19
Mayıs
2024
Pazar
İZMİR

İşkenceye iki tolerans

İzmir'de gözaltına alınan iki gence işkence yapıldığı raporla belgelendi. Savcılık kovuşturma yapmadı, gençler okuldan atıldı 


Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘işkenceye sıfır tolerans gösterileceği’ açıklaması lafta kaldı. İzmir’de geçen yıl gözaltına alınan İleri Kızılaltun ve Burak Demirci adlı iki üniversite öğrencisinin Terörle Mücadele Şubesi polisleri tarafından işkenceden geçirildikleri raporla belgelendi. Ancak bu raporlar, adli kovuşturma için bile yeterli görülmedi ve savcı işkenceciler hakkında takipsizlik verdi. Gözaltına alındığında biri Ege Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, diğeri de Dokuz Eylül Üniversitesi Kamu Yönetimi öğrencisi olan iki genç, okullarından da atıldı.

İzmir’de 8 Haziran 2007’de gece saat 23.45 sıralarında Buca’da gözaltına alınan İleri Kızalaltun ve Burak Demirci’nin, Terörle Mücadele Şubesi’ne teslim edildikten sonra Dokuz Eylül Üniversitesi yakınlarındaki bir parkta işkence gördükleri ortaya çıktı. Adli Tıp’ta gençleri muayene eden Dr. Oktay Karakaş tarafından düzenlenen kati raporda işkence izleri tek tek tespit edildi. Karakaş’ın raporuna göre, İleri Kızılaltun’un yapılan muayenesinde, ‘Sağ humerus (ön kol)iç yüzde ekimoz (travmaya bağlı morarma), alın bölgesinde ekimoz ve eritem (kılcal damarların çatlaması sonucu oluşan deride kızarma), boyun bölgesi ve sol göğüs üzerinde ekimoz ve eritem, her iki bileğinde eritem ve ekimoz, sağ bel bölgesinde dış tarafta eritem ve ekimoz, sağ kulak ile aşağı bölgede eritem ve ekimoz, sağ ayak üzerinde ekimoz, sol axiller (koltuk altı) aşağısında ekimoz’ tespit edildi. Burak Demirer’in muayenesinde de benzer işkence bulgularına rastlandı. Demirer için düzenlenen raporda da “Sağ - sol üst extremite’nin (kollar) iç yüzeyinde eritem ve ekimoz, sağ uyluk - sağ alt bacak bölgesinde eritem ve ekimoz, sol ayak iç yüzeyde ekimoz mevcut’ olduğu belirtildi.

İşkence sokaklara yayıldı
Kızılaltun ve Demirci’nin avukatı Oya Aslan, işkencenin asıl olarak polis merkezinde değil, Buca ilçesindeki Dokuz Eylül Üniversitesi’nin yakınındaki Hasanağa Parkı’nda yapılmış olmasının işkencede yeni bir yöntemi ortaya çıkardığı görüşünde:
“Kızılaltun ve Demirci’yi 8 Haziran 2007’de gece saat 23.45 sıralarında kimlik kontrolü gerekçesiyle gözaltına almışlar. Ancak gözaltı tutanağı sabaha karşı 02.00 sıralarında düzenlenmiş. Yaklaşık iki saat kazandıklarını düşünen Terörle Mücadele Şubesi’ne bağlı polisler, müvekkillerimizi Hasanağa Parkı’na götürüp kıyasıya dövmüş. Bunun yeni bir işkence taktiği olduğunu düşünüyoruz. Bu olaydan da anlaşılıyor ki, işkence polis merkezlerini aşmış, sokaklara, parklara kadar yayılmış. Müvekkillerimizin karşı karşıya kaldıkları işkence doktor raporuyla kanıtlanmış olmasına karşı, işkenceci polisler hakkında yaptığımız suç duyurusu sonucunda savcılık kovuşturmaya yer olmadığı yönünde karar verdi.”

‘Kostikle bomba olur mu?’
Kızılaltun ve Demirci’nin üye oldukları İzmir Gençlik Derneği’nde sabaha karşı 05.00 sıralarında arama yapıldığını anlatan avukat Aslan, polisin sahte delil üretme çabası içinde olduğunu iddia etti. Aslan, “Müvekkillerimin üyesi olduğu İzmir Gençlik Derneği’nde aramada şahsen bulunma talepleri polislerce kabul edilmemiş. Aramanın ardından, binada bulunan saat, pil, tel, pense, kostik gibi malzemelerin bomba yapımında kullanıldığı iddiasıyla tutanak tutulmuş. Oysa dernekteki tel ve pense dernek üyelerince takı yapımında kullanılıyordu. Toz kostik de herkesin bildiği gibi afiş asarken yapıştırıcı yapmaya yarar. Müvekkillerim bu tutanak nedeniyle bir yılı aşkın süredir tutuklu olarak yargılanıyor” dedi.


Son duruşmada savcının, yakalama işlemini yapan polis memurları için gizli celse istediğine de dikkat çeken Aslan, Kızılaltun ve Demirci’yle ilgili açılan davada ciddi bir hukuk skandalının gündemde olduğunu savundu. Aslan şöyle konuştu:
“Müvekkillerimi gözaltına alan ve tutanakları tanzim eden polis memurlarının sicil numaralarını biliyoruz, fakat kim olduklarını bilmiyoruz. Mahkemede savcının talebi üzerine bu memurlar gizli tanık olarak dinlenecek. Fakat biz bu kişilerin gerçekte yakalama işlemini yapan kişiler olup olmadığını asla bilemeyeceğiz. Sağlıklı bir sorgulama yapma imkânı da bulamayacağız.”

Biri mezun olacaktı
Cezaevinden gönderdiği mektupta yaşadığı işkenceyi anlatan İleri Kızılaltun da artık üniversite öğrencisi olmadıklarını, çünkü tutuklandıktan sonra okulla ilişkilerinin kesildiğini belirtti. Kızılaltun, “Şu an ikimiz de öğrenci değiliz. Eğer tutuklanmayıp okullarımıza devam edebilmiş olsaydık, Burak şimdi mezun olmuştu” dedi.
Dosyada hiçbir suçlayıcı kanıt bulunmamasına rağmen serbest bırakılmadıklarını vurgulayan Kızılaltun, yaşadıklarının ‘Türkiye’de hukuk ve adalet nasıl işliyor?’ sorusuna da yanıt oluşturduğu görüşünde.

Radikal
Yayın Tarihi : 11 Ağustos 2008 Pazartesi 09:40:14


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?