıp üzüleceksin, ondan sonra diyeceksin ki orada bizim ne işimiz var. Peki ne yapacağını söyle. Kuru kuruya tribünden seyretmekle bu iş olmaz. Çözümü var mı söyle? E bizim orada ne işimiz var. Biz oraya kendi irademizle değil oradaki dostlarımızın, kardeşlerimizin, hatta tarafların talebi neticesinde gidiyoruz. Ve BM kararıyla gidiyoruz. Orada sadece aldatılan ve halkın yanıltıldığı bir konu var. Adeta sanki biz savaşa gidiyoruz böyle gösteriliyor. Hiçbir BM gücü oraya savaşa gelmiyor. Ya kararı alınmış taraflara kabul edilmiş barışı korumak için oraya gidiyorlar. Halkı aldatmasınlar. Barışı korumak için oraya gidiyorlar. Halkı aldatmasınlar. Barışı korumak için. Ve oraya gidecek olan inşallah askerimiz inşallah gerek diplomatlarımız gerek askerlerimiz BM Newyork'ta yetkililerle oturup konuşacaklar. Nerede nasıl nitelikli olarak neler gerekiyor, gücümüz ne olacak bunları da sorumlu bakanlarımız başta Genelkurmay, Dışişleri Bakanlığı oturup konuşacaklar. Nihai kararı birlikte vereceğiz. İlgili kurumlarımızla beraber istişaresi yapılarak bu kararlar veriliyor. Bir de kusura bakmasınlar biz burada medyamızdan özellikle bir desteği bekliyoruz ve bu hakka sahibiz. Parlamento'dan netice çıkmıştır. Bu neticeye demokrasilerde bütün siyasi inisiyatifler sivil toplum örgütleri hep birlikte destek olmalıdır, sahip çıkmalıdır. Medya da buna sahip çıkmalıdır. Neden çünkü oraya artık Türkiye gidiyor, Türkiye'nin askeri gidiyor, bunun yanında kamu görevlilerimiz gidecek. Enerji Bakanlığı'ndan, Sağlık Bakanlığı'ndan, Bayındırlık Bakanlığı'ndan gidecek. Oradaki alt yapı üst yapı tamamıyla yıkılmış. Onların yapımı için bir çalışma başlatacak. Dolayısıyla bunlara hep birlikte desteğimizi vereceğiz ki onları moralize edeceğiz. İnşallah Ağustos 2007'ye kadarki süreçte çalışmalarını sürdürsünler."

"TÜRKİYE'Yİ BÖLGESİNDEN VE DÜNYADAN SOYUTLAYARAK SİYASET YAPILMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR"
Terörizme karşı bütün güçleriyle çözüm aradıklarını dile getiren Başbakan Erdoğan, bu olayın uzun soluklu bir mücadele olduğunu, dünyanın değişik ülkelerinde bu tür olayların olduğunu belirtti. Son olarak İzmir'in Bergama İlçesi'nde bir askerin şehit olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, "Bunları asla kabullenmemiz mümkün değil. Asla bunlara tahammül etmemiz mümkün değil. Yüreklerimizin nasıl parçalandığı malumdur, fakat bu mücadele er veya geç verilerek inşallah minimize edilecek, inşallah kökü kurutulacaktır. Bu mücadele için yapılması gereken neyse gerek Silahlı Kuvvetlerimiz gerek emniyetimiz gerekse siyasi kadrolarımız olarak düşünüyor, el ele verip adımlarımızı atıyoruz. Tabi birileri de konuşuyor. Ağzı olan konuşuyor. Ama dikkat edin, bu konuşanların hiçbiri kalkıp da şunu söyle yaparsanız sorunu çözeriz demiyor. 'Ben şimdi söylersem seçim var yakında. İktidara geleceğiz geldikten sonra yapacağız' diyorlar. Bildiğin bir şey yok senin. Biz onların da iktidarlarını gördük. Hepsi bu ülkede iktidar yaşadılar. Onların iktidarları döneminde de bu ülkede terör vardı. Şu anda Parlamento'da olan siyasilerin kendileri bu ülkede iktidar oldular. Onların iktidarları döneminde de terör vardı. Niye kurutamadılar, niye çözemediler? Kendimizi aldatmayalım. Teröre karşı el ele omuz omuza vereceğiz, mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu ülkede öyle günler oldu ki 38 yavrumuz şehit oldu. Bir yılda 600-700 şehit verdiğimiz oldu. 30 yıldır devam eden bir süreç. Ama mücadelemiz devam ediyor. Duramayız çünkü bizim sorumluluğumuz, mesuliyetimiz bu. Ve inşallah ülkemiz bölgesinde de dünyada da ülkesinde de inşallah bir istikrar unsuru haline gelecektir. Gelmeye devam edecektir. Dostluğu arzulanan, sözüne itibar edilen bir ülke oluyoruz. Bu ülkemizin, milletimizin, devletimizin itibar kazanması etkinliğinin artması demektir. Çünkü biz tarihi derinliği olan bir devlet geleneğinin sahibiyiz. Geniş bir coğrafyada kökleri bulunan millet olarak biz kültürel birikimimizle, tarihi tecrübemizle küresel barışa katkı yapma imkanlarına sahibiz. Onun için izlediğimiz siyaset huzur, güven ve barış siyasetidir. Bosna'da, Kosova'da, Afganistan'da onun için varız. Somali'de onun için vardık. Lübnan'da da aynı sebeple bulunacağız" dedi. 

Türkiye'yi bölgesinden ve dünyadan soyutlayarak siyaset yapılmasının mümkün olmadığına dikkat çeken Başbakan Erdoğan, "Afganistan'a giderken terör yok muydu Allah aşkına? Kosova'ya giderken, Bosna Hersek'e giderken yok muydu, yine vardı. Silahlı Kuvvetlerimiz'in gücü bir mevzi güç değildir. Şu anda özellikle NATO içerisinde ABD'den sonra ikinci en büyük güç Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. O tür bir yaklaşım aslında Silahlı Kuvvetlerimiz'i küçümsemek demektir. Bu da çok ciddi bir yanlıştır. Türkiye'yi bölgesinden ve dünyadan soyutlayarak siyaset yapamazsınız. Bu yüzden bütün meselelerimizde özellikle bir bütün olarak ele almayı, küresel pencereden bakmayı, resmin tamamını görmeyi başarmak zorundayız" şeklinde konuştu.

İHA
Yayın Tarihi : 8 Eylül 2006 Cuma 23:41:58
Güncelleme :9 Eylül 2006 Cumartesi 02:57:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?