7
Mayıs
2024
Salı
DİYARBAKIR

OSMAN BAYDEMİR'DEN DAHA KÜRT'ÜM...

AKP Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kutbettin Arzu, DTP'nin kendisine oy vermeyen Kürtleri dışladığını söyleyerek, 'Bu ne biçim Kürtlük'tür, bu ne biçim kimlik anlayışıdır? Dışınızdakini yok sayıyorsunuz' diyor

Kutbettin Arzu, doğma büyüme Diyarbakırlı... Yüksek mimar... Diyarbakır'ın sevilen bir siması... Esnafından, memuruna, gencinden yaşlısına hemen herkes ona 'Kıto' diyor... Hakkında olumsuz konuşan kimseye rastlamadım ancak aynı çoğunluk bu seçimlerde kazanmasının büyük sürpriz olacağını da itiraf etmiyor değil... Başbakan'ın Diyarbakır mitinginde onu anons ederken, 'Bakmayın boyunun kısa olduğuna atom karıncadır o... Atom karınca...' demesi hala kulaklarda... Söyleşimizi, konut olarak da kullandığı bir binanın alt katında açtığı seçim bürosunda yaptık...

AKP'nin Diyarbakırlılar nezdinde algısı nasıl şu aşamada?
Çok iyi... 22 Temmuz'da AKP bölgede %55 oy aldı. Diyarbakır'da da %41 oy aldı. DTP ise Diyarbakır'da %42 oy almıştı. Dolayısıyla seçimle AKP'nin buradaki performansı tescillenmiş oldu. Sonraki süreçte Başbakanımızın söylemediği bazı sözler isnat edildi ve AKP'nin imajında zedelenme oldu... Son dönemdeki siyasi ve kültürel açılımlarla bölge halkı gerçekleri gördü...

Ölüm kuyuları açılıyor. Bölge halkı bunu nasıl algılıyor? 'AKP açıyor, Başbakan bu işin peşinde' diyorlar mı?
Bu işin üzerine ciddi gidiliyorsa bu Sayın Başbakanımızın kararlı duruşundandır. Onun bu dik duruşu nedeniyle, Türkiye aydınlığa gidecek. Hükümetimizin bu tavrı elbette ki bölgede büyük bir ilgiyle izleniyor ve takdir ediliyor.

DTP'yi 'kimlik siyaseti' yapmakla eleştiriyor ve belediyecilikte başarılı olmadığını vurguluyorsunuz...
Arkadaşlar 10 yıldır yönetimde ve bir projeleri yok. Kimlik siyaseti yapmak, hizmet yapmanıza engel değil; hizmet de etmekle yükümlüsünüz. İkincisi; bu arkadaşlar kimlik siyasetini de sağlıklı yapmadılar. TRT Şeş'e karşı çıktılar. Hem Kürt halkının kimlik sorununu savunacaksınız hem de buna karşı çıkacaksınız. Katılan sanatçıları, yapımcıları, bilim adamlarını tehdit edeceksiniz; 'Katılmayın' diyeceksiniz. Halk ilgi gösterince de 'Çalışmalarımızın bedelidir' diyeceksiniz. Kanalı izleyenleri bile hainlikle suçladılar. Ben Osman Baydemir'den daha Kürt'üm. Kürt halkına hakaret etmeye, onları yok saymaya, onları hain göstermeye hakları yok. Onların dışında başka Kürt hareketçileri de var. İşte Hak-Par seçime gidiyor. Geçen dönem Abdülmelik Fırat bağımsız aday olmuştu. Siz onu, bir Kürt bilgesini taşladınız, Kürt siyaset adamını siz Diyarbakır'da dövdünüz yani. Bu ne biçim Kürtlük'tür, bu ne biçim kimlik anlayışıdır ki siz kendi dışınızdakini yok sayıyorsunuz. Dolayısıyla bu arkadaşlar ne demokrattırlar, ne barıştan yanadır ne de Kürt halkının kimlik siyasetini uyguluyorlar. Diyarbakır halkı, buna gerekli cevabı verecek. Diyarbakır halkı, şehri kendi istediği gibi yöneten insanlara teslim edecek. Şimdi bu arkadaşlar, kenti yönetmiyorlar ki. Kendi dışlarında bir irade yönetiyor.

Bu nasıl bir irade?
Bilemem. Yani onlar kendileri de söylüyor zaten 'irade' diye. Dolayısıyla, bu kentteki, hem Parlamento'daki arkadaşlarımızın hem yereldeki arkadaşlarımızın bir suçu yok. Bu bir anlayış meselesi.

Diyarbakır halkının temel sorunları sizce ne ve ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Diyarbakır halkının bugün sorununu, 'Bir, iki, üç...' diye ayırmamak lazım. Aslında bir Kürt meselesi var. Bu, merkezi hükümetin attığı adımlardır; çözülüyor. Bu bölgede yapılan hukuksuzluklar var. Yine demokrasinin genişlemesi, hukuksuzluklar ortadan kaldırılmasıyla ilgili çalışmalar var, bunları da merkezi hükümet yapıyor. Burada yerel yönetimin yapması gereken, bu kentin 10 yıldır almadığı hizmetleri hayata geçirmektir. Çağdaş, modern bir kentte ne yapılması gerekiyorsa, onu yapman lazım. Şimdi biz ne yapacağız? Kimseyi ötekileştirmeyeceğiz. Bütün kentin belediye başkanı olacağız. Bu kentte, daha önceden bu arkadaşlar tarafından belediyeye alınan insanlar dahil şu anda kenti yöneten anlayış dahil, biz herkesi kucaklayacağız. Dolayısıyla bunun yaratacağı pozitif enerjiyle, bu kentin sorunlarını bir bir çözeceğiz. 10 insandan en az 8'i iş istiyor. Bunu çözeceğiz...

Bu, merkezi hükümet politikalarıyla ilgili bir şey değil mi?
Değil. Bakın onu söyleyeyim, Başbakan geldi burada Turkcell'in çağrı merkezinin açılışına... Urfa'da da yapabilirdi, Elazığ'da da yapabilirdi. Açılış günü, bu kenti hayali bir kente çevirmeye çalıştılar, kepekleri kapattılar, belediye otobüsleri çalışmadı, çöpler toplanmadı, servis otobüslerine 'Çalışmayın' dendi. Sokaklarda lastikler yakıldı, çocuklar taş attı. Şimdi böyle bir kente, kimse gelip yatırım yapar mı? Turkcell hata mı yaptı? Geldi, burada çağrı merkezine Başbakan, 'O, çağrı merkezini Diyarbakır'da yapın' dedi. Şu anda orada 500 kişi çalışıyor. Yıl sonuna kadar 1000 kişi çalışacak. Başka insanlar da gelip yatırım yapacaklar. Merkezi hükümetin işi değil. Bu, bu kentin imajının değişmesiyle ilgili.

'İşsizlik diyenler, kimlik siyaseti üzerinden yarattıkları ortamla, işi engelledikleri için bu sorun ortaya çıkıyor' demek mi istiyorsunuz?
Elbette. Burada bir teşvik politikası uygulanıyor. Adıyaman'da yatırım yapıldı, Urfa'da yatırım yapıldı. Niye Diyarbakır'da yatırımcılar gelmiyor? Diyarbakır'a niye turist gelmiyor? Eskiden turist kaynıyordu kent. Yapacağımız en önemli şey, kentin imajını değiştirmek, daha sonra kentte yeni yerleşim alanları tespit edip, gecekonduda yaşayan vatandaşlarımıza ev vermek. Şimdi bunlar, propaganda yapıyorlar: 'Evlerinizi yıkacaklar!' Kimsenin evini yıkmayacağız. Onlara önce ev hazırlayacağız, oraya taşıyacağız. Bakın, 10 yılda bu arkadaşlar bir tek kavşak düzenlemesi yapmamışlar. Şimdi 50 tane proje saymışlar. İçlerinde bunun 8-10 tane kavşak yapma var.

Silah bırakmayı, demokratik çözümü tartışıyorlar
Aslında bölgedeki temel sorunun denklemine dair bir teşhis var, siz diyorsunuz ki 'Önce barış ortamı test edilmesi lazım' hani, yumurta-tavuk karmaşası olmasın...
Türkiye'de demokratikleşmeyle ilgili ciddi adımlar atılıyor, atılacak. Ama çatışma ortamında bunları hayata geçirmek, son derece sıkıntılı. Biz Diyarbakır seçimlerini kazandıktan sonra herkes, 'Nerede hata yaptık' diye durup düşünecek. Bu arkadaşlar ilk, 'Sosyalist bir Kürdistan' diye ortaya çıktılar. Binlerce genç dağlarda öldü, binlerce köy boşaldı. Şimdi şu arkadaşlar ne istiyorlar? Demokratik Cumhuriyet... Ama bu insanlardan, ailelerinden özür dilediniz mi? Zaten şu anda kendi içlerinde de bir çekişme var.

Ne gibi?
Silah bırakmayı, demokratik çözümü tartışıyorlar, 'Hataları yaptık?' diye tartışıyorlar.

Nevruz ateşinde ne pişiyor?
Ulu Cami, Diyarbakır'ın tam kalbinde... Anadolu'nun bu en eski camiinin dört duvarı, yüzyıllardır, dört mezhebin bir arada namaz kılmasına ev sahipliği yapıyor.

Vaiz, cuma namazını eda etmeye hazırlanan Müslümanlara, Al-i İmran Suresi'nin 103. Ayeti'nden bir cümle okuyor:
'Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı tutunun, ayrılığa düşmeyin ve Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Sizler, birbirinizin düşmanları iken O, sizin kalplerinizde bir uzlaştırma meydana getirdi ve O'nun nimeti sayesinde uyanıp kardeş oldunuz.'
Hoca, yaşlısı genci, polisi partilisi, öğrencisi işsizi, binlerce kişiden oluşan cemaate sevecen bir bakış fırlatıp, çok ince bir gönderme yapıyor:
'Ey cemaat, yarın Nevruz, yanınızdakini ötekileştirmeyin... Sizler Müslümansınız... Allah bize bu ayette olduğu gibi kardeşliği emrediyor... Uzlaşalım!'
Ulu Cami'den yükselen bu ses, çiseleyen yağmur altında mübarek cuma namazı için birbirine omuz veren binlerce Kürt ve Türk için anlamlı bir zemin sunuyor mu? Yoksa iyi niyetli bir cümle olarak duvarlarda mı yankılanıyor?
Peki, ya dışarısı?
Diyarbakır, seçimlere bir hafta kala, sadece Güneydoğu için değil aslında tüm Türkiye için hayati önem taşıyor.

AKP DİYARBAKIR'I KAYBEDİYOR... YA KÜRT SORUNUNU?
Aslında Diyarbakır'daki hava aynen şöyle:
Osman Baydemir, DTP'deki bazı çatlak seslere rağmen, bir beş yıl daha makamında...
Hatta şu hesaplar yapılmıyor değil: 'Yüzde 55'i - 60'ı geçer mi geçemez mi?'
Kendisiyle yaptığım sohbette de hedefinin, yüzde 60'lar ve üstü olduğunu açıkça paylaşıyor... Böylesi bir sonucun, diyaloğa zemin teşkil edebileceğine inanıyor.
Öte tarafta 'Kıto' var... Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır 'kale'sini almayı kesinlikle kafasına koymasına karşın, uzunca bir kararsızlık sürecinden sonra, karar kıldığı yüksek mimar Kutbettin Arzu...
Son derece sempatik, tabanda sevilen, çalışkan, dürüst ve temiz bir kişilik...
'Kimlik meselesi' bu kadar hararetli olmasa kazanma şansı oldukça yüksek bir aday...
Buna karşın, Diyarbakır'ın 11 ilçesinin neredeyse yarısını AKP adayları alabilir...
İl Genel Meclisi'nin dağılımı da bir başka soru işareti... Yani Baydemir faktörü kesinlikle denklemin çarpanı...
Öte tarafta bölge geneline bakıldığında tablo çok farklı...

KİM NEREYİ ALIYOR?
AKP, Siirt'i, Ağrı'yı, Muş'u hatta Bingöl'ü kaybedebilir.
DTP, bu şehirleri alamasa da çok ciddi bir tırmanış yakalayacak. SP ise yarışın sürpriz atı.
PKK, bu bölgede bir başarı olması durumunda 'Serhat bölgesi' olarak adlandırdığı yerde psikolojik ve stratejik üstünlük sağlayacak.

TÜRK SORUNUNA KÜRT AÇILIMI
Yerel kıyafetlerle, Nevruz sahnesine çıkan ve alandaki yüz binlere Kürtçe seslenen Baydemir, 'On yıllardır Nevruz ateşini söndürmeye çalıştılar. Bilmiyorlar ki bu ateş Kürt halkının gönlündedir. Kürt halkı olmadan barış olmaz. Adalet, barış ve özgürlük istiyoruz' dedi.
Yürürlükte olduğu hissettirilen 'Amerika'nın Kürt Planı'nın işleyip işlemeyeceği, bu seçimin sonucunda saklı. Sahneye gelen Leyla Zana da çok önemli bir mesaj verdi:

'Türkiye Kürtleri kazanmalıdır!'
Konuşmasında 'Sayın Başbakan' ifadesini kullanan Zana, küçük bir grup tarafından yuhalanınca da haklı tepkisini derhal koydu: 'Bize yakışmaz!'
Ancak Ahmet Türk ve Leyla Zana'nın 'açılımı' şu çerçevedeydi:
'Türkiye, Kürtleri kaderine terk etme veya kazanma noktasındadır. sayın Başbakan cesur olsun, inisiyatif alsın, biz hazırız. Sadece bizi değil, bu coğrafyadaki tüm Kürtleri kazanabilir. Elbette seçeneksiz değiliz. Kürtler aleyhinde tarihsel bir koalisyon varsa (İran, Suriye ve Türkiye, hatta Araplar) biz de bir araya gelebiliriz.'
Nevruz ateşi etrafında toplanan bir milyona yakın Kürt 1980'lerde de aynı sloganı atıyordu:

'Biji Apo.'
Apo ise İmralı'da ve mesajı açık: 'Bana rağmen barış olmaz.'
Nevruz ateşinden yükselen savruk duman, Diyarbakır'ın yakıcı güneşine gölge olacak mı? Zaman gösterecek!

Serdar Akinan Akşam
Yayın Tarihi : 22 Mart 2009 Pazar 16:55:07


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
BERİTANLİ23 IP: 78.188.62.xxx Tarih : 25.03.2009 21:52:02

DİYARBAKIRDA GÖRÜCEZ SENİ ACABA ATOM KARINCASIMISIN YOKSA AĞUSTOS BÖCEĞİMİ GÖRELİM DİYARBAKIRLI AKP Yİ YÜCE ALLAHIMIN İZNİ İLE SANDIĞA  GÖMECEK DİYARBAKIR KALE ELAZIĞDAN DİYARBAKIRA KUCAK DOLUSU SAYGILARIMLA KENTHABER ARACILIĞI İLE