17 Aralık’a sayılı günler kala, Türkiye’de AB üyeliği konusunda şüpheler devam ediyor. Siyasi kriterleri başarıyla tamamlayan Türkiye’de, başka alanlarda da yeni kriterlerle karşı karşıya kalınacağından korkuluyor.

Sanayiden tarıma, tekstilden gıdaya kadar akla gelebilecek her sektörde yeni standartların Türkiye’de ekonomik ve sosyal hayatı derinden etkilemesinden ve alışkanlıkları değiştirmesinden endişe ediliyor.

Pek çok zaman siftah yapmadan kepenk kapatan, kazandığı üç kuruşun karşılığı türlü eziyet çeken küçük esnaf; pazardan pazara koşan, soğuktan bağırırken dili dolaşan pazarcı, bu sürece temkinli yaklaşıyor.

Fatih Gergen isimli pazarcı, Türkiye’nin AB’ye girmesini istemediğini ifade ederek, "Bana göre, girersek topraklarımız gidecek. Gerçi şimdiden Antalya’da yabancıların mahalleleri oluşmaya başladı. Ama girersek de işsizlik azalır. Standartların kimi işimize geliyor tabi. Mesela camekanlı tezgahlarda paketli ürünler satılacak. Avrupa insanına bizden 10 numara ürün gidiyor. Kendi halkımıza ikinci sınıf mal satılıyor. Buna rağmen halkımızın alım gücü yok, esnaf kazanamıyor. Zaten bizi 10 seneden erken almazlar" dedi.

Mustafa Gökdemir ise, "Cuma günü tarih verirler ama halkımız biraz zor ayak uydurur. AB ülkelerinde bu şekilde pazar yerleri yok. Temiz, tertipli yerlerin olması, paketli ürünlerin satılması iyi olur. Maliyetler artacaktır. Bunun yansıması da vatandaşı etkileyecektir. En az 15 sene bizi oyalarlar. Ekmekte poşet istediler olmadı, devamlılığı sağlanamadı, baş edemediler" diye konuştu.