3
Mayıs
2024
Cuma
DİYARBAKIR

BARIŞTIRMAK BENİM İBADETİM

Diyarbakırlı Sait Özşanlı’nın (64) işi barıştırmak. Tam 41 yıldır kan davaları, kız kaçırma olayları, karşılıklı husumetlerde, kimi zaman öfkeden ne yapacağı belli olmayan ailelerin hiddetini paratoner gibi üzerine çekmeyi göze alarak arabuluculuk yapıyor. O da bir kan davası mağduru olduğu için, ailesinin ve kendisinin çektiği acıları başkaları çekmesin diye bu işe talip olmuş.

Fotoğraf çektirmek için Diyarbakır sokaklarına çıkmayı teklif ettiğimde, "Kızım, pek rahat edemeyiz" dedi ama pek anlamadım, ısrar ettim. Sokağa çıktığımız anda eline sarılıp öpmeye çalışanlarla kuşatıldık. O kadar popüler ki, partiler milletvekili seçimlerinde birinci sıradan onu aday göstermek için birbiriyle yarışıyor. Ama "Milletvekili olsam ne olacak, şimdiki kadar faydam olmaz" diyen bir hümanist o.

Ailesine ait ineklerden biri yan komşunun bahçesine girdiği için komşuları da ceza niyetine ineğin kuyruğunu kesince kavga çıktı. Bu kavgada bir kişinin ölmesi üzerine ortaya çıkan kan davasının mağduru oluverdi. Babası belediye başkanı, dedesi muhtar olmasına rağmen bütün aile, o henüz 16 yaşındayken mülklerini de geride bırakarak Lice’den Muş’a göç etmek zorunda kaldı.

Dört yıl ya gece evlerine kurşun yağdırılırsa diye endişeyle geçti. Dördüncü yılın sonunda arabulucuların ön ayak olmasıyla iki aile barıştırıldı. Ailenin bir kısmı Lice’ye geri döndü, Sait Özşanlı’nın da aralarında bulunduğu diğer aile fertleri, "Bu kadar küçük bir mesele yüzünden bunca yıl acı çektiysek, oraya dönmeyiz" diyerek Diyarbakır’a yerleşti.

Sait Özşanlı barıştırıcı oluşunu şöyle anlatıyor: "Muş’ta ailemle birlikte besicilik yapıyordum. Kimsenin hususi arabası yokken, benim güzel bir arabam vardı. Birilerinin kavga ettiğini duyduğum an arabama atlar, kavganın çıktığı yerdeki müftüyü, o yörenin sözü geçen kişisini yanıma alır kavgalı ailelere arabulucu olmaya çalışırdım. Onları barıştırdığımda yüzlerindeki huzuru gördükçe kendimi çok mutlu hissederdim. Kavgalı insanları barıştırmak, benim için ibadet gibi bir şey oldu zamanla."

Özşanlı, 1980 yılında Diyarbakır’a yerleşince bu işi daha organize yapmaya karar verdi ve Liceliler Yardımlaşma ve Dayanışma Barış Komitesi’ni kurdu. Sadece Diyarbakır’ın değil, tüm Güneydoğu Anadolu’nun ileri gelenlerine, bir kan davası olduğunda kendisine haber vermelerini istedi. "Her şeyi sıcağı sıcağına halletmek, ateşi büyümeden söndürmek lazım. Bir kişi vurulduysa ve kan davası başlayacaksa, eğer kişi ölmeyip hastanede yatıyorsa, çiçeğimi, çikolatamı alıp hemen hastaneye koşuyorum. Ailenin büyüklerinin elini öpüp, Allah rızası için hadiseyi büyütmeyin, siz büyüklük gösterin diyorum. Sözü daha hastanedeyken alıyorum."

KAPIDAN KOVSALAR BACADAN GİRERİM

Bölgedeki en büyük besicilerden olan ve 20 yıldır Diyarbakır Kasaplar Odası Başkanlığını yürüten Özşanlı, "Ne DTP’li ne de AK Partiliyim, herkesin dilinden konuşuyorum" diyor. İki aile arasında husumet çıktığında, önce aile büyüklerini, bu ailelere kimin sözünün geçtiğini araştırıyor. Bazen müftü, belediye başkanı, muhtar, hatta jandarma komutanının karşısına çıkıp, "gelin hep birlikte çözelim" teklifinde bulunuyor. "Pes etmiyorum, kapıdan kovsalar bacadan giriyorum. Deniyorum, deniyorum, deniyorum. Diyarbakır sokaklarında beni sorun. Ne tipim var, ne boyum ne posum ama saygınlığım var. İnsanlara iyi niyetinizi anlatırsanız, anlıyorlar."

Sait Özşanlı, kan davası nedeniyle ilkokul ikinci sınıftan ayrılmak zorunda kalmış. O yüzden özellikle kız çocuklarının okutulması için büyük çaba sarf ediyor. Bölgedeki pek çok olayın eğitimsizlik ve hasetten çıktığını anlatıyor. "Bizim bölgede haset var. O yüzden yatırımcı yatırım yapmıyor, zengin içimizde kalmayıp göç ediyor. Bütün bunların sebebi de eğitimsizlik. Kız çocuklarını okutmamız lazım ki, onlar da eğitimli çocuklar yetiştirsin, eğitimsizlik önce ailede çözülsün."

Araya girdiği olaylarda, zaman zaman o da tehdit ediliyor. "Aradan çık, yoksa seni de vururuz" deseler de vazgeçmiyor. Kız kaçırma davalarında da arabulucu: "İnsanlar artık Ay’a, Mars’a gidiyor. İki genç birbirini seviyorsa engellemeyin, dünya değişiyor." Zorla yaptırılan akraba evliliklerini dil dökerek vazgeçirmeye çalışıyor. Arazi anlaşmazlığı çıkan aileleri barıştırmayı başaramıyorsa, arazilerini kapalı zarf usulüyle satın alıp, paralarını eşit şekilde dağıtarak çözüm buluyor. Sigortasız çalışan biri iş yerinde kaza sonucu öldüğünde, işveren ve aile arasında arabulucuk yapıyor: "Bu ülke neme lazım diyenler yüzünden bu hale geldi. Bizi birbirimize düşürmek isteyenler var. Biz birbirimizi düşünmezsek, kim düşünecek, biz birbirimizin kusurunu affetmezsek kim affedecek?" Barıştırmak için kapısına gittiği kişilerden küfür yediği de oluyor ama o hiç vazgeçmiyor.

ARABAMIN SADECE AYLIK BENZİN PARASI 2500 YTL

Ben Allah rızası ve bu ülkenin huzuru için bunu yapıyorum, hiçbir şey de beklemiyorum. Hiçbir çıkarım olmadığı için bölgede seviliyorum zaten. Hatta servetimin bir kısmını da bu uğurda harcadım. Barıştırmalar için sürekli seyahat ediyorum, arabamın sadece aylık benzin parası 2500 YTL. Birkaç yıl önce servetimin yüzde 75’ini çocuklarıma bölüştürdüm. Kendime de yüzde 25’ini ayırdım. Bu para dört yıl yetti, geçen yıl bitti. Şimdi oğullarım bana aylık 5 bin YTL veriyor, tamamını bu işe kullanıyorum.

İNCİR ÇEKİRDEĞİNİ DOLDURMAYAN OLAYLAR

Bir aile tarlasını biçip kuru otları yakarken rüzgar, ateşi komşu tarlaya uçurdu ve iki balya saman yandı. Karşı taraf samanların parasını vereceğini söyledi ama diğerleri kasten ateşe verdiniz dedi, biri öldü. Sonra bir onlardan bir bunlardan derken iki balya saman için tam 8 kişi öldürüldü.

Bir adam cep telefonunu kahvede şarja takmış ama telefon kaybolmuş. Kahve sahibi diyor ki, parası neyse vereyim ama telefonu kaybolan kabul etmiyor, bu yüzden iki kardeş öldürüldü.

Arkadaşlardan biri loto oynamış, diğerine de yatırmasını söylemiş. Lotoyu yatırmadın diyor, öteki yatırdım diyor. Derken, biri diğerine tokat attı. O da abilerine gitti, abileri tokat atan dahil, üç kardeşi aynı anda öldürdü.

Koyunlar yan tarlaya geçince kıyamet koptu, tam 9 kişi vuruldu.

GÖZÜM AÇIK GİDECEK

15 bin kişiyi temsil eden Mendan ve Devan aşiretleri var. 10 bin YTL için bir kişi öldü, 6 kişi yaralandı, 3 bin insanın hayatı ha şimdi öldürüleceğiz, ha yarın diyerek zehir oldu. 300 aile tam üç yıldır Diyarbakır dışına çıkamadı. 17-18 köyde her gece silahlar alınıyor, pusuya düşürülmesinler diye nöbet tutuluyor. Araya eski Diyarbakır valisi, şimdiki Başbakanlık Müşaviri Efkan Ala’yı, eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’yu, eski milletvekilleri, belediye başkanları, ticaret odası başkanlarını soktum ama başarılı olamadım. Ayda üç kez gidip konuşuyorum. Ölmeden barıştırmak istiyorum, pes etmeyeceğim.

hürriyet
Yayın Tarihi : 15 Mayıs 2008 Perşembe 10:28:47
Güncelleme :15 Mayıs 2008 Perşembe 10:31:09


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?